Prostat Kanseri - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Üroloji

Prostat Kanseri

Prostat kanseri, prostat bezinin habis bir tümörüdür. Prostat kanserinin çeşitli evreleri vardır. Tedaviniz, tümörün spesifik özelliklerine ve …

Yayınlanan

üzerinde

Prostat kanseri, prostat bezinin habis bir tümörüdür. Prostat kanserinin çeşitli evreleri vardır. Tedaviniz, tümörün spesifik özelliklerine ve tıbbi ekibinizin tecrübesine bağlıdır.

Bu serideki bölümlerde prostat kanseri, prostat kanserinin tanısı ve tedavi seçenekleri ile ilgili genel bilgiler verilmektedir. Bireysel durumunuzla ilgili en ideali için doktorunuzla görüşün.

Prostat nedir?

Prostat, alt üriner sistemde mesanenin altında, üretranın etrafında yerleşimli bir bezdir. Prostatbezi sadece erkeklerde bulunur. Semendeki sıvıların bir bölümünü üretir. Prostat bezinde, ejakülasyon (boşalma) olurken semenin dışarı atılmasını sağlayan düz kaslar bulunmaktadır.

Sağlıklı bir prostat yaklaşık bir ceviz büyüklüğünde ve 15- 25 ml hacimdedir. Erkekler yaşlandıkça prostat bezi yavaşça büyümektedir.

Tıbbi bir terim olarak iyi huylu prostat hiperplazisi, boyutu artan prostat bezi anlamında kullanılır.

Prostat kanseri genellikle yavaş gelişir ve belirgin semptoma yol açmaz. Hızlı ilerleyen prostat kanseri nadirdir. Prostat kanseri gelişme riski yaşla birlikte artmaktadır. Prostat kanserinin ortalama tanı konulma yaşı 69’dur.

Tanı araçlarındaki gelişmeler ve beklenen yaşam süresinin artması tanı konulan prostat kanseri sayısını artırmaktadır. Prostatkanseri, Avrupa’da yaşlı erkeklerde en sık gözlenen kanserdir. Prostat kanserli hastalarda beklenen yaşam süresi göreceli olarak uzundur ve bu süre artmaya da devam etmektedir.

Hastaliğin evresi

Prostat kanseri farklı evrelere sahip bir hastalıktır. Tümör prostatta sınırlı kalmış ve yayılma olmamışsa lokalize prostat kanseriolarak adlandırılmaktadır. Lokal ileri prostat kanserinde, tümör dokusu seminal veziküller, mesane boynu veya etrafındaki lenf nodları gibi dokulara yayılma olmaktadır. Uzak lenf nodlarına veya diğer organlara tümör yayılımı varsa bu durum metastatik hastalık olarak ifade edilmektedir.

Prostat kanseri risk faktörleri

Prostat kanseri için bilinen çeşitli risk faktörleri vardır ki bunlardan en önemlisi yaştır. Prostat kanseri 40 yaş altında oldukça nadirdir ve çoğunlukla 65 yaş üstü erkeklerde gelişmektedir. Aile geçmişi de risk artışı getirebilir.

Aile geçmişinin olduğu prostat kanser oranı Afrikalı erkeklerde yüksek, Asyalı erkeklerde daha azdır. Bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Daha fazla et ve süt ürünü tüketiminin kanser riskini artırdığı söylenmekle beraber daha fazla araştırmaya gerek vardır.

Prostat kanser hücre büyümesinde hormonların rolü

Hücreler normalden daha hızlı büyümeye başladığında tümör gelişmektedir. Prostat kanser hücresinin büyümesi androjen olarak bilinen erkeklik hormonlarına bağlıdır. En önemli androjen testosterondur ve çok büyük oranda testiste sentezlenir.

Sınıflandırma

Prostat tümörleri, tümör evresi ve tümör hücrelerinin agresiflik derecesine göre sınıflandırılır. Bu iki faktör, muhtemel tedavi seçeneğinin belirlenmesinde esastır. Doktorunuz, sizin gerçek durumunuzu daha iyi anlamak için bir dizi test yapar. Hastalığın evresini belirlemek için fizik muayene ve görüntüleme tetkikleri kullanılabilir. Prostat kanseri, tümörün ne kadar ilerlemiş olduğuna ve kanserin lenf bezi veya diğer organlara yayılıp yayılmamasına göre sınıflandırılır Prostat tümörünün evresi TNM sınıflandırmasına dayanmaktadır. Ürolog, tümör (T) boyutu ve invazivliğine (yayılma kapasitesi) bakar ve 4 evrede değerlendirilen hastalığın sizde ne kadar ilerlemiş olduğunu belirler. Doktorunuz, tümör boyutuna göre, tümör derecesini a, b veya c olarak da işaretler. Prostat etrafında herhangi bir lenf düğümü (N) tutulumu olup olmadığını veya kanserin vücudunuzun (M) herhangi bir yerine yayılıp yayılmadığını da kontrol eder. Eğer prostat tümörü metastaz yaparsa, genellikle kemikler, sıklıkla omurga, akciğer veya beyine yayılır. Şekil 2-6 farklı evreleri göstermektedir. 

Sınıflandırmada diğer faktör Gleason skorudur. Gleason skoru biyopsi sırasında alınan dokuya göre, patolog tarafından belirlenir. Bu tümörün agresifliği hakkında bilgi verir. Patolog, kanser hücrelerinin yapı ve düzenlerine dayanarak, tümörün ne kadar hızlı büyüyeceğini anlayabilir.

Gleason skoru 6 ile 10 arasında değişir. Daha yüksek skorlu tümörler daha agresiftir ve tedavi edilmesi daha zordur. Bu skor kanser hücrelerinin paternlerine (yapı ve düzenlerine) dayanır. Her bir patern 1 ile 5 arasında bir değer alır. Patolog doku örneklerinde en çok görülen iki paternin skorlarını toplar. Örneğin; en çok görülen paternin skoru 3 ve ikinci en yaygın skor 4. Bu vakada Gleason skoru 3 + 4 = 7.

Risk grupları:Hastalığınızın risk sınıflandırmasını oluşturmak için, tümör sınıflandırması; yaşınız, tıbbi geçmiş ve aile geçmişiniz, genel sağlık durumunuz ile birlikte değerlendirilir.Tümörün nihai olarak sınıflandırılmasının sadece ameliyatla prostatınızın tamamının çıkarılmasını takiben mümkün olacağı unutulmamalıdır.

Multidisipliner sağlık ekibi

Ürolog: Ürolog üriner sistemin sağlığı ve hastalıkları konusunda uzmanlaşır, genellikle bir cerrahtır.

Medikal Onkolog: Medikal Onkolog tüm kanser türlerinde uzmanlaşır ve onları tedavi için ilaç kullanır.

Üro-onkolog: Üro-onkolog ürolojik kanserlerde uzmanlaşır, örneğin; mesane, böbrek, prostat veya testis.

Radyasyon onkoloğu: Radyasyon onkoloğu kanser tedavisinde radyoterapi kullanır.

Patolog: Hastalıkların karakteristik özelliklerini anlamak için doku, kan ve idrar örneklerini inceler. Kanser tedavisinde, patolog tümor sınıflandırması ile yardımcı olur.

Radyolog: Radyolog, görüntüleme tekniklerinde uzmanlaşır ve tümor tanısı veya takibi için ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve diğer görüntüleme yöntemlerini inceler.

Prostat kanseri belirtileri

Prostat kanseri genellikle asemptomatiktir, yani prostat kanseri belirtisi olan net bir bulgu yoktur. Çoğu durumda semptomlar, iyi huylu prostat büyümesi (BPE) ve/veya enfeksiyon nedeniyle oluşur. Eğer prostat kanseri semptomlara neden olursa bu genellikle hastalığın ilerlemiş olduğunun bir belirtisidir. Bundan dolayı, bu semptomlara neyin neden olduğunu anlamak için doktora başvurulması önemlidir.

Bu semptomlar aşağıdakileri içerebilir:

Üriner semptomlar (sık idrara çıkma, idrar akımında zayıflık gibi)

İdrarda kan bulunması

Sertleşme problemleri

İdrar kaçırma

Barsak kontrolünün kaybı

Kalça, sırt, göğüs veya bacaklarda ağrı

Bacaklarda güçsüzlük

Kemik ağrısı kanserin vücuda yayılmış olduğunun işareti olabilir. Bu metastatik hastalık olarak bilinir.

Tanı araçları

PSA Testi: Prostat hastalıklarını teşhis etmek için en sık kullanılan yöntemlerden biri, prostat-spesifik antijen (PSA) seviyesini kontrol etmek için yapılan kan testidir. Eğer PSA seviyesi çok yüksekse, bu prostattaki hücrelerin alışılmadık biçimde davrandığını destekler. Bu durum tümör nedenli olabileceği gibi aynı zamanda enfeksiyon, veya prostatın iyi huylu büyümelerinde de olabilir. Prostat kanseri genellikle asemptomatiktir, ancak bilinen bir kaç risk faktörü vardır. Bunlar; ileri yaş, ailede prostat kanseri geçmişi ve ırktır. Eğer prostat kanseri olma riskiniz yüksekse, doktorunuz kan prostat-spesifik antijen (PSA) düzeyini ölçmek için bir test yaptırmanızı önerebilir. Bu PSA testi olarak bilinir.

PSA testinin asıl avantajı, prostat kanseri gelişme riski yüksek olan erkeklerin düzenli olarak kontrol edilebilmesidir. Böylece bu tümörlere daha erken tanı konulabilir ve hastalığın tedavi şansı daha yüksek olur.

PSA testinin ana problemi, ciddi sağlık problemlerine neden olmayan tümörleri de saptamasıdır. Bu tümörlerin tedavisi, istenmeyen fiziksel yan etkilere neden olabilir. Kanser tanısı da stres ve endişeye neden olabilir. Bazı ürologlar fazla/aşırı tedavi denilen durumdan kaçınmak için düzenli PSA testiyle yapılan prostat kanseri taramalarına karşıdır.

PSA testinin artılarını, eksilerini ve sizin için gerekli olup olmadığını doktorunuzla görüşün.

Test parmakla rektal muayene: Doktorunuz prostatınızın boyutunu, şeklini ve sertliğini değerlendirmek için parmakla rektal muayene yapacaktır. Bu test parmakla rektal muayene (PRM) olarak bilinir.

Bazı durumlarda doktorunuz alt üriner sistem görüntülenmesi yapılmasını tavsiye edebilir. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve kemik taraması gibi farklı tipte görüntülemeler mevcuttur. Bu yöntemlerden hiçbiri prostat kanseri olup olmadığınızın cevabını kesin olarak veremez.

Doktorunuz prostat kanseri olma riskinizi tahmin etmek için yaşınız ve aile geçmişinizle birlikte test sonuçlarınızı değerlendirecektir.

Biyopsi: Risk yüksek ise, size prostat biyopsisi gerekebilir. Bu test tümörünüzün olup olmadığını teyit etmek için yapılır. Biyopsi sırasında 8-12 arasında prostat doku örneği alınır. Eğer kan pıhtılaşmasını engellemek için ilaç alıyorsanız, prostat biyopsisi öncesi ilacınızı bırakmanız gerekip gerekmediğini doktorunuzla görüşün. Doktorunuz biyopsiden önce antibiyotik verir ve enfeksiyondan korumak için rektum ve kalın bağırsağınızın temizliğinden emin olur. Doktor lokal anesteziyi takiben rektal bölgeden iğneyle prostata girer. Prostat bezinin farklı bölgelerinden örnekler alınır. Eğer bir görüntüleme tetkikiniz varsa biyopsi prostatta muhtemel tümör olan alanlara yönlendirilir. Doku örnekleri, gelecekteki tedaviyi belirlemeye yardımcı olmak için patolog tarafından incelenir. Prostat biyopsisinden sonra idrarda ve menide kan görebilirsiniz. Ateşiniz olursa hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Biyopsi güvenilir bir tanı aracı olmasına rağmen, prostattaki tümörü saptayamama/gözden kaçırma ihtimali vardır.

Füzyon biyopsisi: Prostat Füzyon Biyopsi nedir? : Erkeklerde en sık görülen kanser, prostat kanseridir. Prostat kanserinin tanısında kullanılan standart yöntem, transrektal ultrason (TRUS) rehberliğinde yapılan prostat biyopsisidir. Bu yöntemde sistematik olarak prostattan 6-12 adet örnekleme yapılır.

Prostat biyopsisi yapılan her üç hastanın birinde kanser tespit edilmektedir. Prostattaki kanser odaklarını TRUS ile belirlemek zordur. TRUS rehberliğinde yapılan sistematik biyopside yapılan rastgele örneklemeyle, saldırgan bir prostat kanserini atlayabilme olasılığı bulunmaktadır. Bu nedenle, kanser saptanamayan ancak klinik olarak kanser şüphesi devam eden hastalara 2. hatta 3. defa biyopsi yapmak gerekebilmektedir.

Son yıllarda prostat kanserinin tanısında yaygın olarak kullanılmaya başlanan multiparametrik MR ile prostatta yüksek tümör riski olan alanlar belirlenebilmektedir. Prostat içindeki kanserli alanlar, pıhtı, enfeksiyon vb. patolojilerden daha net olarak ayırt edilebilmektedir. Bu sayede biyopsi gerekliliği daha kesin olarak belirlenmekte ve gereksiz biyopsilerden kaçınılmaktadır.

MR TRUS Füzyon Biyopsisi, akıllı biyopsi robotu ve gelişmiş bilgisayar yazılımlarının kullanıldığı bir biyopsi yöntemidir. Bu yöntemde MR ve ultrason görüntüleri bilgisayar ortamında üst üste getirilerek prostatın 3 boyutlu görüntüsü oluşturulur. Üç boyutlu görüntülenen kanser odaklarından minimal sapmayla örnekleme yapılır.

Prostat Füzyon Biyopsi’nin üstünlükleri nelerdir?

• Tümör riski taşıyan alanlardan minimal sapma ve hatayla örnekleme yapılır.

• Tekrarlayan biyopsi gereksinimi azalır.

• Körleme yapılan standart biyopsinin aksine, multiparametrik MR’da kanser şüphesi taşıyan lezyonlardan doğrudan biyopsi yapılabilir.

• Klinik olarak saldırgan tümörlere daha hızlı tanı konulmasını sağlar.

• Ultrasonla görüntülenemeyen, teknik olarak örnek alınması zor bölgelerden biyopsi almaya olanak tanır.

Prostat Füzyon Biyopsi nasıl yapılır?

Biyopsi işlemi genel ya da bölgesel anesteziyle yapılır. İşlem öncesi enfeksiyon riskini azaltmak için antibiyotik verilir. Füzyon biyopsi yapılacak olan hastalara öncesinde multiparametrik MR yapılır. Füzyon biyopsi robotuyla prostat bezinin sınırları ve büyüklüğü belirlenir. Multiparametrik MR’da yüksek tümör riski taşıyan alanlar bilgisayarda işaretlenir. Bu görüntüler ile TRUS rehberliğinde alınan görüntüler üst üste getirilerek prostatın 3 boyutlu modeli oluşturulur. Biyopsi iğnesi robotik bir kol yardımıyla işaretlenmiş şüpheli alanlara yönlendirilerek, hedeflenen alandan yeterli derinlikte, tam doğrulukla doku örneklemesi yapılır. Biyopsi sonrası örnekleme yapılan alanların prostat içindeki tam koordinatları izlem amaçlı kaydedilir.

 

TEDAVİ

1-Lokalize prostat kanseri 

Lokalize prostat kanseri; prostatta sınırlı olan ve vücudun başka herhangi bir yerine yayılmayan tümörü tarif eder. Tümörün boyutuna ve prostattaki yerleşim yerine bağlı olarak T1 veya T2 tümör olabilir.

T1, görüntüleme yöntemlerinde görülemeyecek veya parmakla rektal muayenede (PRM) hissedilmeyecek kadar küçük tümör anlamına gelir. T1 tümörler biyopsi ile teyit edilir ve patoloğun incelemesine dayanarak a, b veya c evresi olarak belirlenir.

