Bayılma - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Nörolog

Bayılma

Yayınlanan

üzerinde

Bayılma kısa süreli şuur kaybı olarak tanımlanır.Birçok farklı nedeni bulunmaktadır.Öncelikle şuur beyin bölgelerinin birbirleriyle bağlantılı bir şekilde bütüncül olarak çalışması sonucunda ortaya çıkan bir koognetif fonksiyondur.Şuur kişinin kendisinin ve çevresinin farkındalığını ifade etmektedir.Gerek beyindeki herhangi bir fiziksel yada yapısal değişiklik gerek vücudun diğer organlarındaki herhangi bir değişiklik şuur değişikliğine ve en nihayetinde şuur kaybına neden olabilmektedir.Şuur kaybının yada şuur değişikliğinin birden fazla nedeni olabileceği ve birden fazla sistemdeki değişikliğin şuur değişikliğine yol açabilini vurgulamıştık.Bunlardan nörolojik nedenli olanlar birebir beynin kendisinin etkilendiği yada beyinden köken alan değişikliklerin neden olduğu bayılma durumlarıdır.Nörolojik kökenli şuur değişiklerinin en sık nedenlerinden bir tanesi epilepsi dediğimiz halk arasında bilinen adıyla sara nöbetleridir. Ancak bütün epilepsi nöbetleri bayılma ile sonuçlanmak zorunda değildir.Bazı epilepsi nöbetleri kişinin şuurunun yerinde olduğu nöbetler şeklinde seyretmektedir.Ancak bayılma ile sonuçlanan epilepsi nöbetleri açısından bakıldığında ayırıcı tanıda özellikle göz alınması gereken iki durum bulunmaktadır.Bunlardan bir tanesi kalpteki bir  probleme bağlı olarak beynin kanlanmasının değişmesi yani azalma yönünde bir  değişiklik göstermesi ve ardından kişide şuur değişikliği yani şuur kaybının  gözlenmesidir.Bir diğer durum ise psikolojik nedenlere bağlı olarak gelişen şuur  değişikliği durumudur bu gerçek bir şuur değişikliği yada şuur kaybı değildir.Ancak  özellikle epilepsi hastalarında gördüğümüz şuur kaybı ve kardiyak ritim  bozukluğunun neden olduğu şuur kayıplarıyla karışıklık göstermekte ve hastalarda  yanlış tanı beraberinde yanlış tedaviye neden olduğu için oldukça önemlidir. 

Özellikle nörolojik nedenli şuur kayıplarının epilepsi nöbetlerine eşlik edebileceği  ve bunların ayırıcı tanısında kalp ritim bozukluklarına bağlı olarak beynin  kanlanmasındaki azalma yönündeki değişiklik ve değişikliğe bağlı görülen  bayılmaların göz önüne alınması gerektiğinden bahsettik.Bir diğer önemli neden  ise psikolojik nedenlere bağlı olarak gelişen şuur değişiklikleri ve en nihayetinde  şuur kaybıdır. 

Bunlar görülme sıklıkları açısından bakıldığında aslında psikolojik nedenli  bayılmalar ve şuur değişiklikleri ile kardiyak kökenli şuur değişikliği ve bayılmalar  nörolojik özellikli epilepsi nöbetlerinin eşlik ettiği şuur kayıplarından çok daha  fazla sıklıkla görülmektedir.Bu nedenle kişi şuur değişikliği yada şuur kaybı ile 

başvurduğu zaman öncelikli olarak göz önüne alınması gereken bu iki bayılma  nedeninin varlığının sorgulanmasıdır. 

Bayılma yakınması ile başvuran hastada nasıl davranmalıyız, hangi tetkikleri  istemeliyiz, doğru tanı konduktan sonra ise doğru tedavi yaklaşımı hangisidir,  sorularına cevap bulmamız gerekmektedir.Ancak öncelikle bunun bir bayılma olup  olmadığı sorgulanmalıdır.Şuuru tanımlarken söylediğimiz gibi şuur kişinin  kendisinin ve çevresinin farkındalığı olarak değerlendirilmektedir.Bu nedenle şuur  değişikliği ve şuur kaybının varlığının bu farkındalıkta değişikliğe yol açması  gerekmektedir.Hastalarda gerçek bir şuur değişikliği yada gerçek bir şuur kaybının  varlığı sorgulanırken bu durum dikkate alınmalıdır.Ardından şuur değişikliğine yol  açabilecek üç temel neden açısından hastadan gerekli tetkikler istenmelidir.Ancak  bu istenecek tetkikler kişinin eşlik eden diğer hastalıklarının varlığı, kardiyak  nedenler, psikolojik stresörlerin var olup olmadığı ve nörolojik ek hastalıklarının  var olup olmadığına göre değişkenlik gösterebilmektedir. 

