BÖBREĞE TAKILAN ÇİFT J (DOUBLE J) STENTLER HAKKINDA BİLGİ - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Tüm Makaleler

BÖBREĞE TAKILAN ÇİFT J (DOUBLE J) STENTLER HAKKINDA BİLGİ

Double J stent nedir? Bilindiği üzere böbreklerimiz belimizin her iki yanında bulunan ve kanı süzerek idrar üreten organlarımızdır. İdrar …

Yayınlanan

üzerinde

Double J stent nedir?

Bilindiği üzere böbreklerimiz belimizin her iki yanında bulunan ve kanı süzerek idrar üreten organlarımızdır. İdrar torbamız ise göbeğimizin alt kısmında bulunan idrarın biriktiği ve pompa görevi görerek idrarı boşalttığımız organımızdır. Böbrekte üretilen idrarın idrar torbasına taşınmasına yarayan yaklaşık 5 mm çapında ve 25-30 cm uzunluğunda içi boş boru üzere yapıya ise üreter ismi verilir (Şekil 1). Çoğunlukla taş ameliyatlarından sonra takılan, bir ucu idrar torbasında, öteki ucu da böbreğin içerisinde kalacak biçimde üretere takılan her iki ucu kıvrılarak “J” yahut “O” biçimini alan orta kısmı düz boru halindeki yumuşak alete Çift J (Double J) stent ismi verilir.  Kısaca DJ stent ismi verilir. Bu isim iki ucunun J biçiminde kıvrık olmasından gelir. 

Double J stent ne vakit takılır?

Böbreğin içerisinde üretilen idrarın rastgele bir sebeple idrar torbasına iletilmesini engelleyen durumlarda, idrar akışını sağlamak için DJ stent takılır. Çünkü idrar akışı sağlanamazsa idrar böbrekte birikmeye başlar, bu da böbreğin şişmesine ve vakitle işlev kaybetmesine neden olur. Tıpkı vakitte bu tıkanıklık önemli ağrı bazen de enfeksiyona yol açabilen bir durumdur. DJ stentler  genellikle böbrek yahut üreter taşı olduğu durumlarda kullanılır. Bilhassa çabucak ameliyat olamayacak bireylerde, böbreğin bu müddette ziyan görmemesi için takılabileceği üzere, dışarıdan şok dalgaları ile yapılan kırma süreçleri öncesinde de kırılan taşların tekrar bu kanalı tıkamaması ve ağrı yapmaması için de kullanılır. Lakin günümüzde en sık taş ameliyatlarından sonra, ziyan gören böbreğin yahut üreterin uygunlaşması, kalan taş modüllerinin böbreği tıkamaması, ameliyat sırasında oluşan  küçük çaplı üreter hasarlarının tamiri için kullanılır. 
Bunların dışında, böbrek kanal darlıklarında ameliyat sırasında kesilen ve dikilen kanalın güzelleşmesi için de ameliyat esnasında takılabilir. Çeşitli sebeplerle üreterde oluşan darlıklarda da bu darlığın açılmasını takiben bu bölgenin güzelleşmesi için kullanılır. Birtakım kanser hadiselerinde, tümörün üreteri sıkıştırıp daralttığı ve idrar geçişine müsaade vermediği, yahut ışın tedavisi (radyoterapi) sonrası üreterin daraldığı durumlarda da böbrek işlevlerini muhafaza emelli uzun müddetli stentler takılabilir. 

Double J stentin bedende kalma müddeti ne kadardır?