T2 tümör, prostat kanserinin PRM sırasında hissedilebildiği fakat halen prostatta sınırlı olduğu anlamına gelir. Doktorunuz ayrıca bu evreyi, tümörün boyutuna ve bir veya daha fazla prostat lobunu tutup tutmamasına bağlı olarak a, b veya c olarak belirler.

Tedavi seçenekleri

Eğer lokalize prostat kanseri tanısı aldıysanız, doktorunuz kanserin tedavisinde konservatif tedavi, radikal prostatektomi, radyoterapi veya yeni deneysel yöntemleri size önerebilir. Her bir tedavinin kendine özgü avantaj ve dezavantajları vardır. Tedavi seçimi sizin bireysel durumunuza bağlıdır. Bu bölümde, doktorunuzla birlikte karar vermeniz gereken farklı tedavi seçenekleri anlatılmaktadır. Bunlar genel bilgiler olup, bireysel gereksinimlerinize göre özelleştirilmemiştir. Bireysel önerilerin ülkenize ve sağlık sisteminize bağlı olduğunu unutmayınız.

Konservatif tedavi: Konservatif tedavi, hastalığın ilerlemesinin yakından takip edildiği bir tedavi türüdür. Prostat kanserinde bu, aktif izlem veya bekle gör ile yapılabilir. Aktif izlem süresince, doktor sıkı bir takip programıyla tümör ve tümör büyümesini izler. Her bir kontrolde, kandaki prostat-spesifik antijen (PSA) seviyesinin kontrolünü de içeren birçok test yapılır. Amaç hastalığın ilerlediğine dair bulgu varsa diğer tedavi seçeneklerine geçmektir. Aktif izlem düşük gleason skorlu lokalize prostat kanserini tedavi etmek için bir tedavi seçeneğidir. Eğer lokal-ileri prostat kanseriniz varsa, diğer tedavi seçenekleri önerilecektir. Bekle gör, semptoma dayalı bir tedavi şeklidir. Amaç, sadece semptomlar görüldüğü zaman diğer tedavi seçeneklerine geçilmesidir. Doktorunuz diğer tedavi seçenekleri sizin bireysel durumunuz için uygun olmadığı zaman bekle gör seçeneğini önerebilir. Doktorunuzla konservatif tedavinin avantaj ve dezavantajlarını, sizin için uygun olup olmadığını görüşün.

Radikal prostatektomi lokalize prostat kanseri için bir cerrahi tedavi seçeneğidir. Amaç prostatın tamamının ve seminal veziküllerin çıkartılmasıdır. Radikal prostatektomi için genel anestezi alacaksınız.

Doktorunuzla radikal prostatektominin avantaj ve dezavantajlarını, sizin için uygun olup olmadığını görüşün.

Radikal prostatektomi: Radikal prostatektomi nasıl yapılır? Radikal prostatektomi açık veya laparoskopik(klasik laparaskopik veya Robotik) cerrahi ile yapılabilir. Açık cerrahide, cerrah prostata doğrudan ulaşmak için karın duvarına veya perine bölgesine cerrahi kesi yapar. Prostat ve seminal veziküller çıkarılır, mesane ve üretra (idrar kanalı) biraraya getirilir (Şekil 1). Doktor, üretra ve mesane iyileşmesi için kateter yerleştirir. Kateter genellikle 7 gün sonra çıkartılır.

Klasik Laparoskopik cerrahide, cerrah karnınızın içine küçük plastik trokarlar (kanüller) yerleştirir. Bu trokarlar aracılığıyla cerrah prostatı çıkarmak için gerekli aletleri karın içine yerleştirebilir. Küçük trokarlardan biri, monitörde prostatın yüksek kalite görüntüsünü görebilmek için kamera yerleştirilmesinde kullanılır. Laparoskopik cerrahi, robotik cerrahi sistem yardımıyla da yapılabilir. Lokalize prostat kanserinin açık veya laparoskopik radikal prostatektomi ile çıkartılmasının eşit derecede etkili olduğu görülmektedir.Pelvik lenf nodu çıkarılması Pelvik bölgede eğer kanser lenf nodlarına yayılırsa/yayılmışsa, doktorunuz radikal prostatektomi esnasında pelvik lenf nodu çıkarılmasına karar verebilir. 

Robotik Radikal Prostatektomi: Prostat kanserinin tedavisinde farklı yöntemler mevcuttur. Radikal prostatektomi ameliyatı bu tedavi yöntemlerinin en etkin olanıdır. Radikal prostatektomi operasyonu geçiren iyi diferansiye tümörlü hastaların 10 yıllık hastalığa özgü sağ kalım oranları %90’ın üzerindedir. Bu nedenle radikal prostatektomi operasyonu tüm tedavi yöntemleri arasında en çok tercih edilendir. Geleneksel açık radikal prostatektomi operasyonları büyük bir cerrahi kesi ile yapılmaktadır. Bu da hastanın operasyondan sonra geç sürede iyileşmesine, daha uzun süre hastanede yatmasına, daha fazla yara enfeksiyonu riskine maruz kalmasına ve  hastada büyük bir yara izine yol açmaktadır. Son yıllarda yıllarda yaygınlaşan robotik prostatektomide ise çok küçük kesiler ile operasyon yapılabilmekte ve böylece hastalara daha az travmatik bir minimal invaziv tedavi alternatifi sunulmaktadır. Robotik cerrahide sinir damar demetleri korunarak prostat çıkarılır.

Robotik Radikal Prostatektominin Avantajları: 1 -Daha az kan kaybı. Robotik radikal prostatektomi operasyonlarında batın  gazla şişirilmektedir. Bu gaz basıncından dolayı kanamalar oldukça azalmaktadır. Operasyonun bitiminde gaz batından boşaltılmaktadır. Ayrıca 3 boyutlu yüksek çözünürlüklü ve operasyon alanını büyütebilen kameralar yardımı ile kanamalar daha net olarak görülebilmekte ve erkenden durdurulabilmektedir. Genellikle hastalara kan nakli yapılmamaktadır. 2-Daha az hastanede kalış süresi. -Robotik cerrahide ameliyat kesilerinin daha küçük olması ve kan kaybının çok daha az olması nedeniyle hastalar açık operasyonlara oranla daha erken hastaneden taburcu edilebilmektedir. 3-Daha kısa sonda süresi. Robotik prostatektomi ameliyatında idrar kesesi ile idrar yolunun birbirine su geçimez şekilde dikilebilmesi ( anastomoz ) nedeniyle sonda denilen kateter 6-7 gün içerisinde alınabilmektedir. 4 -Daha az ağrı. Yara kesilerinin daha küçük olması nedeniyle hastalar açık operasyonlara oranla daha az ağrı hissetmektedirler. 5 -Daha iyi kanser kontrolü. 3 boyutlu yüsek çözünürlüklü görüntü ve 7 derece hareket edebilen enstrümanlar yardımı ile cerrah robotik prostatektomide kanserli prostat dokusunu daha net olarak görüp disseke edebilmektedir. Robotik cerrahide prostatın apikal bölgesi  çok daha iyi ve net bir şeklide görülmekte ve kesilmektedir. Bunun neticesinde cerrahi sınır pozitiflikleri önemli ölçüde azalmaktadır. 6-Daha iyi idrar kontrolü. Robotik prostatektomide açık radikal prostatektomiye oranla idrar kontrolü daha erken sağlanmaktadır. Görüntünün daha iyi olması, daha az kanamanın olması ve daha uzun bir üretral uzunluğun bırakılabilmesi idrar kontrolünün erken oluşmasını sağlayan etkenlerdir.7 -Daha erken cinsel yaşama dönüş. Uygun hastada prostat civarındaki sinir-damar demetinin korunması, robotik prostatektomide daha iyi yapılabimekte ve cinsel yaşam bu hastalarda daha erken normale dönmektedir.

Ameliyat için nasıl hazırlanırım?

Doktorunuz ameliyat için nasıl hazırlanacağınız konusunda detaylı bilgi verecektir. Anesteziye hazırlanmak için cerrahiden 6 saatten önce sigara dahil herhangi bir şey yiyilip içilmemelidir. Herhangi bir ilaç kullanıyorsanız bunu doktorunuzla görüşün. Cerrahiden birkaç gün önce bu ilaçları bırakmanız gerekebilir. Doktorunuz ilaçlarınıza tekrar ne zaman başlamanız gerektiği hakkında önerilerlerde bulunacaktır.

Ameliyatın yan etkileri nelerdir ?: Ameliyattan sonra genellikle 3-7 gün arasında hastaneden ayrılabilirsiniz. Hastanede kalış süresi ülkelere göre farklılık gösterebilir. Açık radikal prostatektomiden birkaç hafta sonrasına kadar alt karın bölgesinde hafif ağrı hissedebilirsiniz. Ameliyat sonrası idrar kaçırma ve sertleşme problemleri şikayetleriniz olabilir. Bu durumlar için tedaviye ihtiyaç duyabilirsiniz. Ateş olması, Ağır kan kaybı, Şiddetli ağrı hissi, İdrar yapmakla ilgili problemler varsa, doktorunuza veya hastaneye derhal gitmeniz gerekebilir.

Ameliyat sonrası sorunlar:

Ereksiyon bozukluğu: Radikal prostatektominin diğer yaygın riski sertleşme bozukluğudur. Ameliyat sırasında cerrahın penis sinir ve damarlarına yakın ameliyat yapması gerekir. Cerrah penis sinirlerine zarar vermemeye çalışır. Bu başarı tümörün bulunduğu yere ve kanserin agresifliğine bağlıdır.Tümör prostat beziyle sınırlı ise cerrah ameliyat sırasında penisin sinirlerine dokunmamaya çalışacaktır. Buna sinir koruyucu cerrahi denir. Sinir koruyucu cerrahi başarılı olsa dahi radikal prostatektomi sonrasında geçici sertleşme sorunu sık görülür.Bunun sebebi sinirlerin çok hassas olması dolayısıyla en ufak hasardan etkilenmesidir. Ameliyat sırasında herhangi bir hasar oluşursa penisin kan damarlarına giden sinirlerin sinyalleri durur. Sinirlerin iyileşmesi 2 yıl sürebilir. Penise ve penisten kan akışını sağlayan kan damarları da ameliyattan etkilenebilir. Sonuç olarak, penisin süngerimsi dokusuna daha az kan giderek buraya hasar verir. Bu hasar nedeniyle sertleşme sorununun iyileşmesi daha zor olabilir. Tümörün prostat dışına yayıldığı durumlarda ya da başka nedenlerden dolayı bazı durumlarda sinir koruyucu cerrahi mümkün değildir. Sinir koruyucu olmayan ameliyat sonrası, sertleşme fonksiyonun iyileşmesi beklenilmez ancak imkânsız değildir. Doktorunuz ile endişelerinizi ve olası tedavi seçeneklerini görüşün. 

 

İdrar kaçırma(inkontinans): Radikal prostatektomi stress tipte idrar kaçırmaya (STİ) neden olabilir. Bu durum, prostatın üretra etrafını çevrelemesi ve dolu mesanenin basıncına karşı gösterilen dirence yardımcı olması nedeniyle olur. Prostatınızın çıkartılması, üretranın ne kadar basınca karşı koyacağına bir etkisi olabilir. STİ’nin iyileştirilmesi veya tedavisi için çeşitli tedavi seçenekleri vardır.

Gerekirse, doktorunuz stres inkontinans veya erektil disfonksiyon için tedavi önerebilir. Doktorunuzla endişeleriniz hakkında görüşmek konusunda tereddüt etmeyin. Diğer tedavi seçeneklerinin sizin için daha uygun olup olmadığına birlikte karar verebilirsiniz.

Radikal prostatektominin temel amacının tümörün çıkarılması ve sizi tedavi etmek olduğunu unutmayın.

 

Ameliyat sonrası takipler nasıl olur?

Prostat kanserinde radikal prostatektomiyi takiben, doktorunuz sizinle düzenli kontroller için planlama yapar. Rutin takip en az 5 yıldır. Kontrolleriniz süresince doktorunuz kan PSA düzeyinizi kontrol eder. Bazı durumlarda parmakla rektal muayene gerekebilir. Takipler, ameliyat sonrası iyileşmenin nasıl olduğunun takibi, genel sağlık durumunun kontrolü ve muhtemel kanser nüksünün saptanması için önemlidir. Takipleriniz süresince PSA düzeyi prostatınızın tamamen çıkarılamadığını gösterirse, tüm tümör hücrelerinin çıkarılması için ek tedaviye ihtiyacınız olabilir. Sizin için hangi tedavi seçeneğinin en iyisi olduğunu doktorunuzla görüşün.

 

2-Lokal ileri Prostat Kanseri

Lokal-ileri prostat kanseri, prostat dışına yayılmış tümör olarak adlandırılmaktadır. Prostat dışında nereye ve ne kadar uzaklıkta büyümüş olacağına bağlı olarak T3 ya da T4 tümör olabilir. T3, tümörün henüz prostat dışına ya da seminal veziküllere ulaştığı anlamına gelir. T4, tümörün prostat kanseri mesane boynu, üriner sfinkter, rektum ya da pelvik tabana invaze olmuş demektir.

Tedavi seçenekleri

Local-ileri prostat kanserinde en yaygın tedavi seçenekleri; bekle gör, radikal prostatektomi ve radyasyon tedavisi ile hormonal tedavinin kombinasyonudur. Hangi tedavi yolunun sizin için uygun olduğu: Tümör özelliklerine, Tıbbi geçmişinize, Yaşınıza, Kişisel tercih ve değerlerinize bağlıdır

 

Bekle gör: Bekle gör, semptom güdümlü tedavinin bir formudur. Amaç , düzenli olarak sağlık durumunuzu izlemek ve sadece semptom oraya çıktığında ileri tedaviye başlamaktır. Bu, palyatif bakım yaklaşımının bir parçasıdır. Doktorunuz, semptomunuz yoksa ve kanda hızlı bir şekilde artan yüksek prostat-spesifik antijen (PSA) düzeyiniz varsa bekle gör önerebilir. Bekle gör, diğer tedavi seçenekleri için uygun değilseniz ya da değerlerinizden ve tercihinizden dolayı bekle gör tedavisini diğer tedavilerin üzerinde seçerseniz, tedavi seçeneği olabilir. Sizin bireysel durumunuz için neyin daha iyi olduğunu doktorunuz ile görüşünüz.

tedavileri sizin için tehlikeli kılabilecek medikal bir durumunun varlığı ile ilişkili olabilir.

Radikal prostatektomi, tamamen prostat ve seminal veziküllerin çıkarıldığı cerrahi tedavidir. Açık ya da laparoskopik cerrahi olarak gerçekleştirilebilir. Lokal-ileri prostat kanseriyseniz genellikle cerrahi sonrası ek tedaviye ihtiyaç duyabilirsiniz. Bu radyoterapi, hormonal tedavi ya da bunların kombinasyonu olabilir.

Radyoterapi, Cerrahiye alternatif olarak doktorunuz kanserinizi iyileştirmek için radyoterapiyi önerebilir. Bu tedavi kanser hücrelerine zarar verir ve öldürür. Lokal-ileri prostat kanseri için yaygın bir tedavi seçeneğidir. Lokal-ileri prostat kanserinde radyasyon tedavisi her zaman hormonal tedavi ile kombine edilir.

Hormonal tedavi vücuttaki testosteron üretimini etkiler. Amaç tümörün büyümesini durdurmaktır. Hormonal tedavinin diğer adı androjen baskılayıcı tedavi‘dir (ADT).

Radikal Prostatektomi

Radikal prostatektomi, lokal-ileri prostat kanseri için bir cerrahi tedavi seçeneğidir. Amaç tümörü olabildiğince çıkarmaktır. Bu, prostat bezi ve seminal veziküller ile birlikte tümor tarafından etkilenmiş dokuyu çıkarmak şeklinde yapılmaktadır. İşlem, pelvik alandaki lenf nodlarının çıkarılmasını da içerir. Radikal prostatektomi için genel anestezi alacaksınız.

Radikal prostatektomi ile tümörü tamamen çıkartmak her zaman mümkün olmayabilir. Bundan dolayı, doktorunuz size ek olarak radyasyon tedavisi ya da hormonal tedavi önerebilir.