Ancak bu bayılma nedenleri arasında geri dönüşebilir, tedavi edilebilir, en  azından durdurulabilir hastalıklar açısından yani daha ciddi hastalıklardan daha  önemsiz hastalıklara yani psikolojik nedenli bayılma gibi daha önemsiz  hastalıklara doğru tetkik istemi yapılmalıdır.Ve tetkikler bu şekilde sıralanmış olmalıdır.Bu nedenle öncelikli nedeni nörolojik olarak beyinden köken alan şuur  kayıpları olarak düşünülmekte fayda vardır.Bu tür hastalarda bir beyin  görüntülenmesi öncelikle istenmelidir.Şuur değişikliğine yol açacak yapısal bir  lezyon olup olmadığı değerlendirilmelidir.Kardiyak ritim bozukluklarında görülen  bayılmarın varlığında kardiyak nedenler tetkik edilmelidir. Kişinin kandaki eletrolit  değişiklikleri yada kanda bir enfeksiyon varlığı yani kandaki herhangi bir  laboratuvar verisindeki biyokimyasal değişiklikte beyinde hücreler arası iletişimi  etkileyecek ve şuuru oluşturan bütün beyin hücrelerinin birbirleriyle koordineli  yani uyumlu bir şekilde çalışmasının bozulmasına yol açacaktır.Bu nedenle rutin  kan tetkikleri, kardiyak ritmi ortaya koymak için elektrokardiyografi yani EKG  ardından beyin görüntülenmesi ve kişinin beyin aktivitesinin değerlendirilmesi için  Elektroesefalografi dediğimiz tetkik istenmelidir.Elektroensefalografi dediğimiz  tetkik kısaca yani sıklıkla bilinen adıyla EEG sadece epilepsi nöbetleri olan  hastalarda değil aslında vücuttaki başka bir organa bağlı bozukluklarda beynin  etkilenmiş olup olmadığının değerlendirilmesi içinde kullanılabilmektedir.

Hastalardan birinci basmakta istenen bu rutin tetkiklerde herhangi bir bozukluk  saptanmadığı durumlarda hastanın içinde olduğu sosyal durum psikolojik  stresörlerin varlığı yada yoğunluğu sorgulanmalıdır. 

Bayılmaya neden olabilecek herhangi bir durumun varlığı saptanmadığı takdirde  ise kişi öncelikli olarak takip edilmeli gerekirse rutin elektroensefalografi yani kısa  süreli uyanıklıkta yapılan elektroensefalografi’nin yanı sıra daha uzun süreli  monitörizasyon yapılması gerekmektedir.Hastanın en değerli tetkiki şuur  değişikliği yani hastanın tariflediği şuur değişikliği yada şuur kaybı durumundaki  elde olunan EEG kaydıdır.Eğer bu esnada bu uzun süreli EEG kaydı sırasında  kişinin klinik yakınması görülürse ve bu esnada EEG de epilepsiye işaret eden bir  bozukluğun varlığı saptanırsa zaten kişinin şuur değişikliği yada bayılma nedeni  olarak epilepsi tanısı konacaktır.Ancak çoğu hastada bunu temin etmek çok kolay  olamayabilir.Şunu belirtmeliyiz ki kardiyak ve psikolojik kökenli bayılmaların  hiçbirisinde EEG kaydı sırasında epileptik deşarjlar edle edilmez epileptik  deşarjların elde edildiği tek bir durum vardır ki oda epilepsi hastalıkları epilepsi  nöbetleridir. 