Stentlerin bedende uzun müddet kalmaları enfeksiyona, stentin taşlaşmasına ve birçok şikayete sebep olabilir. Olağan yapıdaki stentlerin bedende sorun çıkarmadan kalabilme mühletleri 2-3 ay civarındadır. Lakin bu stentler herkeste tıpkı müddette soruna yol açmaz. Kimi hastalarda çok uzun mühlet kalsa bile rastgele bir sorun çıkarmazken, birtakım hastalarda 20 günlük müddette bile taşlaşablir. Bu nedenle stentin kalma müddeti hastadan hastaya değişebilir ve buna ilgili tabip karar verir. Özel üretim stentler ise bedende rastgele bir sorun oluşturmadan uzun müddet dayanabilecek yapıda hazırlanmıştır. Bu özel stentler daha çok kanser hastalarında kullanılır ve maliyeti yüksek stentlerdir. DJ stentler bir evvelki soruda anlatıldığı üzere birçok sebeple takılabilir. Stentin kalma mühleti ise takılma sebebi ile direkt alakalıdır. Taş ameliyatlarından sonra çoklukla 2-4 hafta tutulur. Açık yahut Laparoskopik yapılan kanal darlığı ameliyatlarında ekseriyetle 6 hafta bedende kalması istenir. Kanser ameliyatlarında ise ekseriyetle 1 yıl müddetle tutulup bu mühletin sonunda yeni bir stent ile değiştirilir. 

Double J stent ne üzere yakınmalara sebep olur?

Bu durum da çok çeşitlilik gösterir. Birtakım hastalarda hiçbir yakınmaya sebep olmazken, birtakım hastalar ise dayanılmayacak şikayetlerle karşılaşır ve bazen gereğinden daha kısa müddette stentin çıkarılması gerekir. Sık karşılaşılan yakınmalar ise; idrarda yanma, sık idrara çıkma isteğine karşın az idrar yapma, idrardan kan gelmesi, göbek altında ağrı, erkeklerde peniste ağrı, sıkışıkken yahut idrar yaparken stentin takıldığı böbrek bölgesinde (böğürde) ağrı halindedir. Bu şikayetler ekseriyetle stentin idrar torbası içerisinde kalan kıvrılmış kısmından kaynaklanır. Tekrar birçok hastada birinci günler hissedilen şikayetlerin ilerleyen günlerde bedenin alışması ile azaldığı gözlenir. Daha az sıklıkla; stente bağlı enfeksiyon nedeniyle yüksek ateş, stentin yapısına karşı allerjik durumlar, stentin yerinden kaymasına bağlı yan ağrısı yahut damla damla istemsiz idrar kaçırma görülebilir.  Şiddetli şikayetleri olan hastalar doktora başvurarak bu şikayetleri azaltıcı yahut ortadan kaldırıcı kimi ilaçlar alabilirler. Tüm bu şikayetler stent çekildikten sonra ortadan kaybolacaktır. Aksi halde tekrar doktora başvurmanız gerekir.  

Double J stent nasıl çıkarılır?

En kıymetli husus DJ stent her ne sebeple takılmış olursa olsun, vakti geldiğinde onun çıkarılması gerektiğidir. Stent takılan hastanın bunu unutmaması ve kesinlikle çıkartılması gerektiğini bilmesi gerekir. DJ stentler çoklukla endoskopik metotla çıkarılır. İdrar kanalından girilen kameralı aletlerle stent tutulup çekilir. Idrar kanalı çok kısa olduğu için bayanlarda bu süreç için anestezi gerekmezken, erkeklerde ve çocuklarda bu sürecin anestezi altında yapılması uygundur. Erkeklerde lokal anestezi ile kıvrılabilen (flexible) aletlerle çekilmesi de bir alternatiftir. Çoklukla sürecin mühleti 5 dakika civarındadır. Lakin bazen stentin alt ucu üst böbreğe gerçek kaçar, bu durumlarda klasik yollardan daha farklı prosedürlerle, ince aletlerle üretere girilerek buradan stentin çekilmesi gerekebilir. Çok nadiren hastalar üreter ve mesanenin kasılması ile stenti tabiatıyla düşürürler yahut bir ucunun idrar kanalından çıktığını görürler. Bu durumda ilgili doktora başvurmak en akılcı prosedürdür. 

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel Cerrahi

Discover the Best Obesity Clinic in Istanbul: Istanbul Obesity Center

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

When it comes to addressing obesity and its related health challenges, finding the right clinic is crucial. In Istanbul, one name stands out as a leader in obesity treatment: Istanbul Obesity Center.

