Eliminasyon Diyeti - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Fitoterapi

Eliminasyon Diyeti

Yayınlanan

üzerinde

Eliminasyon diyeti en çok sorulan konulardan biri. Bu yazımda sizler için eliminasyon diyeti nedir?, Eliminasyon diyeti nasıl uygulanır? gibi merak edilen sorulara cevap vermeye çalıştım.

Kronik hastalıklardan muzdarip birçok insan var ve bu sayı giderek artıyor. Fonksiyonel tıp bakış açısı, kronik hastalıkların vücutta bir inflamasyon yani vücudun normal olmayan durumlara karşı verdiği bir reaksiyon cevabı sonucu oluştuğunu kabul eder. Bu bakış ile kronik hastalıkları tedavi ederken ilk basamak tedavide inflamasyona yol açabilecek birçok şeyi hastalarımızın hayatından çıkartırız. Bu döneme eliminasyon dönemi deriz ve beslenme bu dönemin olmazsa olmaz parçasıdır. Bu amaçla düzenlediğimiz etkenler beslenmenin yanında birkaç başlık halinde incelenebilir. Hastanın uyku alışkanlığı, tuvalet alışkanlığı, tükettiği sıvılar, stres, kimyasallar, elektromanyetik yük ve hareketsiz yaşam tarzı bunların başlıcalarıdır.

Hastalıkların bağırsaktan başladığına olan inancımız diyeti eliminasyon döneminin en önemli komponenti yapmaktadır.

Eliminasyon diyetinde amacımız, zaten vücutta artmış olan alarm seviyesinin bir an önce normal seviyeye inmesi, zarar görmüş ve bağışıklık sistemi cevabı normal olmayan bağırsakların cevabını düzenlemek, sağlığına tekrar kavuşması için uygun ortam hazırlamaktır.

Bunun için potansiyel alerjenlerin ve bağırsaklara zarar verdiği bilinen gıdaların diyetten çıkartılması gerekir. Burada amaç kilo vermekten önce dengeyi sağlamaktır ama bu diyeti yapan birçok insan kilolarına da kalıcı şekilde veda eder.

Eliminasyon diyeti, hastaya göre değişmekle beraber 6-8 hafta devam ettirilir, bu süreçte eksik vitamin, minerali yerine koyduktan ve bağırsakları takviyelerle destekledikten sonra yavaş yavaş kesilir.
Eliminasyon diyetinde kesinlikle kesilen bazı gıdaların yanında kişiye özel kesilen besinler de vardır. Danışanın histamin intoleransı veya altta yatan başka hastalıkları varsa aşağıdaki listemize ek bazı gıdalar da kesilebilir. Bazen de hastalarımızda bu listeden izin verdiğimiz gıdalar olabilmektedir. Genel olaraksa eliminasyon diyetimizin çerçevesi şu şekildedir:

Diyette Tüketilmemesi Gerekenler;

1.Gluten İçeren Tüm Tahıllar (Buğday, şehriye, yarma, tam buğday, arpa, çavdar…) ve Bunların Unları
2. Tüm Şeker ve Tatlandırıcı Çeşitleri (Glikoz-fruktoz şurubu, sakkaroz, aspartam ve diğer tatlandırıcılar)
3. Süt ve Süt Ürünleri (Kefir, peynir, yoğurt (ev yapımı da dahil), hayvansal her türlü süt)
4.Sığır eti ve İşlenmiş Et Ürünleri (salam, sosis, koruyucu ve gluten içeren pastırma)
5.Kabuklu Deniz Ürünleri
6.Mısır
7.Soya ve Soyalı Gıdalar
8.Alkol
9.Yer Fıstığı

Bu liste az önce de dediğim gibi kişiye göre genişletilebilmektedir.
Eliminasyon diyetinde yasak olan gıdaları sayınca insanlardan genelde ben ne yiyeceğim gibi bir geri dönüş alıyorum. Serbest gıdaları listelemek bu konuda yardımcı olabilmektedir;

1.Doğadan Gelenler; Meyve ve Sebzeler (bazı kişilere özel kısıtlamalar olabilmektedir.)
2.Kavrulmamış Kuruyemişler
3.Zeytinyağı, Sade Yağ Gibi Sağlıklı Yağlar
4.Yağlı Tohumlar (Chia, keten tohumu…)
5.Mevsiminde Taze Küçük Deniz Balıkları
6.Kuzu Eti
7.Organik, Serbest Dolaşan GDO’suz Beslenmiş Kümes Hayvanları
8.Baharatlar (Zerdeçal, Karabiber, Zencefil, Kekik, Sumak, Biberiye, Tarçın) Baharatlar ayrıca antioksidan güçleri ile sağlığınıza ekstra destek sağlayacaktır.
9.Pirinç Serbesttir (Miktarı Abartmadan, Şehriyesiz).