Radyasyon tedavisi

Radyasyon tedavisi hücrelere zarar verir, öldürür ve kanser hücrelerine saldırı için kullanılır. Eksternal (dışarıdan) radyoterapi veya brakiterapi (içerden/yakından) ile yapılabilir. Prostat kanseri hücreleri genellikle radyoterapiye yanıt verir. Radyoterapi, tekniklerindeki gelişmeler nedeniyle, lokal-ileri prostat kanseri için etkili bir tedavi yöntemi haline geldi. Doktorunuz radikal prostatektomi sonrası radyasyon tedavisini de önerebilir.

Tedavinin sonuçlarını iyileştirmek için doktorunuz radyoterapi ile birlikte hormonal terapiyi önerebilir. Bu prostat kanseri için bilinen bir kombinasyon tedavisidir. Hormonal terapinin seyri 2-3 yıl sürer.

Nüks tedavisi

Tedavi aldıktan sonra prostat kanserinin geri gelmesi olasıdır. Bu nüks olarak bilinir. Kanser prostatta, prostat çevresindeki dokuda veya pelvik lenf nodlarında ya da vücudun başka bir yerinde nüksedebilir.

Şayet radikal prostatektomi ile tedavi oldunuz ve kandaki PSA düzeyleri artıyorsa bu nüksün bir işareti olabilir. Doktorunuz kurtarma radyasyon tedavisi önerebilir. Bu işlemde prostatın yerleşmiş olduğu alan kanser hücrelerini öldürmek için ışınlanır. Radyasyon tedavisi sizin için iyi bir seçenek değilse doktorunuz hormon tedavisi önerebilir.

Şayet kanseriniz radyoterapi ile tedavi edilmiş ise doktorunuz nüksü, radikal prostatektomi ile tedavi etmeyi önerebilir. PSA düzeyleri hızlı artarsa veya semptomunuz varsa hormon tedavisi önerilecektir. Bazı ülkelerde nüksü tedavi etmek için brakiterapi hormon tedavisine alternatif olarak uygulanabilmektedir.

Hormonal tedavi

Hormonal tedavi lokal-ileri prostat kanseri için bir tedavi seçeneğidir. Tümörün büyümesini durdurmayı amaçlar.

Prostat kanser hücrelerinin büyümesi, androjenler olarak adlandırılan erkek seks hormonlarına bağlıdır. Testosteron en önemli androjendir. Angrojenler çoğunlukla testiste üretilir. Hormonal tedavi, androjenlerin üretimini ya da etkisini bloke eder. Bu kastrasyon olarak bilinir.

Hormonal tedavinin diğer adı androjen baskılayıcı tedavidir (ADT). Bu, cerrahi olarak ya da ilaç tedavisi ile yapılabilir. Cerrahi tedavide testislerin birlikte çıkarıldığı bilateral orşiektomi işlemi olarak adlandırılır. Cerrahi genellikle lokal anestezi altında yapılır. İlaç tedavisi LHRH agonist ve LHRH antagonistlerini içerir, androjenlerin üretimini durdurur. İlaçlar cilt altına ya da kas içine depo enjeksiyon şeklinde de mevcuttur. Anti-androjenler androjen etkisini bloke eden ilaçlardır. Hap olarak kullanılır. Bu tedavilerin hepsi kastrasyona neden olur.

Kastrasyon fiziksel ve duygusal sonuçlara sahiptir. En yaygınları ateş basması, düşük cinsel dürtü ve erektil disfonksiyondur. Cerrahi kastrasyonun etkileri kalıcıdır. Kimyasal kastrasyonda, semptomların bazıları tedavi sonrasında ortadan kaybolabilir. Doktorunuzla herhangi bir endişenizi görüşmek için tereddüt etmeyin.

Lokal-ileri prostat kanserinde hastalığı iyileştirmek için standart tedavi hormon tedavisinin ratyoterapi ile kombine edilmesidir.

3-Metastatik prostat kanseri 

Prostat kanseri metastaz yaptı ise genellikle kemiklere ya da omurgaya yayılır. Daha geç evrelerde prostat kanseri akciğer, karaciğer, uzak lenf bezleri ya da beyine de metastaz yapabilir. Pek çok metastaz kandaki prostat-spesifik antijen (PSA) düzeyinde artışa neden olmaktadır.

Omurgadaki metastazlar, ciddi sırt ağrısı, kendiliğinden oluşan kırıklar ya da sinir ya da omurilik basısı gibi şikayetlere neden olabilir. Ayrıca asemptomatik de olabilir. Nadir olgularda akciğer metastazı devamlı öksürüğe de neden olabilir.

Metastazların tespiti için görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Kemik metastazları kemik taramasında görülebilir. BT görüntüleme, kemik metastazları hakkında daha detaylı veri elde etmek için ya da karaciğer, akciğer ve beyin metastazlarının tespiti için kullanılabilir.

Tedavi seçenekleri

Eğer metastatik prostat kanseriniz varsa doktorunuz size hormonal tedavi önerecektir. Bu palyatif bakım yaklaşımının bir parçasıdır. Bu tedavi birincil tümörün ve metastazın büyümesini yavaşlatacak, semptomların hafifletilmesini sağlayacaktır.

Hormonal tedavinin bir diğer adı androjen baskılayıcı tedavidir (ADT). Bu cerrahi olarak ya da ilaç tedavisi ile yapılabilir. Cerrahi tedavide her iki testis bilateral orşiektomi denilen bir prosedür ile alınır. Androjenlerin üretimini durduran ilaç tedavisi ise LHRH antagonisti ya da LHRH agonisti adı verilen ilaçlar ile yapılır. Bu ilaçlar depo enjeksiyon şeklinde cilt altına ya da kas içine verilirler. Antiandrojenler, androjenlerin etkisini bloke eden ilaçlardır. Hap şeklinde bulunurlar. Bu tedavilerin hepsi kastrasyona neden olur.

Kastrasyonun fiziksel ya da duygusal sonuçları vardır. En sık görülenleri sıcak basmaları, cinsel isteksizlik ve ereksiyon bozukluklarıdır. Kastrasyonun etkileri kalıcıdır. Kimyasal kastrasyonda etkilerin bir kısmı tedavi kesildikten sonra geri dönebilir. Doktorunuz ile herhangi bir noktayı görüşmekten kaçınmayınız.

İlaç tedavisi alırken semptomlara neden olan kemik metastazınız varsa, radyasyon tedavisi bunların hafifletilmesini sağlayabilir ve kırıkları engelleyebilir.

LHRH agonistleri metastatik prostat kanseri tedavisinde en sık önerilen tedavi şeklidir. Ancak tedavi seçenekleri her zaman sizin kişisel durumunuza göre düzenlenmelidir. Aşağıda sıralananlar tedavinizi planlarken doktorunuzun göz önünde bulunduracağı noktalardır.

Yaşınız

Tıbbi geçmişiniz

Kanserin nereye yayıldığı

Semptomlarınız

Hastanenizde mevcut olan tedavi yöntemleri

Kişisel tercih ve değerleriniz

Sizin ulaşabileceğiniz destek ağı

Hormonal tedavi: Hormonal tedavi metastatik prostat kanseri için bir tedavi seçeneğidir. Tümörlerin büyümesinin yavaşlatılması amaçlanmaktadır.

Prostat kanser hücrelerinin büyümesi androjen denilen erkek cinsel hormonlarına bağımlıdır. Testosteron en önemli androjendir. Androjen temel olarak testislerde üretilir.

Hormonal tedavi androjenlerin üretimini baskılar ya da etkilerini bloke eder. Bu kastrasyon olarak bilinmektedir. Hormonal tedavinin bir diğer adı androjen baskılayıcı tedavidir (ADT). Cerrahi olarak ya da ilaç tedavisiyle yapılabilmektedir.

Cerrahi hormonal tedavide her iki testis bilateral orşiektomi denilen bir ameliyat ile alınır. Bu işlem lokal anestezi altında yapılabilmektedir. Hormonal ilaç tedavisi androjenlerin üretimini durdurur ve LHRH agonistleri ve LHRH antagonistlerini içerir. Bu ilaçlar hap ya da cilt altı veya kas içine yapılan depo enjeksiyonlar şeklinde bulunur. Antiandrojen ilaçlar androjenlerin etkisini bloke eder. Hap şeklinde bulunur.

Hormonal tedavinin etkisi geçicidir ve kastrasyon dirençli prostat kanseri ile sonuçlanır. Bu bölüm hakkında daha fazla bilgiyi kastrasyon dirençli prostat kanseri bölümünde okuyabilirsiniz.

Kastrasyona direnci geciktirmek için doktorunuz hormonal tedaviye ara vermeyi önerebilir. Buna aralıklı hormonal tedavi adı verilmektedir. Tedaviye ara verildiğinde doktorunuzu 1-3 ayda bir ziyaret etmeniz gerekecektir. Doktorunuz kan PSA düzeyinizi takip edecektir.

Kemik metastazlarının tedavisi: Prostat kanseri hücreleri kemiklere ve özellikle de omurgaya yayılabilmektedir. Kemik metastazları ciddi yan etkilere neden olabilmektedir. Doktorunuz olası komplikasyon ve yan etkilerin önlenmesi ya da tedavisi için size yardımcı olacaktır. Bu daha az semptom ile daha uzun süre yaşamanızı sağlayacaktır.

Kemik metastazları sırt ağrısına neden olabilir. Doktorunuz ağrı için ağrı kesiciler reçete edebilir. Bazı olgularda doktorunuz morfin benzeri çok etkili ağrı kesicileri tercih edebilir.

Omurgadaki tümörler büyüdüğünde omurilik basısına neden olabilir. Bu nadir bir komplikasyondur ancak acil müdahale gerektirir; çünkü bacaklarda felç oluşmasına neden olabilmektedir. Omurilik basısının temel bulguları:

Omurgada özel bir noktada normaldeki ağrınızdan farklı bir ağrı olması

Omurgada ağrı kesicilere yanıt vermeyen ve giderek kötüleşen ağrı olması

Omurgadan aşağı ilerleyen ve kol ve bacaklara yayılan bir karıncalanma hissi

Pozisyon değişimi ile değişen omurgada ağrı

Bacaklarda hissizlik

Bacaklarda denge kaybına neden olan ağırlık ve sertlik hissi

Bacak ve kollara yayılan ağrı

Bacak ve kollarda zayıflık

Eğer omurilik basınız olabileceğini düşünüyorsanız acilen tıbbi yardım için başvurmanız gerekir.

Tümör tarafından etkilenen kemikler çok daha kolay kırılır. Eğer kemik kırıkları açısından risk altındaysanız doktorunuz kemiklerinizi güçlendirecek ilaçlar reçete edebilir. En sık kullanılanlar bifosfonatlar ve denosumab’dır. Doktorunuz kemiklerin daha sert hale gelmesini sağlayacak kemiklerinizi güçlendirecek enjeksiyon tedavisi önerebilir. Buna sementoplasti adı verilir. Nadir olgularda kemiklerin stabilizasyonu için cerrahi gerekli olabilir.

Bifosfonatlar her 4 haftada bir intravenöz olarak verilebilmektedirler. Kemik kütlesini artırırlar, ağrıyı azaltırlar ve kırıkları önlerler. Bifosfonatlar çeneye zarar verebileceği için doktorunuz tedavi öncesinde diş hekimine görünmenizi önerebilir.

Denosumab her 4 haftada bir cilt altına uygulanır. Bu ilaç da kemik kütlesinde artış sağlar ve genellikle bifosfonatlara göre daha az yan etkiye neden olur.

Eğer ilaç tedavisi sırasında kemik metastazları semptomlara neden olursa kemik kırıklarının önlenmesi için radyoterapi faydalı olabilir.

Kemiklerinizi sağlıklı tutmak için düzenli egzersiz yapılmalı, sağlıklı bir kilo muhafaza edilmeli, sigara bırakılmalı, alkol tüketimi orta düzeyde tutulmalıdır.

Kemik komplikasyonlarının riski yaş ile artar. Kemik metastazlarına bağlı komplikasyonların önlenmesi için kalsiyum ya da D3 vitamini gibi besin takviyeleri gerekli olabilir

4-Kastrasyona dirençli Prostat Kanseri:

Kastrasyona dirençli prostat kanseri, prostat kanserinin metastatik hastalık tedavisi sırasında görülen bir tipidir.

Prostat kanseri pelvik bölgenin dışında diğer organ ya da lenf bezlerine yayılabilir. Buna metastatik prostat kanseri denilir. Diğer organ ya da lenf bezlerinde görülen tümörlere metastaz denilir. Doktorunuz metastatik hastalığın hormonal tedavi ile tedavi edilmesini önerebilir.

Hormonal tedavi androjenlerin üretimini durdurur ya da etkilerini bloke eder. Bu kastrasyon olarak bilinir. Etkili olduğunda hormonal tedavi tümörün büyümesini durdurur. Bu etki uzun sürmez ve kastrasyona dirençli prostat kanseri gelişir. Bu hormonal tedavinin başlamasından 2-3 yıl sonra gerçekleşir. Kastrasyona dirençli prostat kanseri tedavi edilemez.

Kastrasyona dirençli prostat tümörleri ilerlemek için çok daha düşük androjen seviyelerine ihtiyaç duyar. Bu vücudunuz hemen hemen hiç androjen üretmese de tümör ya da metastaz büyümeye devam eder. Bu kanser hücrelerine hormonal kastrasyon tedavisine artık yanıt vermedikleri için kastrasyona dirençli denilir.

Bu prostat kanseri tipinde kandaki prostat-spesifik antijen (PSA) düzeyleri tekrar artış gösterir. Doktorunuz kastrasyon dirençli prostat kanseri tanısını 3 haftalık süre içinde kandaki PSA düzeyinin 3 testte de artmasıyla birlikte koyacaktır. Tanı ayrıca tümörün ya da metastazın büyümesine bağlı şikayelerinizin olmasıyla da konulabilir.

Kastrasyona dirençli prostat kanseri üzerine olan araştırmalar devam etmektedir ve tedavi seçenekleri hızla değişmektedir. Bu bölüm doktorunuz ile görüşmeniz gereken değişik tedavi seçeneklerini içermektedir.

Bu bölümde sizin kişisel ihtiyaçlarınızı karşılamayan genel bilgileri içermektedir. Kişisel öneriler, ülkenizin ve sağlık hizmetleri sisteminizin koşullarına göre değişiklik gösterebilir.

Kastrasyona dirençli prostat kanseri tedavisi: Kastrasyona dirençli prostat kanseri tanısı aldıysanız doktorunuz sizin daha uzun yaşamanızı sağlayacak, semptomlarınız ile daha iyi başa çıkmanızı sağlayacak bir bakım planı hazırlayacaktır.

Kastrasyona dirençli prostat kanserinin tedavi edilemez olduğunu hatırlamanız önemlidir.

Kastrasyona dirençli prostat kanseri tedavisinde şunlar yapılabilir:

  • Anti-androjen tedavisi

  • Östrojen tedavisi

  • Adrenolitik ilaçlar

  • Yeni hormonal ilaçlar

  • İmmünoterapi

  • Kemoterapi

  • Radyasyon tedavisi

Kastrasyona dirençli prostat kanseri hala androjenlere yanıt verdiği için doktorunuz hormonal tedaviye devam etmenizi ve testosteron düzeylerinin düşük tutulmasını önerecektir.

 

5-Destek Tedavisi

Kanser tanısını almanın sizin ve sevdiklerinizin hayatında büyük bir etkisi vardır. Kanser kendinizi güçsüz hissetmenize neden olabilir. Bu endişe, öfke, korku hissine hatta depresyona neden olabilir. Kanser nedeniyle tedavi olmak ciddi bir durumdur ve işinizi, sosyal hayatınızı ve cinselliğinizi etkileyecektir.

Destek almak için, hastanede doktorunuza veya hemşirenize ulaşın ya da aile hekiminizle görüşün. Size hasta dernekleri, psikolojik destekte bulunabileceklerin iletişim bilgileri veya mali danışmanlık gibi pratik bilgiler verebilirler..

Konsültasyona hazırlık: Konsültasyona hazırlık çok yararlı olabilir. Bu, sorularınızı ve endişelerinizi cevaplamak için size ve doktorunuza yardımcı olacaktır. Aynı zamanda tedavi ve olası yan etkilere hazırlanmanız için size yardımcı olacaktır. Deneyebileceğiniz bazı şeyler aşağıdadır.