Eğer bayılma nedeni olarak kardiyak ve psikolojik nedenler düşünülüp tanı  konduysa kişi ilgili uzmanlık alanına yönlendirilmelidir.Ancak psikolojik kökenli  bayılma teşhisi konan hastaların uzun dönemde epileptik nöbetler açısından da  takip edilmesi ve aralıklı olarakta EEG kayıtlarının elde edilmesi  gerekmektedir.Çünkü çoğu psikolojik kökenli hastalık yani buna bayılma, psikolojik  kökenli epileptik nöbetler, psikolojik kökenli hareket bozuklukları yada psikolojik  kökenli psikojenik demans dediğimiz bunama tablolarındaki gibi çoğu psikolojik  kökenli nörolojik hastalıkta ilerleyen dönemde hastalar takip edildiği de gerçek  fizyolojik bir bozukluğa işaret eden bulgular elde edilebilmektedir.Çünkü EEG  kayıtları fizyolojik kayıtlardır ve anlık kayıt yapabilmektedirler.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Nörolog

Uyku Apnesi Sendromu

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Uyku apne sendromu, uyku sırasında solunumun durmasını takiben gelişen kan oksijen düzeyinde düşme, sonrasında oluşan uyanıklık reaksiyonu ve ardından solunumun tekrar düzelmesi ile karakterize ataklarla seyreden bir hastalıktır.

10 saniye veya daha fazla süreyle ağız ve burunda hava akımının durmasına apne, 10 saniye veya daha fazla süreyle hava akımının azalmasına hipopne denir.

Apnenin başlıca iki tipi vardır:

I.Tip Apne, obstrüktif uyku apnesidir ve uyku sırasında solunum çabasının sürmesine (karın ve göğüs solunumun devam etmesi) karşın ağız ve burun seviyesinde hava akımının durmasıdır.

II.Tip Apne santral uyku apnesidir ve uyku sırasında hem solunum çabası hem de hava akımının durmasıdır.  

Uyku Apnesi risk faktörleri nelerdir? 

  1. Yaş : 65 yaş sonrası sıklık 30-64 yaş arasına göre 2-3 kat fazladır. Çocuklarda genellikle 2-6 yaşlar arasında gözlenir. Bademcik ameliyatı yapılmış çocuklarda daha az görülür. 
  1. Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara göre yaklaşık iki kat fazla görülmekle birlikte menapoz sonrasında kadınlarda da erkekler kadar sık görülür. 
  1. Obezite: Obezite ile apne oluşumu arasında kesin bir ilişki vardır. Aşırı kilolu olanlarda yutakta yağ yastıkçığı birikimi fazlalaşmakta ve bu da üst solunum yolunda tıkanma eğilimini artırmaktadır. 
  1. Genetik: Hastaların akrabalarında benzer bulgular daha sık görülmektedir. 
  1. Anatomik Risk Faktörleri: Üst hava yolu genişliğini azaltan tüm faktörler hastalığın oluşumuna ve şiddetinin artmasına katkıda bulunur. Çenenin geride olması veya çenenin küçük olması gibi kafa ve yüz anomalileri ile burun septum deviyasyonu üst hava yolu geçişini daraltarak, uyku apnesine eğilim yaratır. Tıkanmanın bir başka nedeni de, yağ depolanması veya büyük bademciklere  bağlı olarak üst solunum yolunda yumuşak doku kitlesinin artmasıdır.  
  1. Sırtüstü pozisyonda uyumak: Dil kökünün üst solunum yolunu tıkamasına yol açarak uyku apnesinin şiddetini arttirır. 
  1. Alkol ve Sigara: Alkolün yutak kas aktivitesini bozduğu ve apnelere uyanıklık reaksiyonu cevabını azalttığı için uyku apne şiddetini arttırdığı gösterilmiştir . 

Uyku apnesi hastalık bulguları nelerdir?