With 22 years of experience and over 80,000 patients served, Istanbul Obesity Center has earned a reputation for excellence in the field of obesity treatment. The clinic is dedicated to offering comprehensive care tailored to the unique needs of each patient.

Why Choose Istanbul Obesity Center?

At Istanbul Obesity Center, we believe that successful weight loss is a journey that requires more than just surgery—it demands a holistic approach that includes nutritional guidance, psychological support, and long-term follow-up care. Our team of specialized doctors and medical professionals work closely with each patient to develop a personalized treatment plan, ensuring the best possible outcomes.

Our Services

We offer a wide range of state-of-the-art treatments, each designed to help you achieve your weight loss goals safely and effectively:

  • Gastric Sleeve Surgery: A popular and highly effective procedure that reduces the size of the stomach, helping patients achieve significant weight loss.
  • Gastric Balloon (6-month and 12-month options): A non-surgical option that involves placing a balloon in the stomach to create a feeling of fullness, aiding in weight loss.
  • Swallowable Gastric Balloon: A revolutionary, non-invasive treatment that does not require endoscopy or anesthesia, allowing patients to lose weight without surgery.
  • Gastric Bypass Surgery: A more complex procedure that alters the digestive system to limit food intake and nutrient absorption, leading to substantial weight loss.
  • Stomach Botox: A non-surgical treatment that temporarily reduces stomach contractions, slowing digestion and promoting a feeling of fullness.
  • Dietary and Nutritional Support: Comprehensive nutritional guidance to ensure you maintain a healthy diet before and after your treatment.
  • Psychological Support: Counseling and mental health services to help patients address emotional and psychological factors related to obesity.

Patient-Centered Care

At the heart of our clinic’s success is our patient-centered approach. We understand that every patient’s journey is unique, and we are here to provide support every step of the way. From the initial consultation to post-surgery follow-up, our team is dedicated to helping patients achieve their health and weight loss goals.

Cutting-Edge Treatments

Each treatment is performed using the latest techniques and technologies, ensuring safety and effectiveness. Our clinic’s commitment to innovation and patient care has made us a preferred choice for individuals seeking lasting weight loss solutions.

Comfortable and Secure Environment

Located in the vibrant city of Istanbul, our clinic offers a comfortable and secure environment for all our patients. We understand that undergoing a medical procedure can be daunting, which is why we prioritize creating a welcoming atmosphere where patients feel at ease.

Join Thousands of Satisfied Patients

With a proven track record and a dedication to excellence, Istanbul Obesity Center is the ideal choice for anyone looking to take control of their weight and health. Join the thousands of satisfied patients who have transformed their lives with our help.

For more information about our services and to schedule a consultation, visit our website or contact us today.

Okumaya Devam

Tüm Makaleler

Pandemi Süreci Sadece Acı Ve Korku Bırakmamalı

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bu yaşadığımız günleri yıllar önce filmlerde izlerdik. Aniden dünyanın alt üst olduğu, distopik bir aleme geçtiğimiz fantastik filmler vardı. İlk etapta o filmlerdeki distopik dünyayı hatırlatan sahneler oldu. Çin’de birkaç kişiye bulaşan virüsle başlayan sürecin kısa sürede tüm dünyaya yayılabileceğini, bu kadar etki altına alabileceğini ve sonrasında etkisinden uzun süre kurtulamayacağımızı insanlar düşünemedi.

“Çağımız bunu düşünemedi”

Çağımız bunu düşünemedi çünkü modern çağ her şeyi halledebilir, atlatabilir düşüncesi hakimdi. İlkel çağlarda böyle sorunlar olabilirdi fakat bir salgın modern çağda sorun yaratamazdı. Modern çağ insanı için bilimin, tıbbın, teknolojinin bu kadar ilerlemiş olduğu çağda bu bir handikap oluşturmaz diye düşünülüyordu. Öncelikle bu durum insanları psikolojik olarak etkiledi: İnsanlığın bu biçimde ilerleşim olduğu bir çağda böyle bir problemle karşılaşmak. ‘’Elden ne gelir ki’’ düşüncesi diğer çağlarda yaşayan insanlar için biraz daha kabul edilebilirdi. Vebayı, kolerayı öyle gördüler. Günümüz insanı bunu alt edememekle beraber şu anda yaşanan bu maske, sosyal mesafe vb. şeylerde “bu ne” şoku yaşadık. Yaşanılan ilk duygunun korkudan ziyade, şaşkınlık olduğu yadsınamaz bir gerçeklik. Hemen akabinde dünya güçlerinin bunu alt edebileceğini normal hayata bir an önce devam edileceği algıları vardı. Fakat maalesef böyle olmadı.