  • Doktorunuza sormak istediğiniz soruları bir kenara yazın. Bu, sormak istediğiniz şeyleri hatırlamanıza yardımcı olacaktır. Soruları yazmanız düşüncelerinizi organize etmenize yardımcı olabilir.

  • Muayeneye giderken yanınızda birini götürebilirsiniz. Doktorunuzun ne söylediğini ele almak ve muhtemelen farklı şeylerin hatırlanması için birinin yanınızda olması iyi olacaktır.

  • Prostat kanserinizin türü hakkında bilgi için soru sorun.

  • Doktorunuz anlamadığınız kelimeler kullanıyorsa, açıklama yapmasını isteyin.

  • Kullandığınız ilaçları ve eğer herhangi bir alternatif ilaç alıyorsanız doktorunuza söyleyin. Bu ilaçların bazıları tedaviyi etkileyebilir.

Konsültasyondan sonra yapabilecekleriniz:

  • Kanser tipiniz hakkında daha fazla bilgi için internette araştırma yapın veya kütüphaneye gidin. İnternette gördüğünüz tüm bilgilerin nitelikli olmadığını bilin. Doktorunuz veya sağlık ekibiniz güvenilir web siteleri önerebilir.

  • Hasta dernekleriyle iletişime geçtiğinizde size destek olabilir ve bilgi verebilirler.

  • Tedavinizin muhtemel maliyetini sağlık ekibinizle görüşün. Sağlık ekibiniz sizi ekonomik durumunuz veya mali yardım hakkında öneri alabileceğiniz yerlere veya kişilere yönlendirebilir.

  • İsterseniz, başka bir uzmandan ikinci bir görüş alabilirsiniz.

Ameliyat sonrası destek: Ameliyat sonrası ilk günlerde veya haftalarda günlük aktiviteleriniz için yardıma ihtiyacınız olabilir. Alışveriş, ev yemeği, temizlik ve bahçe işleri gibi konularda ailenizden, arkadaşlarınızdan veya komşularınızdan yardım isteyebilirsiniz. Ayrıca profesyonel ev bakımı hakkında yardım için sağlık ekibinizle görüşebilirsiniz.

Ameliyattan sonra yorgun olmanız muhtemeldir. Bu normalden daha yorgun hissedeceğiniz, güçsüz olacağınız, konsantrasyon güçlüğü yaşıyacağınız ve uykudan sonra daha iyi olmayacağınız anlamına gelir. İnsanların çoğu, ameliyattan sonra 1-2 ay boyunca yorgunluk yaşar. Yorgunluk ile başa çıkmak için şunları yapabilirsiniz:

  • Size enerji veren şeyleri yazın ve gün veya hafta boyunca onlara öncelik verin.

  • Bulaşık, temizlik, ya da bahçe işleri gibi ev işlerinde yardım alın.

  • Gün boyunca bir kaç kez kestirin/kısa uyuklayın.

  • Mümkün olduğunca aktif olmaya çalışın. Hergün kısa bir yürüyüş, haftada bir uzun yürüyüşten daha iyidir.

  • Bir gezi veya ziyaret gibi sosyal aktiviteler planlarken, gün boyunca dinlenmek için zamana ihtiyacınız olabileceğini unutmayın. Bunu aileniz, arkadaşlarınız veya bakıcınızla görüşün böylece önceden plan yapabilirsiniz. Yorgun hissettiğinizde onlara söylemeniz önemlidir

Radikal prostatektomi stres tipi idrar kaçırmaya (STİ) neden olabilir. Bu örneğin; öksürmek, gülmek, koşmak veya ağırlık kaldırmak gibi belirli aktiviteler boyunca idrar kaçıracağınız anlamına gelir. Şikayetlerinize yardımcı bazı ipuçları aşağıdadır:

  • En yakın tuvaletin nerede olduğunu bildiğinizden emin olmaya çalışın. Evden uzakta olduğunuzda tuvaletin nerede olduğunu sormaktan asla korkmayın veya çekinmeyin.

  • İdrarınızın damlamasıyla ilgili probleminiz varsa ped veya bunun için bir araç kullanabilirsiniz. Bu araçlar penis üzerine yerleştirilir ve iç çamaşırınızla yerinde tutulur.

  • Koku gidericiler alın. Bunlar hakkında aile doktorunuz veya eczacınızla görüşün.

  • Koyu renkli giysiler giyin. Açık renkli giysiler daha kolay leke gösterebilir.

  • Konforunuz için rahat kıyafetler giyin.

  • Yedek kıyafet bulundurun.

Cerrahi tedavinin diğer yaygın riski sertleşme problemidir. Bu durumun tedavisinde çeşitli seçenekler vardır. En yaygın olanları; ilaç, enjeksiyon veya protezdir. Sizin için en iyi seçeneğin ne olduğunu doktorunuzla görüşün.

Radikal prostatektomi sonrası STİ veya sertleşme problemi ile başa çıkmak zor olabilir. Uzun süren psikolojik etkileri olabilir. Cerrahınız, hemşireniz veya aile hekiminiz ile konuşun, ihtiyacınız olan desteği bulmanıza yardımcı olabilirler.

Radyoterapi süresince destek: Radyoterapi esnasında genellikle günlük aktivitelerinize devam edebilirsiniz. Tedavi alt üriner sisteminizi ve bağırsaklarınızı etkileyebilir, yorgunluğa neden olabilir. Yorgunluk her gün hastaneye gitmenizin sonucu olabilir. Şikayetleriniz genellikle birkaç ay sonra kaybolur.

Cildiniz radyasyondan etkilenebilir. Cildinizin bakımı için aşağıdakileri yapabilirsiniz :

  • Radyoterapi yapılan alanları kaşımaktan ve ovalamaktan kaçının.

  • Doktorunuza veya hemşirenize cildin tahrişi ile başa çıkabilmek için hangi tip cilt losyonu kullanmanız gerektiğini sorun.

  • Güneşe maruz kalmaktan sakının.

  • Yüksek faktörlü güneş kremi kullanın.

  • Pamuk veya keten gibi doğal kumaşlardan üretilmiş rahat giysiler giyin.

  • Yumuşak bir sabun ve ılık su ile günlük yıkayın.

  • Yıkanmadan sonra nazikçe cildinizi kurulayın.

  • Saunadan kaçının.

Hormonal tedavi sırasında destek: Hormonal tedavinin en sık yan etkileri sıcak basmaları ve jinekomastidir. Bununla başa çıkmak için doktorunuz kilonuzu kontrol altında tutmanızı ve alkolden kaçınmanızı önerecektir. Eğer sıcak basmalarınız varsa şunları yapabilirsiniz:

  • Kat kat giyininiz

  • Cildinizin nefes almasına olanak sağlayan doğal pamuk ya da keten içeren kıyafetler giyiniz

  • Hafif battaniyeler içeren kat kat örtüler ile yatınız böylece ihtiyaç halinde bazılarını kaldırabilirsiniz.

  • Sıcak banyo, sauna ya da kaplıcadan kaçınınız

  • Acı ve baharatlı gıdalardan kaçınınız

  • Bol miktarda su tüketiniz ve gün boyunca su şişesi taşıyınız

İmmünoterapi ya da kemoterapinin yan etkileri ile başa çıkma:Eğer kanser tedavisine ihtiyaç duyuyorsanız hoş olmayan yan etkiler ile karşılaşabilirsiniz. Bu yan etkiler sık görülür ve tedaviler bu yan etkilerin hafifletilmesine yöneliktir. Yan etkileriniz ile ilgili olarak doktorunuz ile görüşmeniz önemlidir. Günlük olarak şikayetlerinizi not ediniz ve olabildiğince ayrıntılı olarak yazınız. Bu yan etkilerin ne sıklıkta olduğunu ve yaşantınızı ne kadar etkilediğini yazınız. Bazı olgularda tedavinin aralıklı olarak kesilmesi, doz ayarlaması yapılması ya da tedavinin tamamen kesilmesi düşünülebilir.

Yorgunluk hissetmeniz sık gözlenir. Bu normalden daha yorgun hissetmeniz, enerjisiz hissetmeniz, konsantre olmada zorlanma ve uyumanıza rağmen düzelmeme şeklinde görülebilir.

Eğer yorgunluk hissediyorsanız şunlar size yardımcı olabilir:

  • Size enerji veren şeyleri not edin, gün ya da hafta boyunca onlara ağırlık vermeye çalışınız.

  • Yıkanma, temizlik ya da bahçe bakımı gibi konularda yardım alınız.

  • Gün için birkaç kez kestirin, kısa uykular uyuyunuz.

  • Olabildiğince aktif olmaya çalışın. Her gün kısa yürüyüşler haftada bir kez uzun bir yürüyüşten daha iyidir.

  • Bir gezinti ya da ziyaret gibi sosyal aktiviteler planlarken gün içinde dinlenmeniz gerekebileceğini aklınızda tutunuz. Aileniz, arkadaşlarınız ya da bakımınız ile ilgilenen kişi ile görüşünüz ve planlamayı ona göre yapınız. Yorgun hissettiğinizde onlara söylemeniz önemlidir.

  • Yurtdışına geziye gidecekseniz doktorunuz ile görüşünüz. Doktorunuz size aşılar ve olası ilaç kısıtlamaları hakkında bilgi verecektir. Ayrıca seyahat sigortanızı da mutlaka kontrol ediniz.

  • Yurtdışına geziye gidecekseniz doktorunuz ile görüşünüz. Doktorunuz size aşılar ve olası ilaç kısıtlamaları hakkında bilgi verecektir. Ayrıca seyahat sigortanızı da mutlaka kontrol ediniz.

Diğer sık görülen yan etkiler, bulantı, ishal, yüksek kan basıncı, ve tat değişiklikleri olarak sıralanabilir. Aşağıda bunlarla başa çıkmak için yapabilecekleriniz sıralanmıştır.

Tedavi sırasında tedaviye, tümör büyümesine bağlı, ya da hastalığınızın gidişatı hakkındaki evhamlara bağlı bulantı hissedebilirsiniz. Doktorunuz bulantıyı azaltmak için ilaç yazabilir.

Ayrıca şunları yaparsanız da faydası olabilir:

  • Gün içinde daha sık ve daha az miktarda yemek yiyiniz ve bu sırada yeterli besin aldığınızdan emin olunuz

  • Atıştırmalık yemekler yiyiniz

  • Susuz kalmamak için kısa aralıklarla az miktarda su içiniz

  • Sıcak yemekler bulantıyı artırıyorsa daha soğuk şeyler yiyiniz

  • Mümkünse başka birisinin sizin için yemek pişirmesini isteyiniz

Tedavinin önemli başka bir yan etkisi de ishaldir. İshal, dehidratasyona neden olabilir ve bu durumda şunları yapmanız önemlidir:

  • Genelde içtiğinizden daha fazla su içiniz

  • İshali kötüleştirdiğini düşündüğünüz gıdalardan kaçınınız

  • Anal bölgeyi tahrişi engellemek için temiz tutunuz

  • Anal bölgede tahriş varsa nemlendirici kullanınız

  • İshalin önlenmesi için doktorunuzdan ilaç yazmasını isteyiniz

Ayrıca, tedavinin özellikle erken dönemlerinde hafif ya da orta derecede kan basıncı yükselmesi görülebilir. Bu normaldir ve standart tedavi ile üstesinden gelinebilir. Doktorunuz kan basıncınızın kontrol edilmesi gerekliliği ve bunun sıklığı konularında size önerilerde bulunacaktır. Eğer baş dönmesi ya da başağrısı hissediyorsanız doktorunuzu bundan en kısa sürede haberdar ediniz.

Kemoterapi ayrıca besinlerinin hissettiğiniz tatlarında değişikliğe neden olabilmektedir. Daha önceden tadını sevdiğiniz bazı gıdaları sevmemeye başlayabilirsiniz. Hangi besinlerden daha fazla hoşlandığınızı tespit etmek için şunları yapmanız gereklidir:

  • Ağız tadınızı nötralize etmek için öncesinde su içiniz

  • Eğer kırmızı etin tadı tuhaf geliyorsa beyaz et ya da balık tercih edin ya da tam tersini uygulayın

  • Eğer sıcak gıdaların tadı tuhaf geliyorsa soğuk gıdaları ya da tam tersini tercih edin

  • Baharat kullanımı artırın ya da azaltın

  • Metal tadı tuhaf geliyorsa plastik çatal bıçak kullanınız

Kastrasyon Direncli Prostat Kanseri süresince Destek:Kastrasyona dirençli prostat kanseri tanısı almak sizi güçsüz hissettirebilir. Bu, endişe, öfke, korku hissine hatta depresyona neden olabilir.

Destek bulmak için hastanedeki doktor ya da hemşirenize ya da aile hekiminize başvurunuz. Onlar size hasta kuruluşları ya da size psikolojik destek ya da finansal ya da hukuki önerilerde bulunabilecek kişilere ulaşmanız için iletişim bilgisi sağlayacaktır.

 

Takip

Tedavi sonrası doktorunuzla görüşeceksiniz. Bu ziyarette, hem sonuçlarınız hem de takip programınız değerlendirilecektir. Takip planını sorun, böylece doktorunuzu ne sıklıkla göreceğinizi ve her bir kontrol öncesi ne çeşit testlerin yapılması gerektiğini anlarsınız. Bu hastalığınızın özelliklerine bağlıdır.

Kontrol öncesi olabilecek sorularınızı aşağı yazın. Sorabileceğiniz soru örnekleri:

  • Kanser yok oldu mu?

  • Ek tedaviye ihtiyacım var mı? Eğer öyleyse hangi seçenekler benim için uygundur?

  • Kontrol öncesi hangi testler gereklidir?

  • Prostat kanseri ve tedavi hayat kaliteme nasıl bir etkide bulunacaktır

Takiplere gitmenizin devamlı olması önemlidir. Bu sırada, doktorunuz sağlığınızı izler ve muhtemel tümör nüksünü zamanında saptayabilir. Herhangi yeni bir belirti farkederseniz doktorunuza söylemelisiniz, bu prostat kanseriyle ilişkili olabilir. Eğer belirtileri fark ederseniz, kontrol öncesinde sağlık ekibi ile temasa geçmekten çekinmeyin.

Yaşam tarzı önerileri

Tedavi sırasında ve sonrasında sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek önemlidir. Düzenli fiziksel egzersiz yapmaya çalışın. Yapmaktan hoşlanacağınız aktiviteler bulun. Neler yapabileceğiniz konusunda tereddütleriniz varsa, doktorunuzdan sizi fizyoterapiste yönlendirmesini isteyin.

Sebze, meyve ve süt ürünlerinden oluşan dengeli bir diyet yemeğe çalışın. Diyet ayrıca ekmek patates gibi nişastalı gıda; pirinç veya makarna; et, balık, yumurta veya baklagiller gibi proteinden zengin yiyecekler içermelidir. Daha az şeker, tuz ve yağlı gıda yemeye çalışın. Herhangi bir sorunuz varsa, doktorunuzdan sizi diyetisyene yönlendirmesini isteyin.

Sigarayı bırakmaya çalışın. Bu tedaviden sonra daha hızlı iyileşmenize yardımcı olabilir.

Psikolojik destek

Tedavinizden sonra hastalığınızın seyri, kanserin sosyal hayatınız, maddi durumunuz veya diğer konular üzerine etkisi hakkında endişelenebilirsiniz.

Kanserin tekrarlaması hakkında endişenilmesi yaygındır. Kanser tanısı alan çoğu insan, veya sevdikleri, muhtemelen bu endişe ve kaygılara sahip olacaktır. Kendinizi endişeli hissediyorsanız, doktorunuzla iletişime geçin ve kanserin nüksetme riskini öğrenin. Konuşmak için birilerine ihtiyacınız varsa psikolojik destek için doktorunuzla görüşebilirsiniz. Bir hasta derneği de size destek sunabilir.

Tedavi süresince işten uzak olacaksınız. İşe geri dönmenin en iyi yolu hakkında patronunuzla görüşünüz. Belki yarı zamanlı veya farklı bir işte çalışabilirsiniz.

Sağlık ekibinizle tedavinizin muhtemel maliyetlerini görüşün. Sizi, ekonomik durumunuz hakkında veya mali yardım hakkında kişilere veya kuruluşlara yönlendirebilirler.