Peki ya baklagiller?

Baklagiller; Tamamen Kişiye Göre Verilen Bir Karar.

Eliminasyon diyeti sürecinde ne yiyeceğinizi planlamalısınız. Özellikle çalışıyorsanız bir önceki günden yada haftasonundan yapacağınız planlama hayat kurtarıcı olabilir. Önceden planlamayan hastalarım ne yazık ki ya aç kalıyor ki bu da metabolizmayı olumsuz etkileyebiliyor yada diyeti bozuyor. Ne yazık ki bilmeniz gerekiyor ki eliminasyonda bir kereden bir şey olmaz mantığı yoktur. Özellikle ilk 3 yasak gıda kesinlikle bir kere bile tüketilmemesi gereken besinlerdir. Eliminasyon diyetini yaparken ne zaman hangi supplement yani besin desteği başlanmalı veya ne zaman hangi gıda eklenmeli gibi sorular tamamen kişiye özel olup fonksiyonel tıp eğitimi ve bitkisel ilaçlar öneriliyorsa ek olarak fitoterapi konusunda eğitim almış olan hekiminiz tarafından size özel olarak belirlenecektir.

Bu diyet birçok basamaktan oluşan bir diyettir, doktor kontrolü olmadan yapmanızı önermiyorum. 

Sağlıklı günler.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Fitoterapi

IV Glutatyon Nedir?

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

IV Glutatyon desteğinin anti-aging (gençleştirici), cildinizi parlatıcı ve kronik hastalıklarla savaşan bir etkisi olduğunu biliyor muydunuz?

Her şey yolunda giderken hayatınızı ve sağlığınızı umursamayabilir, durup dururken bir tedavi almanın manası yok diye düşünebilirsiniz. Maalesef çoğumuz böyle düşünüyor ve kendimiz için endişelenmiyoruz.

Bir şeyler gerçekten ters gidene kadar sağlığımız için koruyucu önlemler almıyoruz. Ama vücut belirtileri gösterdiğinde altta yatan neden genellikle aylar veya yıllar boyunca saklanmış oluyor ve sürecin sonunda belirtiler gün yüzüne çıkıyor. Bugün sahip olduğunuz bir hastalığım temeli aslında yıllar önce atılıyor.

Vücudunuz her saniye dikkate değer sayıda kimyasal ve biyolojik işlem gerçekleştirir.
Günün her dakikası yapılan bu işlemler onları sürdürmek için gerekli olan vitamin, mineral ve antioksidanların karşılanabileceği besin kaynaklarına bağlıdır. Glutatyon ana antioksidanımızdır ve bu mekanizmaların sorunsuz ilerlemesi için major bir rol oynar.

Antioksidanlar, hücrelerinizi serbest radikallerden zarar görmekten koruyan maddelerdir.
radikaller. Serbest radikaller, sağlıklı bir vücudun normal metabolizmasının yan ürünleridir.
Ayrıca çevresel toksinlere, uzamış strese, kötü beslenmeye ve kirletici maddelere maruz kalma sonucu da oluşurlar. Hücreleriniz serbest radikaller ve toksinlerle boğulduğunda, üretildikleri kadar çabuk ortadan kaldıramadığınız için hücresel seviyede hasara ve erken yaşlanmaya neden olurlar.
Mitokondriler de hücrenin bütünü gibi hasar görür. Hücresel düzeyde hasar ve mitokondri hasarı kronik hastalıklara davetiye çıkarır. Bu hastalıklar ve semptomlar arasında kronik yorgunluk, obezite, kanser, otoimmün hastalıklar, tiroid rahatsızlıkları, bağırsak rahatsızlıkları sayılabilir.

Glutatyon, vücudumuzda doğal olarak da bulunan üç amino asitten ürettiği önemli bir antioksidandır. Bu aminoasitler L-sistein, L-glutamik asit ve glisindir. Glutatyon antioksidanların anası kabul edilir.

İçinde yaşadığımız stresli, kirli dünya düşünüldüğünde, vücudumuzda üretilen glutatyonun yetersiz kalması ve zamanla kronik hastalıklara yada hastalık olarak adlandırmadığımız diğer belirtilere sahip olmamız pek şaşırtıcı değil.

Glutatyon Seviyelerinin Yetersiz Olmasının Nedenleri;

Uyku Bozuklukları
Travma
Yaşlanma
İlaçlar
Kronik stres
Kimyasal kirleticiler
Çevresel Toksinler
Radyasyon
Kötü beslenme


Günümüz dünyasında sürekli maruz kaldığımız yüksek seviyelerde stres ve toksinler düşünüldüğünde, glutatyon seviyenizi artırmak, daha sağlıklı, daha üretken bir yaşam sürmek için oyun değiştirici olabilir.

Okumaya Devam

Trendler