İtalya gibi sağlık altyapısına önem vermeyen bazı ülkelerde pandemi şokuyla beraber büyük bir kaos yaşandı. Türkiye için baktığımızda, virüs Türkiye sınırlarına girdiği ilk andan itibaren öncelikle bir sağduyu oluştu. Sağlık Bakanının olaya hâkim olması ve tedbirlerde İran gibi geç kalınmadığında bir karışıklık yaşamadık. İlaçların stoklarda hazır olması, yeni hastanelerin hemen açılması burada büyük bir etki oldu. Gerekli tedbirler alınırken iletişim, ilişki babında toplumsal özelliğimiz olan sıcak ve iç içe yapımızı o soğuk mesafeye sokmak yıpratıcı bir gerçeklik oldu. Çünkü biz samimiyeti, yüz yüze olmayı seviyoruz. Hali hazırda yaptığımız gelen misafire kolonya tutmak, dışardan geldiğimizde ellerimizi yıkamak, yemekten önce ve sonra ellerimizi yıkamak gibi alışkanlıklarımızı tekrar bir yüksek sesle hatırladık.

“İnsanlar korku ile kontrol altına alınır”

Korku insanı koruyan çok gerekli bir duygu. İnsanın can güvenliğini sağlayan temel duygulardan biri. Korku olmasaydı biz kendimizi korumayı öğrenemezdik. Korku belli bir desibelde öğrenmeyi sağlıyor. Yoksa her şey her seferinde sil baştan olurdu. Bu durumda korkuları fobilerden ayırmak gerekiyor. Korku insanların tedbirler almasında ve bazı durumlarda duruşunu göstermesine sebep olan bir duygudur. Fakat korku genel anlamda bir algı olarak kullanıldığında ve korkutma yöntemi kaygıya dönüşür. Kaygılı ve endişeli bir duruma dönüşür. Korku dünya tarihi boyunca sıklıkla denetim amaçlı kullanılmıştır. İnsanlar korku ile kontrol altına alınır. Günümüzde ise insanlar bilgi ile kendini kontrol edebilir, içselleştirebilir bir yöne doğru yol alıyoruz. Korku üzerinden değil de bunun daha içselleştirilip tedbirlerin bu şekilde alınması isteniyor. Kendi sağlığımızı da karşımızdakinin sağlığını da riske atmayacak bir yaşam biçimini benimsiyorsak artık korkuyu kontrol edebiliyor hale gelmiş oluruz.  Şu an en ufak hapşırmamızda bile acaba diyoruz. Çünkü görünmeyen, havada uçuşan, pek bilinmeyen bir şeyden bahsediyoruz. Doktorların yorumu ile hastalanan kişiler üzerinden bir veri tabanı oluşturuldu. Geçmişi olmayan bir şeyle karşı karşıyayız. İnsan doğası gereği bilmediği bir şeyden korkar.

‘’Korkusuz korkak’’ diye bir tabirimiz var bilirsiniz. Bu tabiri yaşanılan süreç üzerinden yorumlayalım.