Tedavinin yan etkileri, sosyal ve ekonomik hayata tam olarak katılmayı zorlaştırabilir. Hastalığın veya tedavinin sonucunda günlük yaşamınızdaki değişiklikler, yalnız kalmanıza neden olabilir. Doktorunuz veya hemşirenizle görüşün, ihtiyacınız olan desteği bulmanızda size yardımcı olabilirler.

Kanser tanısı hayata farklı açılardan baktırabilir ve farklı önceliklere sahip olduğunuzun farkına varabilirsiniz. Bu işinizi veya ilişkilerinizi etkileyebilir ve kafasınız karışık, kararsız hissetmenizi sağlayabilir. İhtiyacınız olduğu sürece aileniz ve arkadaşlarınızla konuşun. Yakınlarınızla bu konuları ele alırken kendinizi rahat hissetmiyorsanız, sizi bir psikoloğa yönlendirmesi için sağlık ekibinizle görüşebilirsiniz. Psikolog size bu duygularla başetmeniz ve istediğiniz veya ihtiyacınız olan değişiklikleri gerçekleştirmeniz için önerilerde bulunabilir.

Kanser tedavisi cinsel hayatınızı etkileyebilir. Depresyon ve yorgunluk hissinin de cinsel hayatınız üzerine olumsuz etkisi vardır. Eşinizle duygularınızı paylaşmanız önemlidir. Yakın olabilmenin birçok yolu vardır. Cinsel yönden aktif olmanız zor ise yakınlaşın, birbirinize temas edin, sarılın ve birbirinize yakın olarak oturun veya uzanın.

 

Aile ve arkadaşlar için destek

Kanser tanısı sadece hastayı etkilemez, aynı zamanda etrafındaki kişileri de etkiler. Sevilen biri olarak, birçok farklı yolla destek sunabilirsiniz. Bazen alışveriş, çamaşır, bahçe işleri gibi pratik şeylerle yardımcı olabilirsiniz.

Doktora birlikte gitmek de yararlı olabilir. Kontrole giderken araç sürmeyi teklif edebilir veya muayene sırasında soruların sorulmasında yardımcı olabilirsiniz. Muayene esnasında orada olmanız iyi olabilir. Aynı zamanda daha sonra birlikte görüşebileceğiniz farklı şeyleri hatırlayabilirsiniz veya diğer detaylara odaklanabilirsiniz. Tedavinin, bakım döneminde sizi nasıl etkileyeceğini ve psikolojik etkilerini doktora sorabilirsiniz.

Tanı ve tedavi kanser olan herkes için çok duygusal olabilir. Kanser tedavisi yoğundur ve hayatınız birden değişebilir. Hastalığın seyri, tedavinin etkileri ve hatta ölüm ihtimali ile ilgili sorular aklınıza gelebilir. Bir arkadaş veya sevilen biri olarak orada olabilir veya dinleyebilirsiniz. Cevapları bilmek zorunda değilsiniz.

Birisiyle konuşma ihtiyacınız olduğunu hissederseniz, destek almak için aile hekiminiz veya sağlık ekibinizle görüşün. Hasta dernekleri, kanser tanısı almış kişilerin aile üyeleri veya arkadaşları için destek sunabilir.

Eşler için destek

Kanser tanısı ilişkiniz üzerindeki baskıyı artırabilir. Birbirinizle konuşmanız sıklıkla tedaviye zaman ve enerji harcanması nedeniyle daha zor hale gelir. Herhangi bir problemi bir doktorla görüşmeye karar verebilirsiniz.

Eşiniz gibi benzer şekilde stres, sinirlilik ve depresyon yaşayabilirsiniz. Hem duygusal hem de fiziksel tükenmişlik hissedebilirsiniz. Bu, eşinize bakma ve evde ek iş alma sorumluluğunun sonucu olabilir. Kendinize zaman ayırdığınızdan, kendi istek ve ihtiyaçlarınızı da düşündüğünüzden emin olun.

Eşinizin kanser tedavisi cinsel hayatınızı etkileyebilir. Duygularınızı eşinizle paylaşın. Yakınlaşabileceğiniz birçok yol var. Birbirinize yakın olun, birbirinize dokunun ve sarılın, birbirinize yakın olarak oturun veya uzanın.

Yalnız kalmak konusunda endişelenmeniz normaldir. Birisiyle konuşma ihtiyacı hissederseniz, aile hekiminiz veya ruh sağlığı danışmanınızla görüşün. Hasta kuruluşları da hastalar için destek sunabilir.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Üroloji

Sünnet

Sünnet, penis ucunu kaplayan derinin (preputium) cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Sünnet, eski zamanlardan beri dünyada en sık uygulanan …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sünnet, penis ucunu kaplayan derinin (preputium) cerrahi olarak çıkarılması işlemidir. Sünnet, eski zamanlardan beri dünyada en sık uygulanan cerrahi işlemlerden birisidir. Sünnetin uzun bir tarihi vardır ve günümüzde çeşitli dini, kültürel ve toplumsal bağlamların ayrılmaz bir parçası olmaya devam etmektedir. Mısır mezarlarından çıkarılan milattan önce 4000 yıllarına ait cesetler, sünnetin o zamanlarda da yapıldığına dair kanıt teşkil etmektedir. Mısır’da bulunan ergen erkek çocuklarının sünnetini gösteren altıncı hanedanlığa ait bir rölyef (Resim1) (MÖ 2345-2180 kadar uzanır) ilk belgelenmiş sünnet uygulamasını yansıtır.

Ülkemizde ve dünyada, sünnet genellikle dini ve geleneksel nedenlerle uygulanır. Ancak bazı tıbbi zorunluluklar veya koruyucu amaçlarla gerçekleştirilen sünnet işlemleri de vardır. Prosedür ayrıca kişisel hijyen veya koruyucu sağlık bakımının bir parçasıdır. Sünnetin cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyucu olduğunu bildiren çalışmaların yanısıra, penis kanserinin sünnet olmayan erkeklerde sünnet olan erkeklere kıyasla daha fazla görüldüğünü bildiren yayınlar mevcuttur.

Sünnetin zamanlaması için farklı görüşler bulunmaktadır. Bilimsel açıdan sünnetin ilk 1 yıl içinde idrar yolu enfeksiyonu riskini 10 kat azalttığı gösterilmiştir. Ancak ilk bir yıl içinde, özellikle idrar yolu enfeksiyon riski azaltılması gereken grup ise anne karnında yapılan ultrasonlarda böbrek ve/veya mesanesinde sorunu olan erkek çocuklardır. Bu çocuklar dışında yenidoğan sünneti ailenin bir seçimidir. Sigmund Freud’ a göre çocukların psikososyal gelişim dönemleri belirli evrelerden oluşur. Bunlar; oral dönem (0-1 yaş), anal dönem (1-3 yaş), fallik dönem (3-6 yaş), latens dönem (6-12 yaş) ve genital dönem (12-18 yaş)dir. Bu dönemler içinde fallik dönem sünnet zamanlaması açısından önerilmeyen dönemdir. Fallik dönemde çocuklar, cinsel kimliklerini keşfetmeye başlar ve kız-erkek ayrımı belirginleşir. Fallik dönemde erkek çocukta pipisine ilgi en üst düzeydedir. Bu dönemde yapılan sünnetin cinsel organının tamamını kaybetme endişesine yol açabileceği ve psikoseksüel gelişim açısından olumsuz etkilere sahip olabileceği düşünülmektedir. Ancak bu görüş bilimsel olarak sağlam temellere oturtulamamış olup aksini söyleyen yayınlar da mevcuttur.

Sünnet her ne nedenle (dini,geleneksel, tıbbi) ya da hangi şekilde (lokal ya da genel anestezi) yapılıyor olursa olsun, sünnetin cerrahi bir işlem olduğu unutulmamalıdır. Ameliyathane şartlarında sterilizasyon koşullarının sağlandığı uygun malzemelerle yapılması gerekmektedir.

Okumaya Devam

Üroloji

İdrar Kaçırma, İdrar Tutamama, İkontinans

İdrar Kaçırma Nedir? İdrar kaçırma – yani mesane kontrolünün kaybı – istenmeyen, devamlı veya düzenli aralıklarla idrar tutamama durumudur …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

İdrar Kaçırma Nedir?

İdrar kaçırma – yani mesane kontrolünün kaybı – istenmeyen, devamlı veya düzenli aralıklarla idrar tutamama durumudur. İdrar kaçırmanın şiddeti, öksürdüğünüzde veya hapşırdığınızda ara sıra idrar kaçırmaktan, tuvalete yetişemeyeceğiniz ani ve güçlü bir idrara çıkma dürtüsüne, ve neredeyse hiç tutamama ölçüsüne kadar değişen bir yelpazeyi kapsar. Ped testine göre objektif olarak hafif orta ve şiddetli idrar kaçırma şeklinde derecelendirilebilir.

İnsanlar daha sık ortaya çıksa da, idrar kaçırma yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucu değildir, aynı durum genç insanlarda da görülebilmektedir. Kadınlar, erkeklere göre idrar kaçırma sorunu daha fazla görülmektedir (Kadınlarda: %6-40, Erkeklerde ise: %17-40).

İdrar Kaçırma Tipleri

1-Stres inkontinans(idrar kaçırma): Stres tipi idrar kaçırma; öksürme, hapşırma, gülme, egzersiz yapma veya ağır bişey kaldırma gibi stres ve efor durumların oluşan idrar kaçırmayı ifade eder. Bu zorlamalar sırasında mesane içindeki basınç artar, idrar tutmayı sağlayan kaslar ve mekanizmalar bu basınca karşı koyamaz ve idrar kaçırma oluşur.

2-Sıkışma tipi idrar kaçırma: Sıkışma tipi idrar kaçırma ani-acil idrara çıkma ihtiyacı ile birlikte tuvalete yetişememe veya idrarı geciktirememe durumudur ve idrar bu esnada kaçar. İdrar kaçağı bir damla ila idrarın tamamını kaçırma derecesinde olabilir. gece idrara kalkma ihtiyacı belirgindir. Bu tip idrar kaçırma, enfeksiyon gibi basit problemden; nörolojik bozukluk veya diyabet gibi daha ciddi durumlardan kaynaklanabilir.

3- Taşma inkontinansı: Tamamen boşalmayan bir mesaneden kapasite dolduktan sonra damla damla sürekli idrar kaçırmayı ifade eder.

4- Fonksiyonel inkontinans: Fiziksel veya zihinsel bir bozukluk nedeniyle, tuvalete zamanında gitmeyi engelleyen durumlar söz konusudur. Eklem hastalıkları, felç, sinir sistemi hastalıkları gibi kişinin lavaboya zamanında yetişmesini engelleyen fiziksel veya ruhsal kısıtlılıklar nedeniyle ortaya çıkan idrar kaçırma tipidir. Örneğin, şiddetli artrit durumunda pantolonunuzun düğmelerini yeterince hızlı açamamak gibi fonksiyonel problemler vardır.

5-Karışık tipte idrar kaçırma: Birden fazla idrar kaçırma tipi birlikte ise karma veya karışık tipte idrar kaçırma terimi kullanılmaktadır. Tipik olarak hem sıkışma hem de stres idrar kaçırmanın birlikte olduğu bir durum; karışık tipte bir idrar kaçırmaya örnek olabilir.

6. Devamlı idrar kaçırma: İdrar yolları ile vajina arasında oluşan normal dışı bir açıklık gibi (fistül) nedeniyle oluşan sürekli idrar kaçırma durumudur. Bu fistül idrar kanalı ile rektum arasında da olabilir.

7. Geçici idrar kaçırma: İdrar yolu enfeksiyonu, bazı ilaçların kullanımı gibi geçici bir durum nedeniyle ara sıra idrar kaçırmayı ifade eder.

Doktora Ne Zaman Görünmeli ve Nasıl Hazırlanmalı?

Hastaların çoğu idrar kaçırma durumunu belirtmekten rahatsızlık hissettikleri, utanç duydukları için tedavisiz kalmaktadır, uygulanabilir basit yaşam tarzı ve diyet değişiklikleri yaparak kendi kendine idrar kaçırma şikayetini önlemeye ve tedavi etme yoluna gitmektedir. İdrar kaçırma sıklıkla meydana geliyor veya günlük yaşam kalitesini etkileyecek boyutta ise çekinmeden doktora görünmek ve tıbbi yardım almak önemlidir.

İdrar Kaçırma durumunda tıbbi yardım almak önemlidir. Çünkü:

  • Sosyal yaşantınızı ve etkileşimlerinizi kısıtlanmasına neden olabilir

  • Yaşam kalitenizi olumsuz etkiler

  • Özellikle yaşlı hastalarda tuvalete yetişirken kazalar olabilir, düşme riski vardır

  • İdrar kaçırmanın nedeni olabilecek, altta yatan çok daha ciddi bir problemin belirtisi olabilir.

Doktora gittiğinizde idrar kaçırma ile ilgili sormanız gereken sorular şunlar olmalıdır:

  • İdrar kaçırmanın nedeni ne olabilir?

  • Bu problemin kalıcı bir tedavisi var mı?

  • Hangi testleri yaptırmak gerekir?

  • Tedavi seçenekleri nelerdir, hangisini öneriyorsunuz ve bana nasıl faydalı olacak?

  • Tedavi alırsam veya almazsam sonuç ne olur, aylarda ve yıllarda sonra neler olabilir?

  • İlaç tedavisi idrar kaçırmamı önleyebilir mi?

  • İlaç tedavisinin yan etkileri nelerdir?

  • Ameliyat ihtiyacım varmı ve mutlak gerekli mi?

  • Hangi ameliyat seçenekleri var?

  • Tedaviden ne zaman sonra fayda görebilirim?

İdrar Kaçırmanın Sebepleri ve Risk Faktörleri Nelerdir?

İdrar kaçırma, günlük alışkanlıklardan, altta yatan tıbbi koşullardan veya fiziksel sorunlardan kaynaklanabilir. Buna göre idrar kaçırmalarını geçici ve kalıcı yani sebat eden idrar kaçırma olarak iki gruba ayırabiliriz.

1- Geçici idrar kaçırma

Bazı içecekler, yiyecekler ve ilaçlar bağlı olarak gelişen idrar kaçırmaları geçicidir, buna neden olan ilaç, gıda veya ilaçlar değiştirildiğinde ortadan kalkabilir:

Geçici idrar kaçırmaya neden olan yiyecek, içecek ve ilaçlar şunlardır:

  • Alkol

  • Kafein

  • Gazlı içecekler ve maden suyu

  • Yapay tatlandırıcılar

  • Çikolata

  • Şili biberi

  • Baharat, şeker veya asit içeriği yüksek gıdalar, özellikle turunçgiller

  • Kalp ve tansiyon ilaçları, sakinleştiriciler ve kas gevşeticiler

  • Yüksek dozlarda C vitamini alımı

İdrar yolu enfeksiyonu: Enfeksiyonlar mesaneyi tahriş ederek güçlü idrara çıkma dürtüsüne ve bazen de idrar kaçırmaya neden olabilir.

Kabızlık: Rektum mesanenin komşuluğundadır ve hemen hemen aynı sinirleri paylaşır. Rektumdaki sert-katı dışkı, bu sinirlerin aşırı aktif olmasına ve idrar sıklığının artmasına neden olarak geçici idrar kaçırmalarına neden olabilir.

2- Kalıcı ve Sebat Eden İdrar Kaçırmalar

Altta yatan fiziksel problemlerin veya değişikliklerin neden olduğu kalıcı bir durumlara bağlı sebat eden ve kalıcı idrar kaçırma nedenleri şunlar olabilir:

Gebelik: Hormonal değişiklikler ve bebeğin(fetüsün) artan ağırlığı stres tipi idrar kaçırmaya yol açabilir.

Doğum: Vajinal yani normal doğum, mesane kontrolü için gerekli olan kasları zayıflatabilir ve mesane sinirlerine ve destekleyici dokulara zarar vererek, pelvis tabanının sarkmasına-gevşemesine (prolaps) yol açabilir. Sarkma ile mesane, rahim, rektum veya ince bağırsak normal olması gereken konumundan daha aşağı doğru itilebilir ve vajinaya doğru çıkıntı yapabilir. Bu durum idrar kaçırmaya neden olabilir.