  1. Horlama: Horlama solunum bozukluklarında en sık görülen bulgusudur. Horlama şikayeti olan hastaların %35’inde obstrüktif uyku apnesi sendromu saptanmaktadır. Uyku apnesi olan hastaların ise %70-95’inde horlama görülmektedir. 
  1. Tanıklı Apne: Hastalar kimi zaman apnelerini fark edemeyebilir, bu durum yakındaki bir kişi çoğunlukla eşleri tarafından fark edilebilir. Hastada hava açlığı veya boğulma hissi ile uyanma, kendi horlama sesine uyanma yakınmaları olabilir. 
  1. Gündüz Aşırı Uyku Hali : Uyku sırasında tekrarlayan apneler sonucunda hastanın sık sık uykusu bölünmekte, hasta gecenin büyük bölümünü yüzeyel uykuda geçirmekte ve derin uykuya dalamamaktadır. Bunların sonucunda da hasta ertesi gün aşırı uyku ihtiyacı hissetmektedir.  Hafif olgular sadece sakin ortamda uyku hali tanımlarken, ileri derecedeki olgularda yemek yeme, konuşma veya araba kullanma sırasında da  uyuklama görülebilir.
  1. Son dönemde kilo alımı artışı ve kilo verememe
  1. Gece göğüs ve ensede aşırı terleme
  1. Gece idrara kalkma, gece altına kaçırma
  1. Seksüel impotans (iktidarsızlık)
  1. Gece kalp ritim bozuklukları
  1. Gastroözefagial reflü
  1. Depresyon, anksiyete
  1. Unutkanlık, dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü, öğrenme problemleri
  1. Sabah baş ağrısı
  1. Sabah ağız kuruluğu
  1. Gece diş sıkma, salya akması
  1. Uykusuzluk
  1. Uyurgezerlik

Polisomnografi çekiminde  uyku sırasında neler kaydedilir ?

  1. Beyin aktivitesi için Elektroensefalografi (EEG)
  1. Göz hareketleri için Elektrookülografi (EOG)
  1. Çene ve bacak hareketi için Elektromiyografi (EMG- submentalis ve tibialis)
  1. Ağız burun solunumu için  oronazal hava akımı
  1. Göğüs ve karın solunumu için göğüs ve karın hareketleri
  1. Oksijen ölçümü için oksijen satürasyonu
  1. Kalp ritmi için  Elektrokardiyografi (EKG)
  1. Vücut pozisyonu 
  1. Gece boyu video kaydı  

Bu parametrelerle apnenin varlığı, tipi (obstrüktif/santral), apne süresi değerlendirilir. Bunun saptanmasıyla hastanın apne-hipopne indeksi dolayısıyla hastalığın ciddiyeti

belirlenir. 

Polisomnografik çalışma sonucu uykudaki apne ve hipopnelerin sayılarının toplamının saat olarak uyku süresine bölünmesiyle elde edilen değere apne-hipopne indeksi adı verilir. OSAS’ın derecelendirilmesi PSG sonucunda saptanan Apne Hipopne İndeksi (AHİ) değerine göre yapılmaktadır. Bu derecelendirme tedavi yaklaşımı için oldukça önemlidir. 

Bunun yanında apne ve hipopnelerin hastanın hangi yatış pozisyonunda ve uykunun hangi dönemlerinde arttığı, apne ve hipopnelerin sayısı yanında süresi değerlendirilir. 

Uyku evreleri değerlendirilerek uykunun kalitesi ve yeterli olup olmadığı anlaşılır.

Uyku sırasında horlama, kalp atımları, kan oksijen düzeyleri ve bacak hareketleri de değerlendirilir. 

AHI 5′ den az ise normaldir. 

 5-15 arasındaki değerler klinik bulgularla birlikte  uyku apne sendromu varlığını gösterir.

15 üzerindeki değerler uyku apnesi varlığını gösterir.  

Uyku apnesinin tedavisi nasıl yapılır? 

  1. Zayıflama ile AHİ’de azalma ve uyku kalitesinde düzelme görülür. 
  1. Sırtüstü pozisyonda uyumanın engellenmesiyle pozisyona bağımlı hafif uyku apnesi olan hastalarda uykudaki solunum bozukluklarının düzeldiği görülmüştür. 
  1. Tedavide kabul görmüş bir ilaç tedavisi yoktur. 
  2.  Pozitif hava yolu basıncı uyku apnesinin bir diğer tedavisidir. AHİ 5’in üzerinde olan ve hastalık bulgularını taşıyan tüm uyku apne hastalarına CPAP (Continious Positive Airway Pressure- Sürekli Pozitif Hava Yolu Basıncı) tedavisi uygulanabilir. Bu yöntemle orta ve şiddetli uyku apne hastalarında gün içi uykululuğun hem objektif hem de subjektif ölçütlerinde düzelme sağlanabilir.

Okumaya Devam

Trendler