Yadsıma. Yadsıma bir savunma mekanizmasıdır. İçinizde müthiş bir korku duyarsınız, konuyla ilgili sorularınız vardır. Aslında o sizi içinize hapsetmiştir. Bununla baş edebilmek için bir savunma mekanizması ortaya koyarsınız. Nasıl vücudumuz bir virüsle karşı karşıya kaldığı zaman direnç gösterirse, psişe de herhangi bir durum karşısında kendini savunmaya böyle alır. Ama bu savunma mekanizmalarını çok kullanmak veya yaşam kalitesini etkileyecek şekilde kullanmak zarar vericidir. Belli bir miktar endişe gereklidir. Gamsız baykuş gibi dalda oturup etrafa bakmak olmaz. Minik bir endişeden bahsediyorum. O insana bir düşünce kanalı açar. Konu hakkında düşünmeyi sağlar. Hiç önemsemediğin ya da endişelenmediğin şeyi niye düşünesin ki. Ama bu endişe seni hapsettiğin de avucunun içinde olması gerekirken başının üstündeyse, bu durumla ilgili bazı savunmalar gerçekleştirirsin. Sistemini bozacak ya da yadsıyarak “Yok öyle bir şey canım bunlar hep Amerikan oyunu…” diyerek kendini sakinleştirmeye çalışırsın. Bu kendini kandırmak gibi fakat o insanın iç dünyasında endişe insanı o kadar elinin altına almış ki yadsıma yaparak sistemini korumaya çalışıyor. Başka biri de entelektüalizm yapabilir. Konuyla ilgili çok okuma yapar, açık oturumları izler. Bu da bir baş etme durumudur.

“Sadece acı ile kalmasın”

 Son olarak virüse yakalanmış veya yakalanma ihtimali olan kişilere en az hasarla atlatmak için şunlar önerilebilir.

Buradan ne gördüler? İçlerine baktıklarında bu onlara ne gösterdi? Bunu atlattıktan sonra hayatlarını bir tartıya koydular mı? Bundan sonrası için kendilerine bir füzyon açıldı mı? Bir feraset kapısı açıldı mı yoksa bu sadece bir ağıt mı oldu? Sadece geçirdiği bir acı mı oldu? Bazı şeyler yaşanır sadece acı olur. Acı olarak yaşanır kalır. İnsanoğlu yaşadıkları şeyler içerisinde yalnızca acısını alıp çıkmamalı. Acıyla beraber kendine bir kapı açmalı. Negatif olan durum bile o insana bir artı getirmeli. O artı geldi mi,gelmedi mi? Acziyetini gördü mü? Nurallah Genç der ki “Acziyet kudrettir.”

Son olarak kendi sürecimden bahsederek öneride bulunmuş olmak isterim. Martın son günlerinde bir intifa kaybetmeye başladım. Sonra hastanede sürecim başladı. İlk geçirenlerden olduğum için -doktorların bile şaşkın olduğu bir zamanda- evde tedavi durumum pek olmadı.  Hastalandığım dönem için bir İspanya tatili planlamıştım ama İspanya yerine hastanede kendimle kaldım. Oda da yatak vardı, ilaçlar vardı bir de ben vardım. Arada hemşireler ve doktorların bir uzaylı kıyafetleri ile girip çıktığı oluyordu. Hemşirelerin falan tek gözlerini görüyorsunuz. O dönemde acziyetimi şöyle düşündüm: Tatilde özgürce gezecekken şimdi hastane odasında yatıyor ve tuvalete gidebildiği için şükrediyor. Makineye bağlanmadığı için, ayağa kalkıp kendi ihtiyacını kendi görebildiği için şükrediyor. Ben Barcelona’ya kendimle ilgilenebilmek için gidecektim ben o beş gün hastane odasında kendimle ilgilendim.  Belki hayatımda ilgilenmediğim kadar kendi

Okumaya Devam

Tüm Makaleler

Psikolojik Travmalar

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Acı hayatımızın olmazsa olmazı ama bazı acılar vücudumuza ve ruhumuza yapışıp kalıyor,bir köz gibi canımızı yakıyor ve ruhumuzu acıtıyor.Bazen de bu acılar hayatımız boyunca bize yolculuğumuza bir anlam katıyor. Psikolojik travma genelde 3 şekilde oluşur.