Yaşlanma: Mesane kasının yaşlanması, mesanenin idrar depolama kapasitesini azaltabilir. Ayrıca, yaşlandıkça istemsiz mesane kasılmaları daha sık hale gelir ve sıkışma tipi idrar kaçırmaya neden olabilir.

Menopoz: Menopozdan sonra kadınlar, mesane ve üretranın iç-astarını sağlıklı tutmaya yardımcı olan kadınlık hormonu-östrojeni daha az üretirler. Bu dokuların hormon çekilmesine bağlı vasfını kısmen kaybetmesi, kuruması idrar kaçırmaları tetikleyebilir ve şiddetlendirmeye neden olabilir.

Prostat büyümesi: Özellikle yaşlı erkeklerde, idrar kaçırma genellikle iyi huylu prostat büyümesi olarak ortaya çıkmaktadır.

Prostat kanseri: Tedavi edilmemiş prostat kanseri ile ilişkili olarak erkeklerde stres veya sıkışma tipi idrar kaçırma ortaya çıkabilirken, daha sık olarakta prostat kanserinde yapılan cerrahi, fokal tedavi, radyoterapi sonrası ve tıbbi tedavilere bağlı temel komplikasyon olarak idrar kaçırma görülmektedir.

İdrar yolu tıkanıklığı ve darlığı: İdrar yolunun herhangi bir yerindeki bir tümör, darlık gibi normal idrar akışını engelleyen durumlar taşma tipi idrar kaçırmaya yol açabilir. Yine idrar yolları taşları – mesanede oluşan sert, taşa benzer kitleler – bazen idrar sızıntısına, idrar kaçırmalarına neden olabilir.

Nörolojik bozukluklar: Multipl skleroz, Parkinson hastalığı, felç, beyin tümörü veya omurilik yaralanması, mesane kontrolünde görev alan sinir sinyallerini engelleyerek idrar kaçırmaya neden olabilir.

İdrar Kaçırmanın Risk Faktörleri Nelerdir?

İdrar kaçırma riskini artıran faktörler şunlardır:

  • Cinsiyet: Kadınların stres tipi idrar kaçırma olma olasılığı daha yüksektir. Hamilelik, doğum, menopoz ve normal kadın anatomisi bu farktan sorumlu tutulmaktadır. Bununla birlikte, prostat sorunları olan erkeklerde, sıkışma ve taşma tipi idrar kaçırmaları açısından riski altındadır.

  • Yaş: Mesane kasının yaşlanması, mesanenin idrar depolama kapasitesini azaltabilir. Ayrıca, yaşlandıkça istemsiz mesane kasılmaları daha sık hale gelir ve sıkışma tipi idrar kaçırmaya neden olabilir.

  • Aşırı kilo-obezite: Ekstra ağırlık, mesane ve çevresindeki kaslar üzerindeki baskıyı artırır ve direnci zayıflatır, sonuçta öksürürken veya hapşırırken idrarın sızmasına ve kaçmasına neden olabilir.

  • Sigara içmek: Tütün kullanımı idrar kaçırma riskini artırabileceği gösterilmiştir.

  • Aile öyküsü: Yakın bir aile üyesinde idrar kaçırma , özellikle de sıkışma tipi idrar kaçırma varsa, bu duruma idrar kaçırma gelişme riski diğer insanlara göre daha yüksektir.

  • Bazı hastalıklar: Nörolojik hastalıklar ve diyabet gibi kronik hastalıklarda, idrar kaçırma riski daha yüksektir.

  • Prostat Ameliyatları: Prostat ve pelvik ameliyatlar idrar kaçırma açısından risk faktörü sayılmaktadır.

İdrar Kaçırmanın Yan Etkileri-Komplikasyonları

Kronik idrar kaçırma durumunda şu yan etkiler beklenir:

  • Cilt problemleri: İdrar kaçağına bağlı sürekli ıslaklık ciltte döküntülere, cilt enfeksiyonlara ve yaralara neden olabilir.

  • İdrar yolu enfeksiyonları: İdrar kaçırma, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu riskini artırmaktadır.

  • Günlük yaşam kalitesinde bozukluk: İdrar kaçırma günlük yaşam üzerinde olumsuz etkiler kaçınılmaz olabilmektedir. İdrar kaçırma; sosyal, ibadet, iş ve kişisel ilişkilerinizi etkileyebilir.

İdrar kaçırma Önlenebilir mi?

İdrar kaçırma her zaman önlenebilir değildir. Ancak, kaçırma riskini azaltmaya yönelik bazı önlemler alınabilir. Bu önler arasında:

  • Sağlıklı bir kiloyu koruyun

  • Pelvik taban egzersizleri yapın-Kegel egzersizleri

  • Kafein, alkol ve asitli yiyecekler gibi mesane tahriş edici maddelerden kaçının

  • İdrar kaçırma nedeni olan kabızlığı önlemek için daha fazla lifli gıdalar tüketin

  • Sigara içmeyin veya sigara içiyorsanız bırakmak için yardım alın

İdrar Kaçırma Nasıl Teşhis Edilir?

İlk olarak hangi tip idrar kaçırma olduğunu belirlemek önemlidir, ve teşhisde ilk basamaktır. Bu bilgi tedavi kararlarına ve tedavi şekline rehberlik edecektir.

Tıbbi Özgeçmiş-Hikaye: Hangi tip idrar kaçırma olduğunu anlamak için kapsamlı bir öykü ve fizik muayene ile başlayacaktır.Tıbbı özgeçmişinizde idrar kaçırma ile ilgili olabilecek başka hangi rahatsızlıklarınızın olduğunu veya hangi ilaçları aldığınızı öğrenmek isteyecektir.

Genel olarak sorulabilecek sorular şunlardır:

  • Şikayetin başlangıcı ve gelişim süreci, günlük idrar kaçırma sayısı ve miktarı

  • İdrara sıkışma hissinin aniden oluşması, öksürme veya gülme ile idrar kaçırma, İdrar yaptıktan sonra mesaneyi tam boşalıp boşalmadığı hissi, idrarda yanma hissi, sık idrara gitme veya gece idrara çıkma ihtiyacı ve bunların sayısı gibi idrar kaçırma tipini belirlemeye yardımcı olabilecek sorular

  • Şikayetin adet siklusu veya cinsellikle ile ilişkisi olup olmadığı

  • Şikayeti azaltan veya şiddetlendiren durumlar

  • Mevcut hastalıkları(şeker hastalığı, nörolojik hastalıklar, hipertansiyon vs) ve bunlara ilişkin kullanılan ilaçlar

  • Sigara içme durumu

  • Günlük tüketilen sıvı miktarı ve dağılımı

  • Günlük kahve ve alkol tüketimi

  • Geçirilen ameliyatlar

  • kabızlık sorgulaması

  • Gebelik ve doğum sayısı ve şekli

  • Menopoz durumu

Fizik muayene: İdrar kaçırma yakınması olan hastalarda olmazsa olmaz olan detayı bir muayenedir. Ayrıntılı genel fizik muayene, genital, nörolojik, erkekte rektal, kadın hasta ise jinekolojik muayene yapılır. Jinekolojik muayenede dış genital organların muayenesi dışında, vajinal muayenede hasta ıkındırılarak pelvik bölgedeki kas ve bağ dokusu zayıflamaları mesane, rahim, rektum gibi organların vajina içine doğru fıtıklaşmasının olup olmadığı konrol edilir.

Ped Testi: Pet testi somut testlerden biridir. Kısa süreli ped testinde; ağırlığı belli olan bir ped pet hastaya verilir ve ağızdan bol miktarda sıvı alması söylenir, 1 saat süresince hastadan öksürmesi, merdiven çıkması, oturup kalkması gibi karın içi basıncını arttıran hareketleri yapması istenilir. Süre bitiminde pet çıkarılır ve ağırlığı tekrar ölçülür; fark kaçan idrar miktarını bize gösterir. Uzun süreli Ped testinde ise hastaya verilen ped hastanın şikayetine göre 1 ila 24 saat tutulur ve yine bazı karın içi basıncını artıran hareketler yapması söylenir, bu süre sonunda ped veya pedler tekrar tartılır ve idrar kaçırma şiddeti belirlenmiş olur. Buna göre; İdrar kaçağı 2 gr dan az ise normal, 2-10gr arasında ise hafif, 10-50 gr ise orta, 50 gr dan fazla ise şiddetli idrar kaçırma olarak değerlendirilir.

Stres testi: Mesane yaklaşık 300 cc dolu iken, mesane ile tercihen hastanın idrar kaçırdığını ifade ettiği pozisyonda (oturarak veya yürürken), önce ıkınma manevrası eşliğinde, sonra hasta öksürtülür ve idrar kaçağı olup olmadığına bakılır, idrar kaçağı izlenirse stres testi pozitiftir denilir. Bu test tek başına bir şey ifade etmeyebilir, ancak hastanın hastanın idrar kaçırdığının bir kanıtı olarak değerlendirilir.

Hasta sorgulama Formları: İdrar kaçırmanın günlük yaşam kalitesini ne kadar etkilediğini ve yakınmaların objektif bir zemine oturtmak için hastaya bir form doldurması istenir. Bu formlar tedavi sürecinde ve tedavi kontrollerinde tekrar ettirilir, şikayetlerin ne ölçüde düzeldiliği konusunda yardımcı olacaktır.

İşeme günlüğü: Belirli bir zaman aralığında işeme zamanı, işeme hacmi, aldığı sıvı miktarı, idrar kaçırma sayısı ve miktarı, ve fiziksel aktivitelerini kaydetmesi istenilir. Böylece hastanın işeme düzeni, tuvalet alışkanlıkları belirlenir. İşeme günlüğü 7 güne kadar tutulabilir ancak 3 günlük bir kayıt genellikle yeterli olur.

İdrar Analizi: Basit bir idrar tetkiki, idrar yolu enfeksiyonu, kanama ve diğer metabolik anormallikleri hakkında bize ipuçları verebilir. İdrar kaçırma şikayeti olan hastalarda istenmesi gereken temel tetkiktir.

Kalıntı İdrar Miktarı: İdrar yaptıktan sonra idrar torbasında kalan idrar, artık idrar miktarıdır. İşeme sonrası kalıntı idrar olarak da adlandırılır. Bir kateter yardımı ile veya ultrasonografi ile ölçülebilir. Kalıntı, idrar kaçırmayı kötüleştirebilir veya idrar yolu enfeksiyonu olmasını körükleyebilir. Mesanede çok miktarda artık idrar olması, idrar yolunda bir tıkanıklık veya mesane sinirleri ve kasları ile ilgili bir problem olduğu anlamına gelebilir.

Ürodinamik Değerlendirme: Ürodinamik inceleme idrar yapma döngünüz hakkında ve mesanenin nasıl kasıldığı hakkında daha fazla bilgi elde etmek için yapılan bir testtir. Özellikle nörolojik problemi olanlarda ve ameliyat düşünülen hastalarda yapılması tavsiye edilmektedir, idrar kaçıran hastalarda rutin yapılan bir işlem değildir. Bu işlem basit üroflowmetri denen işeme testi ve kompleks girişimsel ürodinamik inceleme şeklinde olabilir.

  • 1-Üroflowmetri: Üroflowmetri elektronik olarak idrar akım hızını ölçen basit bir incelemedir. Hastane polikliniklerinde veya muayenehanelerde kolaylıkla uygulanabilen bir testtir. Dolu bir mesane ile hastaya elektronik cihaza işemesi istenir; azami idrar akış hızı, işenen miktar ve işeme konfigürasyonu hakkında bilgi verir.

  • 2-İnvaziv-girişimsel ürodinamik testler: Cerrahi tedavi düşünülen, nörolojik problem düşünülen veya diğer testlerle teşhis konulamıyorsa yapılması uygun görülür. İnvaziv-girişimsel ürodinamik inceleme sırasında doktor veya hemşire, idrar yoluna ve makata(rektuma), karın içi ve mesane basıncını ölçmek için birer kateter yerleştirirler. Yerleştirilen kateterden yavaşça sıvı gönderilerek idrar torbasının olarak dolmasına benzer bir durum oluşturulur ve tüm basınçlar dolum ve boşaltım sırasında ölçülür ve kaydedilir.

Sistoskopi: Sistoskopi, sistoskop adı verilen ışıklı-kameralı endoskop kullanılarak mesanenin ve idrar kanalının(üretra) incelenmesine imkan sağlayan temel tanı/teşhis yöntemidir. Sistoskopi idrar kaçırmanın başlangıç testleri arasında yer almamaktadır. Bu test idrarda kanama gibi başka şikayetler olduğu zaman gereklidir. Ürodinamik incelemeye benzer biçimde tanıdan şüphe edilmesi halinde yapılabilir.

Görüntüleme yöntemleri: Ultrasonografi teşhis amacıyla kullanılan en sık görüntüleme yöntemidir. Ayrıca gerektiğinde ürografi, tomografi ve MR gibi daha ileri görüntüleme teknikleri devreye girer. İdrar yollarının görüntülenmesi; sistoskopi ve ürodinamik inceleme yöntemleri gibi idrar kaçırmanın başlangıç testleri arasında yer almamaktadır.

İdrar Kaçırmanın Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

İdrar kaçırmanın tedavisi, kaçırmanın tipine, şiddetine ve altta yatan nedene bağlı olarak değişkenlik göstermektedir ve birçok tedavi yöntemi vardır. Tedavilerin bir kombinasyonu gerekebilir. Hayat tarzı değişiklikleri, mesane ve pelvik taban kas egzersizleri gibi bazı tedbirler ilk başlarda işe yarayabilir. Ameliyat ve ilaç tedavileri gibi yöntemler, bu yöntemler işe yaramadığında uygulanabilir. İlaç tedavisi genellikle bazı hayat tarzı değişiklikleri, mesane ve pelvik taban egzersizleri gibi bazı kendi başına sorunun üstesinden gelme tedavileri ile birleştirilebilir. İdrar kaçırma rehabilitasyonu, pelvik taban kas egzersizlerinin öğretilmesi, biofeedback ve elektrik stimülasyonu uygulamalarını kapsar, fizyoterapist ya da daha spesifik adıyla üro-terapistler tarafından uygulanır. Doğru kasları belirlemenize, kasılmayı ve gevşetmeyi öğrenmek için bir pelvik taban fizyoterapisti ile çalışmanızı veya biofeedback tekniklerini denemenizi önerilebilir.

1-İdrar Kaçırmanın Kişisel Yönetimi ve İlaçsız tedavisi

Hayat Tarzı Değişiklikleri: Günlük diyette ne zaman, neyi, ne kadar içtiğinize veya yediğine bakarak idrar kaçırmayı etkileyen yiyecek ve içecekleri hastalar tahmin edebilir. Bunu anlamanın en iyi yolu, farklı yiyecek ve içecekleri denemek ve etkilerini görmektir. Diyetteki bazı değişiklikler idrar kaçırma sorununu bir parça düzeltebilir. Günlük alınması gereken sıvı miktarını hekime daşırak ayarlamak basit bir çözüm olabilir. Kafein, alkol ve diğer vasıflı içecekler içecekler idrar kaçırmaya neden olmayabilir, fakat bazı kişilerde sıkışma hissini ve sık idrara gitmeyi artırabilmektedir. Bu yüzden içeceklerden kaçınmak idrar kaçırmayı bir miktar düzeltebilir. Acı-baharatlı yiyecekler, limon ve ağır kokulu peynirler gibi mesanede tahriş yapan gıdalardan uzak durmak veya yararlı olabilir. Kabızlık ve aşırı kilo alımının idrar kaçırma ile ilişkili bulunmuştur. Sağlıklı bir kiloya inmek ve bunu korumak, düzenli barsak alışkanlıklarına sahip olmak için, diyetle aldığınız yiyeceklerin dengeli olması, meyve, sebze ve lifli gıdalar içermesi oldukça önemlidir. Özellikle sağlıklı kiloya inmek şikayetlerde düzelme olduğunu görebilirsiniz.