1 ) Doğa eliyle oluşan travmalar :

Depremler, sel felaketleri , virüsler , salgın hastalıklar , büyük çaplı yangınlar, deniz felaketleri ve yanar dağlar

2) İnsan eliyle yapılan travmalar :

Şiddet, taciz, şantaj, ölüm tehdidi , savaş, göç ve zorunlu göç

3)Hem doğadan hem insandan oluşan travmalar :

Doğadan gelen depremler insanların ihmaliyle yapılan binaları yıkar . Canlılardan gelen virüsler insan ihmaliyle yayılabilir  bu da  daha karmaşık travmalara yol açabilir.

   Psikolojik travmanın insanlardaki etkileri :

   İnsan zihni ve bedeni, ciddi bir stresle karşı karşıya gelir.

Travmatik olayı tekrar tekrar yaşarmış gibi olmak travmatik olaydan sonra diken üstündeymişiz hissi, olayı belli yönlerinden ( renk , koku, şekil , zaman) gibi ayrıntılarından kaçınırız.Travmatik olay bedende çeşitli ağrılara acılara yol açar.

Psikolojik travmanın insandan götürdükleri:

1) hayata ve insanlara olan inanç kişinin kendisiyle ve değerleriyle kuracağı bağın kaybı   

temel duygular;

-anlam duygusu

-kontrol duygusu

Anlam kontrol ve bağ kurma 

   Psikolojik travmanın öncesinde kişi daha doğal koşullarda yaşamaktadır. Fakat travmatik olayın etkisiyle kişinin kendisiyle geçmişiyle çevresiyle ve geleceğiyle ilgili daha olumsuz anlamlar kurmaya başlamaktadır.

1) Travmatik olay ( cinsel taciz, ölüm , öldürülme , sömürülme ) ne kadar yakınımızdan gelirse ( anne baba kardeş yakın  akraba komşu öğretmen )bu olayın etkileri o kadar yüksek olur kişinin anlam duygusu o derecede bozulur artık dünyaya duyduğu derin güven sanki saf dışı kalmıştır.

2) Travmatik olay ne kadar büyükse kişinin psikolojik kaybıda o denli yüksek olur 

3) Travmatik olay ne kadar erken yaşta başladıysa  kişiliğe o denli sirayet eder.

4) Birden fazla travmatik olay yaşamış kişi içsel güçlerinden faydalanmakta o kadar zorlanabilir.

5) Travmatik olay veya olaylar silsilesi ne denli sürekliyse etkiside o şekilde yüksek olacaktır. 

Kontrol duygusu

  Kişi travma öncesi etkenlere bağlı olacak bir şekilde  belli oranda bir kontrol sahibidir.Travmatik olay beyinde canlıdır dolayısıyla kişi her an tehdit korkusu altındaymış gibi yaşar ve böylece hayatı üzerindeki koruyucu ve kollayıcı yönetme duygusu elinde olmadan kısıtlanır.

Bağ kurma

   İnsan psikolojisinde bağ kurmanın  bağlanmanın tartışmasız bir yeri   vardır .Kişinin yaşadığı dönem kültür aile değerleri inanç sistemleri ;annesi babası kardeşler ve çevresinde bağ kurmadan yaşayacak bir varlık değildir. Travmatik olay kişinin bağ kurma deneyimini zarara uğratır hayatına yön vermek için gerekli olan ilişkisel bağları yaşamakta ve yön vermekte zorlanır.

    psikolojik travma nasıl ki hayatımızı bir parçasıysa bu tramvatik etkilere çare aramakta hayatımızın ve insanlığın bir parçası olmuştur. Travmatik olay unutulmasa bile insanda yarattığı psikolojik etkiler minimize edilieblir. Travmatik olaya karşı pozisyonumuzu değiştirebiliriz.

    Travmatik  olayın yarattığı çaresizlik umutsuzluk acı atmosferinin esiri olmak zorunda değiliz .Çünkü insan anlamlarıyla yaralanır ve anlamlarında şifa bulur.

    Psikolojik travmanın gözle görülebilir ve sinsi etkileri gözden kaçmayacak şekilde değerlendirilmelidir.

     Travmalarıyla helalleşen kişiler, kendileriyle çevreleriyle ve yakınlarıyla daha derin  samimi ve tutarlı bağlar kurabilirler.

Okumaya Devam

Trendler