İdrar kaçağı ile ilgili sorunları, cilt tahrişini en aza indirgemek için yapılabilecek önlemler şunlardır:

  • Temizlik için bez kullanın

  • Cildinizi havayla kurumasına izin verin

  • Sık sık yıkama ve duştan kaçının çünkü bunlar vücudunuzun mesane enfeksiyonlarına karşı doğal savunmasını azaltabilir

  • Cildinizi idrarın yaptığı tahrişten korumak için vazelin veya kakao yağı gibi bir bariyer krem ​​kullanabilirsiniz

  • Özel emici ped ve iç çamaşırı kullanabilirsiniz.

Özeklile fonksiyonel tip idrar kaçırma ve/veya gece idrar kaçırma şikayetiniz varsa, kullandığınız tuvaleti tuvalete giden yolu daha uygun hale getirebilirsiniz:

  • Tuvalete giderken takılıp düşebileceğiniz veya çarpabileceğiniz tüm halıları veya mobilyaları taşıyın.

  • Yolunuzu aydınlatmak ve düşme riskini azaltmak için bir gece lambası kullanın.

  • Mevcut bir banyo kapısını genişletin

  • Yükseltilmiş bir klozet oturağı takın

Mesane Eğitimi: Mesane eğitiminin ilk aşaması 3-7 günlük bir işeme günlüğü-kaydı tutulmasıdır. Bu günlükte ne kadar sıvı içtiğiniz, ne sıklıkta idrar yaptığınız ve ne kadar idrar miktarınız olduğu kaydedilir. Bu bilgiler ışığında hekim günlük idrar yapma sıklığı konusunda önerilerde bulunacak ve sizden bunları yapmanızı isteyecektir. Eğer mesane eğitimi başarılı olmuşsa mesane kapasitesi artar ve daha fazla idrarı depolayabilecektir: Mesane eğitiminde, idrara gitme dürtüsünü başladıktan sonra idrara çıkmayı geciktirmek ve ertelemek işin ilk adımı olabilir. Her idrara çıkma dürtüsü hissettiğinizde 10 dakika geciktirmeye çalışarak başlayabilirsiniz. Amaç, sadece her 3-4 saatte bir idrar yapana dek tuvalete gitme gitmeyi ertelemek geciktirmektir.

Mesane kapasitesini artırmak, taşma tipi idrar kaçırması olan hastalar için uygun değildir, tam tersi olumsuz etki yapabilir. Taşma tipi idrar kaçırmada diğerlerinin aksine, mesaneyi tamamen boşaltmak için gayret sarf etmek gereklidir. Çift işeme; ilk işemede idrar bittikten sonra, ardından birkaç dakika beklemek ve tekrar ikinci olarak işemek anlamına gelir, yani tekrar tekrar idrar yaparak mesanenin tamamen boşalmasını temin etmek amaçlanır. Ayrıca idrar hissini beklemeden 3-4 saatte bir idrara gitmek önerilir.

Pelvik Taban Kas Egzersizler(Kegel): Pelvik taban kasları mesaneyi ve karın içi organları destekler ve sarkmasını önleyici görevleri vardır, aynı zamanda idrarı tutan kaslarıda(kapak-sfinkter) ihtiva eder- kapsar. Bu kaslar yaşlanma, bazı hastalıklar veya menopoz gibi hormonal değişiklikler ile birlikte tonusunu kaybeder ve zayıflar. Buda idrarı yeterine tutmaya muktedir olmayabilir, efor ve stres durumlarında (hapşırma ve öksürme gibi) hasta idrar kaçırır. Yaşlanma dışında, kadınlarda, gebelik ve doğumlar pelvik taban kaslarını zayıflatmaktadır. Erkeklerde ise prostat ameliyatları özellikle prostat kanseri ameliyatları ve bilhassa radikal prostatektomi pelvik taban kaslarını zayıflatabilir. Pelvik taban kas egzersizleri ve bu egzersizler için dizayn edilmiş programlar; idrar kaçırmayı kısmen düzeltebilir. Pelvik taban kas egzersizleri ve bu egzersizler için dizayn edilmiş programlar Kegel egzersizleri olarak bilinir. Kegel egzersizleri olarak da bilinen bu teknikler özellikle stres inkontinansı için etkilidir ancak aynı zamanda sıkışma tipi idrar kaçırmada etkili olabilir.

Bu egzersizler idrar yaptıktan sonra, öncelikle idrar akışını durdurmaya çalıştığınızı hayal edin, rahat çömelmiş, oturur veya ayakta bir pozisyonda idrarınızı tutar gibi kendinizi sıkın ve gevşetin ve bunu egzersizi on defa tekrarlayın. Bir sonraki aşamada aynı egzersizi yapın fakat gevşetmeden önce 5 saniye kendinizi kasılı tutun. Bu şekilde 5 saniye tutmanıza uyum sağlamanız birkaç haftanızı alabilir. Ön pelvik taban kaslarınız bu şekilde daha da kuvvetlenecektir. Sonraki egzersiz arka pelvik kas tabanını hedef alır. Büyük tuvaletinizi tutar gibi kendinizi sıkın ve gevşetin. Bu egzersizi on defaya kadar tekrarlayın. Bir sonraki aşamada aynı egzersizi yapın fakat gevşetmeden önce 5 saniye kendinizi kasılı tutun. Bu egzersizi on defaya kadar tekrarlayın. Bu egzersizler size, her gün tekrarlandığında faydalı olacaktır. Bu egzersizler kasların güçlenmesi için en az üç ay yapılmalıdır. Unutmayalım ki bu egzersizleri çok fazla yapmak size zarar verebilir. Her egzersiz serisini bir defada 10 tekrardan fazla ve hergün üç seriden fazla egzersiz yapmamak gerekiyor.

Biofeedback(biyogeribildirim) Tedavi : Sıkışma tipi ve/veya stres tipi idrar kaçırma şikayeti olan kadınlarda pelvik kaslara yerleştirilen elektromiyogram elektrodlarıyla hastaya ilgili vücut bölgesini kontrol ederek elektronik sinyallerin nasıl değiştirilip, monitorize edileceğini öğretir. Bu yöntemde kas kontrolünün(motor kontrolün) takibi, bir ekran ve ses düzeni aracılığıyla görsel ve işitsel sinyaller halinde hastaya yansıtılır.

EMG biofeedback, çizgili kas kasılması sırasında ölçülen elektromiyografik aktiviteyi gösteren, en sık kullanılan biofeedback tipidir. Bu yöntemle hasta sadece pelvik taban kaslarını kasmayı ya da gevşetmeyi, pelvik taban kaslarını ayırt edebilmeyi ve karın kaslarını kasmadan pelvik taban kaslarını seçici olarak kasmayı, gevşetmeyi ve kullanabilmeyi öğrenir. Böylece kas gücü ve kontrol kabiliyeti artar. Eğer hastada artmış bir pelvik taban kas aktivitesi varsa, bu yöntemle etkili ve seçici bir gevşeme de sağlanabilir.

Biofeedback tedavisinin süresi ve sıklığı açısında bir standart olmamasına karşın genellikle, haftada 2-3 seans olmak üzere toplam 6-8 hafta arasında değişen sürelerde yapılmaktadır, hastanın durumuna göre bu süre 6 aya kadar uzatılabilir.

EMG biofeedback uygulaması, bazı uygun hastalarda pelvik taban kaslarının yüzeyel ya da vajinal elektrotlarla uyarıldığı elektriksel uyarı tedavisi ile kombine edilebilir. Bu yöntemle, pelvik taban kas kasılma gücünde artış, idrarı tutan sfinkterin yani kapağın güçlenmesi ve mesanenin istenmeyen aşırı ve zamansız kasılmalarının azaltılması amaçlanır. Biofeedback ile elektriksel uyarı tedavisi birlikte kullanıldığı hastalarda, pelvik taban kas gücünde artış ve idrar kaçırma şiddetinde azalma olduğu kanıtlanmıştır. İdrar kaçırma tedavisinde kullanılan elektriksel uyarı tedavisi genellikle haftada 3 kez, 20-30 dk’lık seanslar şeklinde, 6-8 hafta süresince yapılmaktadır.

İdrar kaçırmada akupunktur tedavisi: Akupunktur; acus-iğne, puncture-batırma kelimelerinden türetilen, çok çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan, vücut üzerinde bulunan belirli noktalara iğne batırmak suretiyle uygulanan, bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul görmektedir. Bu tedavinin temel mantığı; kainattaki canlı cansız her yerde var olan enerji akışları arasındaki birliktelik, denge ve uyuma dayanır, yani bir denge ve uyum tedavisidir.

2- İdrar Kaçırmanın İlaçlarla Tedavisi

Antimuskarinik İlaçlar: Antimuskarinik ilaçlar sıklıkla sıkışma tipindeki idrar kaçırmayı tedavi etmek için kullanılan bir grup ilaçtır. Bu ilaçlar, mesane duvarındaki kası gevşeterek sıkışma tipindeki idrar kaçırmayı kontrol etmeye yardımcı olur. Mesane duvarını kasarak mesanenin boşalmasına neden olan zamansız kasılmaları engeller veya azaltır. Kas gevşemesi nedeniyle mesanenin idrar depolama kapasitesi de artar ve hasta daha az işeme ihtiyacı duyar. Antimuskarinik ilaçlar, noktüri olarak bilinen geceleri sık sık idrara çıkma durumunu tedavi etmek için de kullanılabilir. Antimuskarinik ilaçlar stres tipte idrar kaçırma için genellikle etkili değildir, çünkü bu durum genellikle detrusor kasının aşırı aktivitesinden ziyade, idrar kanalının dirençsizliğinden ve aşırı hareketliliğinden kaynaklanmaktadır..

3- İdrar Kanalına ve Vajinaya Uygulanan Ped ve Cihazlar

Bu kategorideki uygulamalar mekanik olarak idrar yolunu baskı altında tutmaya yarayan mekanik medikal ürünlerdir.

  • İdrar kanalına uygulanan ve idrar kanalında tıkaç görevi gören yumuşak tampon benzeri, tek kullanımlık, medikal malzemedir. Bunlar geçici süre, spor yaparken veya bir aktivite süresince kullanılmaktadır. İşeme sırasında takılır, aktivite sırasında takılır

  • Pezer, vajina içine konulan ilaç, ovül, fitil, alet ve cihazları ifade eder. İdrar kaçırması olan kadınlarda vajinaya yerleştirilen ve tüm gün boyunca kalan esnek bir silikon halkalardır, idrar kanalına mekanik destek yaparak idrar kaçağını engellerler. Cihaz özellikle vajinal sarkması olan kadınlarda da kullanılmaktadır. Çok çeşitli şekil ve boyutta olan pezerler vardır, cihaz vajinaya yerleştirilir, pelvik organ sarkması nedeniyle yer değiştiren dokulara destek sağlar.

4- İdrar Kanalına Yapılan Enjeksiyonlar ve Girişimsel İşlemler

İdrar kanalında yer kaplayan ve hacim yapan madde enjeksiyonları: İdrar kanalını çevreleyen dokuya sentetik, hacim yapan ve yer kaplayan bir malzeme enjekte edilir, böylece idrar kanalının kapalı kalmasına ve idrar sızıntısının azaltılmasına yardımcı olur. Bu prosedür daha çok stres tipi idrar kaçırma tedavisine kullanılmaktadır ve genellikle ameliyat gibi daha invaziv tedavilerden daha az etkilidir ve bir kereden fazla tekrarlanması gerekebilir.

Botoks (OnabotulinumA) enjeksiyonu: Botolinum toksini, Clostridium botulinum bakterisinin ve ilgili türlerin oluşturduğu toksik bir maddedir ve kaslarda kısmi felç yapmaktadır. Botox, mesane kasına endoskop yardımı ile 20-30 farklı alana enjekte edilir, mesane kasında kısmi felç yapar, etkisi 6 ay ila 1 yıl boyunca etkisi devam eder.

Elektriksel sinir uyarıcı yerleştirilmesi: Nöromodülasyon olarak da bilinen sinir uyarımı, elektriksel titreşimleri kullanarak mesaneyi kontrol eden sakral sinirleri uyarmak suretiyle tedavi yapılan bir yöntemdir. 2 çeşit sinir uyarımı vardır: Ayak bileği seviyesinde iğne kullanılarak kaval kemiği sinirinin(tibial sinir) uyarımı yapılır, yada kalçaya yerleştirilen bir çip yardımı ile sakral sinir demeti uyarımı yapılır. Sakral sinirleri uyarmak suretiyle aşırı aktif mesane kontrol edebilir. Bu tedavi metodu diğer tedavilerin işe yaramadığı durumlarda tercih edilmektedir.

Bahsedilen iki tip sinir uyarımı şu şekildedir:

  • Tibial-kaval kemiği Sinir Uyarımı: Ayak bileği bölgesinde kaval kemiği sinirini bir iğne uçlu elektrod ile elektriksel olarak uyarmayı ifade eder. Uyarılan sinir gerisin geriye kasık bölgesindeki sakral sinir yumağını(plexus) uyarır. Bu işlem haftada bir, yarım saat boyunca, 12 seans uygulanır. Etkisi geçince tekrarlanabilir.

  • Sakral sinir uyarımı: Mesane kontrolünü sağlayan derin kasık bölgesinde yer alan sinirleri (sakral sinirler) uyarmak için ağrısız elektriksel uyarı veren implantlar kullanılmasını ifade eder. Bu amaçla kullanan iki tür cihaz vardır. Bunlardan biri kalça cildi altına bir çip(chip) yerleştirilir ve uzantısı olan ve çip ile sakral bölge arasında bağlantı kuran ince bir elektrod bel bölgesindeki sakral sinir yumağını uyaracak şekilde yerleştirilir, önce uyarı verilerek test edilir, eğer mesane cevap veriyorsa işlem sonlandırılır. Diğer tip ise vajinaya yerleştirilen istenildiğinde çıkarılabilen, yine sakral sinirlere uyarı veren cihazdır. Cihaz, mesaneye ulaşan sinirlerin elektriksel uyarımını kontrol eder. Uyarı değiştiğinde, mesane aşırı aktivitesini baskılar, işeme isteğini etkili bir şekilde baskılar, hastanın şikayetlerini etkili bir şekilde geriletir. Cip’in yerleştirildiği alanda ağrılar olabilir, çip yer değiştirebilir, pili bitebilir veya enfeksiyon nedeni olabilir.

5- İdrar Kaçırmanın Ameliyatla Tedavisi

Diğer tedaviler işe yaramadığı durumlarda hastaya cerrahi tedavi seçenekleri sunulabilir, ameliyatla tedavi seçenekler erkekte ve kadınlarda az da olsa farklılıklar arz etmektedir.

Kadınlarda İdrar Kaçırmanın Cerrahi Tedavisi

Eğer stres tipi idrar kaçırma şikayeti var ve diğer yöntemler işe yaramazsa cerrahi tedavi önerebilir. Cerrahi bir yönteme başvururken, hastanın idrar kaçırma tipi ve şiddeti, yaşı, beklenen yaşam süresi, cinsel aktif olup olmaması, genel sağlık durumu dikkate alınır.

Askı yerleştirilmesi: Askı yerleştirilmesi, stres tipi idrar kaçırması olan kadınlarda standart, en çok önerilen cerrahi tedavi yöntemidir. Karışık tipte idrar kaçırması olanlarda da zaman zaman başvurulan bir yöntemdir, ancak etkinliği stres tip idrar kaçırmada alınan sonuçlara göre daha düşüktür. Askı ameliyatında idrar kanalının ortasından silikon bant ile kemiğe veya karın duvarına asılır. Askılar pelvik taban kaslarına destek sağlar ve idrar kanalı dolu bir mesaneye karşı daha iyi bir direnç gösterir. Değişik askı türleri vardır, cerrahın bilgi, beceri ve tecrübesine , ve hastanın ihtiyacına göre seçim yapılmaktadır. Askı çeşitlerinden; sentetik, insan veya hayvan dokusundan elde edilmiş olanlar, değişik uzunluk ve kalınlıkta olanlar , dokuya tutunma şekilleri farklı farklı olanlar vardır. Asıldığı dokuya göre pubise(retropubik) ve obturator-TOT (transobturator-TOT) alandaki dokuya olmak üzere iki tipi vardır.

Burch Ameliyatı(Kolposüspansiyon): Burch Ameliyatı yine stres tip idrar kaçırmanın tedavisinde uygulanan temel bir cerrahi yöntemdir, bazı karışık tipte idrar kaçırması olan kadınlarda da uygulanmaktadır. Amaç mesane çıkışını-boynunu tekrar konumlandırarak dolu bir mesaneye karşı daha iyi direnç göstermesini sağlamaktır.

Ameliyat komplikasyonu olarak; düşük oranlarda da olsa ameliyat sırasında mesane ya da idrar kanalında, ve barsak yaralanması, kanama olabilir.

Kadınlarda idrar yoluna artifisyel(Yapay sfinkter yerleştirilmesi: Artifisyel-yapay üriner sfinkter yerleştirilmesi stres tipi idrar kaçırma için ikinci basamak tedavi seçeneklerinden birisidir. Yapay idrar yolu sfinkter yerleştirilmesinde, elle kontrol edilebilir pompası yardımıyla idrar yolu etrafına sarılmış kafın-manşonun sıkıştırılıp gevşetilmesi ile mesaneyi kontrol etmemizi sağlar, böylece idrar kaçırma engellenir, istediğimiz zaman pompayı gevşetip idrar rahatça yapılabilir. Amaç, hapşırma, öksürme, gülme, koşma gibi stres aktiviteleri sırasında idrar kaçırmayı azaltmaktır. Yapay idrar yolu sfinkteri, üretranın etrafına yerleştirilen şişirilebilir-tansiyon aleti manşonu gibi bir kaf, rezervuar ve kafı kontrol eden bir pompadan oluşur.

Artifisyel-yapay üriner sfinkter yerleştirilmesi ameliyatında; cerrah, önce karın alt bölgesinde bir kesi yapar, daha sonra idrar kanalı etrafına cihazın kaf-manşonunu yerleştirir ve uygun alana rezervuarı konumlandırır, son olarak pompa vajina dudaklarına(labia’ya) yerleştirilir ve cihazın iki parçası arasındaki bağlantı tamamlanır. Cihaz tam iyileşmenin olabildiği 4-6 hafta sonra kullanmaya başlanır, bu süre zarfında doktor tarafından aktive edilinceye kadar kaf açık halde bırakılır.

Kadında yer kaplayan maddelerle enjeksiyon tedavisi: Stres tipi idrar kaçırması olan kadınlarda idrar kanalı duvarına hacim yapabilecek ve dolayısıyla direnci kesmen artırıcı madde enjeksiyonları yapılabilir. Enjeksiyon yapılan maddeler sıvı-jel kıvamındadır, uygulama yapıldıktan sonra idrar kanalının süngerimsi yapısı içinde katılaşır ve yer kaplayan bir yapıya dönüşür, böylece idrar kanalında kısmi de olsa mesaneye karşı daha dirençli hale gelir, ancak etkisi enjeksiyonun etkisi zamanla azalabilmektedir. Yer kaplayıcı ajanlar sentetik maddelerden üretilmekte ya da sığır kollajeninden elde edilmektedir.

Erkeklerde İdrar Kaçırmanın Cerrahi Tedavisi

Eğer stres tipi idrar kaçırma şikayeti var ve diğer yöntemlerle sonuç alınamaz ise cerrahi tedavi önerebilir. Cerrahi bir yönteme başvururken, kadınlarda olduğu gibi, hastanın idrar kaçırma tipi ve şiddeti, yaşı, beklenen yaşam süresi, cinsel aktif olup olmaması, genel sağlık durumu dikkate alınır.

Erkeklerde askı yerleştirme: Askı yerleştirilmesi, stres tipi idrar kaçırması olan erkerlerde kadınlarda olduğu gibi çok tercih edilen standart cerrahi tedavi yöntemidir. Askılar, prostatektomi sonrası orta ve şiddetli idrar kaçırmanın varlığında önerilebilir. Ayrıca diğer cerrahi tedavilerinin mümkün olmadığı ya da hastanın bir cerrahi yöntemi benimsememesi durumunda askı yöntemi düşünülebilir.

Askı ameliyatı pelvik taban kaslarına destek sağlar ve idrar kanalının dolu bir mesane basıncına karşı daha iyi direnç göstermesini sağlar. Amaç, askı ile idrar kanalını veya mesane boynunu yeniden konumlandırarak stres tip idrar kaçırmayı önlemeye yöneliktir. halihazırda kullanılan İki kollu, dört kollu ve ayarlanabilir, sentetik veya hayvan dokusundan elde edilen, çeşitli askı tipleri mevcuttur. Seçim doktorun bilgi, beceri ve tecrübesine yada hastanın bireysel durumuna ve ihtiyacına göre belirlenir. Askıyı yerleştirmek için, anestezi altında, testis-anüs arası bölgeye-perineye bir kesi yapılır, idrar kanalı etrafına hamak gibi serilen iki kollu askının uçları pubik kemiğin hemen üstündeki ya da hemen komşuluğundaki dokuya tutturulur. Dört kollu askılarda ise iki uç kasık etrafındaki dokuya tutturulurken, diğer iki ucu pubik kemik etrafındaki dokuya tutturulur. Ayarlanabilir(bir kaç tipi vardır) askılar için, ayarlama yapan cihaz-rezervuar karından alt bölgesine yapılan kesiden pelvik bölgeye yerleştirilir.

Ameliyattan bir gün sonra sondası alındıktan sonra hasta taburcu edilebilir. Yaranın tamamen iyileşmesi 6 haftaya kadar sürebilir, bu dönemde pelvik bölgede ağrı, idrar yaparken yanma olabilir. İşedikten sonra mesanede kalan idrar miktarı fazla olursa hastanede kalma süresi uzayabilir.

Erkekte Yapay-suni kompresyon araç (Balon) yerleştirilmesi: Balon olarak da bilinen yapay kompresyon araçları, erkekte orta ve şiddetli stres tipinde idrar kaçırmada başlıca tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca diğer cerrahi tedavilerinin mümkün olmadığı ya da hastanın bir cerrahi yöntemi benimsememesi durumunda bu yöntem düşünülebilir. Mesane boynunun hemen altına yerleştirilen balonlar idrar yolunun sıkıştırarak dolu bir mesaneye karşı daha iyi direnç oluşmasını sağlarlar. Balonların temel amacı hapşırma, öksürme, koşma veya ağır yük kaldırma gibi stres aktiviteleri sırasında idrar kaçırmayı engellemektir.

Bu yapay kompresyon cihazları, su tutan bir balon, küçük bir titanyum port ve balon ile portu birbirine bağlayan tüpten oluşur. Port, balon içindeki sıvının doktor tarafından ayarlanmasına izin verir. Ameliyatta perineye bir kesi uygulanır, röntgen ışını kılavuzluğunda (floroskopi), ilk balon prostatın altında idrar kanalının bir yanına yerleştirir, eğer hasta daha önce radikal prostatektomi geçirdi ise balon mesane boynunun hemen altına yerleştirilir, aynı işlem daha sonra idrar kanalının diğer tarafına uygulanır. Son olarak titanyum portları skrotuma yerleştirir ve balonlarla bağlantıları yapılır. Bu yolla, balonların hacmi kolaylıkla ayarlanabilir. Genellikle operasyondan sonra bir gün sonra idrar dası çekilir, birkaç gün sonra da hastaneden taburcu edilir, işemeyle ilgili sıkıntı olursa ya da işedikten sonra mesanede kalan idrar miktarı fazla olursa hastanede kalma süresi biraz uzayabilir. Yaranın tamamen iyileşmesi 6 hafta kadar sürebilir. Bu süre içinde pelvik bölgede ağrı ya da işeme sırasında yanma olabilir.

Erkeklerde idrar yoluna artifisyel(Yapay) sfinkter yerleştirilmesi: İdrar yoluna artifisyel sfinkter uygulaması kadınlarda olduğu gibi, stres tip idrar kaçırmada uygulanan cerrahi yolla protez yerleştirilmesini ifade eder. Yapay idrar yolu sfinkter yerleştirilmesi ile, elle kontrol edilebilir pompası yardımıyla idrar yolu etrafına sarılmış kafın-manşonun sıkıştırılıp gevşetilmesi ile mesaneyi kontrol etmemizi sağlar, böylece idrar kaçırma engellenir. Amaç hapşırma, öksürme, koşma veya ağır kaldırma gibi aktiviteler sırasında idrar kaçırmayı azaltmak veya engellemektir. Yapay idrar yolu sfinkter yerleştirmesi, ciddi ölçüde idrar kaçırması olan veya askı yerleştirilmesi sonrasında tam ya da kısmi iyileşme sağlanamadığı hastalarda önerilir. Yapay idrar yolu sfinkter yerleştirilmesi uzun süreli etkiye sahiptir ve hayat kalitesini önemli ölçüde iyileştirir. Cerrahi planlanmadan önce cihazın nasıl çalıştığını ve nasıl rahatlıkla kullanabileceğini hastaya anlatılır, çeşitli testler yapılır, ve sfinkter protezi ihtiyacı belirlenir.

Yöntem için genellikle spinal anestezi uygulanmakla birlikte, bazı hastalarda genel anestezi önerilebilir. Ameliyatta, idrar kanalı etrafına çepeçevre kaf-manşon yerleştirmek üzere perineye bölgesine kesi yapılarak bölgeye ulaşılır, kaf yerleştirildikten sonra alt karın bölgesine yapılan ikinci bir kesiden cihazın rezervuarı pelvik bölgeye yerleştirilir. Son olarak pompa testis torbasına yerleştirilir ve cihazın iki parçası arasındaki bağlantı tamamlanır. 4-6 hafta sonra aktive edilinceye kadar kaf açık halde bırakılır ve kullanıma müsaade edilmez.

Ameliyat komplikasyonları arasında; ameliyat sırasında rektum, bağırsak, idrar kanalı ve mesanede yaralanma, kanama ve enfeksiyonlar sayılabilir. Ameliyat sonrasında idrar yapamama ve/veya sıkışma tipinde idrar kaçırma riski az da olsa vardır. Cihazın zaman içinde idrar kanalında erozyon-tahriş, darlık oluşmasına neden olabilir, ayrıca mekanik olarak bozulma riski az bir olasılık olsa bile vardır.

Erkekte yer kaplayan maddelerle enjeksiyon tedavisi: Stres tipi idrar kaçırması olan erkeklerde kadınlarda olduğu gibi idrar kanalı duvarına hacim yapabilecek ve dolayısıyla idrar kanalının direnci kesmen artırıcı madde enjeksiyonları yapılabilir. Enjeksiyon yapılan maddeler sıvı-jel kıvamındadır, uygulama yapıldıktan sonra idrar kanalının süngerimsi yapısı içinde katılaşır ve yer kaplayan bir yapıya dönüşür, böylece idrar kanalında kısmi de olsa mesaneye karşı daha dirençli hale gelir, ancak etkisi enjeksiyonun etkisi zamanla azalabilmektedir. Yer kaplayıcı ajanlar sentetik maddelerden üretilmekte ya da sığır kollajeninden elde edilmektedir. Enjeksiyon tedavisi diğer tedaviler için uygun olmadığı ya da diğer tedavileri reddeden hastalarda bir seçenek olarak hastaya sunulmaktadır. İşlem, kapalı endoskopik ve günübirlik olarak, idrar kanalına yönlendirilen iğne ile direkt görüş altında yapılmaktadır. Bir gün sonra sonda alınır, hafif kanama, geçici idrar tıkanmaları gelişebilir. Düşük bir olasılık da olasa enfeksiyon ve idrar kanalında tahriş ve erezyon gelişebilmektedir.

6- İdrar Kaçırmalarında kullanılan Emici Pedler ve Kateterler

Tıbbi ve cerrahi tedaviler idrar kaçırmayı ortadan kaldıramıyorsa, idrar kaçırmanın verdiği rahatsızlığı ortadan kaldırmaya veya hafifletmeye yardımcı olan bazı endüstriyel ürünleri kullanılabilir:

Pedler ve koruyucu giysiler: Bu amaçla üretilen ürünler çoğu aslında normal iç çamaşırlarından daha hacimli değildir ve günlük kıyafetlerin altına kolayca giyilebilir ve gizlenebilir. İdrar damlaları bir damla toplayıcıda toplanır, hasta altını ıslatmadan belli bir süre sosyal yaşantısını sürdürebilir. Penisin üzerine giyilen ve sıkı bir şekilde oturan ucunda damla emici dolgu cebi olan iç çamaşırlar bulunmaktadır.

Temiz aralıklı kateterizasyon(TAK): Temiz aralıklı kateterizasyon mesanennin düzgün ve tam boşalmadığı için idrarını tutamayan taşma tipi idrar kaçıran hastalarda, mesaneyi tam boşatmayı temin etmek, hastanın kendi kendine tek kullanımlık idrar sondası ile boşaltmasını ifade eder. Hastanın ihtiyacına göre günde bir ile 6 defaya kadar bu işlemi tekrarlaması gerekebilir. Bu yöntemle hastanın idrar kaçırması engellenmekte, idrarı tam olarak boşaltmak suretiyle böbreklere olan baskıyı azaltmakta, böylece böbrek fonksiyonları korunmaktadır.

7- İdrar Kaçırmada Mesane Büyütme Ameliyatları (Augmentasyon)

İdrar kaçırma ilaçlarla ve diğer tedavilerle düzelmemişse, mesane kapasitesinin yetersiz ve küçük olmasına bağlı ise mesane büyütme-augmentasyon ameliyatı seçeneği hastaya sunulabilir. İşlemin amacı mesane kapasitenizi arttırmaktır. Bu ameliyatla mesane dolduğunda oluşan basınç azalır ve daha fazla idrarı depolayabilecek hale gelir. Ameliyat karnınızın alt kısmına bir kesiden, karın içine girilir, ince barsaklardan alınan bir parça mesaneyi büyütmede kullanılır. Bu işlem, mesane büyütmesi veya augmentasyon sistoplastisi olarak bilinir, günümüzde nadiren gerek duyulur.

Okumaya Devam

Üroloji

Çocuklarda Gece Altını Islatma, Enürezis Nokturna

Gece altını ıslatma dünya çapında milyonlarca çocuğun yaşadığı bir sağlık sorunudur. Eğer 5-6 yaşını bitirmiş bir çocuk gece uykusunda idrar …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Gece altını ıslatma dünya çapında milyonlarca çocuğun yaşadığı bir sağlık sorunudur. Eğer 5-6 yaşını bitirmiş bir çocuk gece uykusunda idrar kaçırıyorsa buna gece altını ıslatma (enürezis nokturna) denir. Bu yaştan önce çocukların gece altını ıslatması normal dışı bir durum olarak kabul edilmez.

Çocukların gündüz idrarı tutması genellikle 4 yaşına kadar gerçekleşir, ancak gece idrarını tutması tipik olarak daha uzun sürer ve 5-6 yaşına gelene kadar idrar tutması pek beklenmez. 4 yaşında, yaklaşık her 3 çocuktan 1’i yatağını ıslatır, ancak bu, 6 yaşında yaklaşık 10’da 1’e düşer. Bunun sebebi çocuklarda sinirsel (nörolojik) olgunluğun bu yaşta tamamlanmasıdır. Beş yaşındaki çocukların yaklaşık %15’inde gece altını ıslatma mevcuttur. Her yıl yaklaşık %15 azalarak 15 yaşında yaklaşık %1’e düşer.

Genelde gece altını ıslatma çocuğun büyümesinin ve gelişmesinin bir parçası kabul edilmektedir. Bu yüzden çocukların 6 yaşından önce altını ıslatması endişe kaynağı değildir, bu yaşlarda çocuk hala mesane kontrolünü geliştirme dönemindedir.

Ne zaman doktora görünmeli?

  • Çocuk 6 yaşından sonra hala yatağını ıslatıyorsa

  • Çocuk gece kuruduktan aylar veya yıllar sonra yatağını ıslatmaya başlarsa

  • Yatak ıslatmaya ile birlikte idrarda yanma, ağrı, kanama(pembe veya kırmızı idrar) olağandışı susama, kabızlık veya uykuda horlama eşlik ediyorsa.

  • İdrarla birlikte dışkı da kaçırıyorsa

  • Gece ıslatması ile birlikte gündüz kaçırması da oluyorsa

Bu bilgiler ışığında gece altını ıslatan çocuklar şu şekilde gruplandırılabilir:

  • Sadece gece ıslatması olan çocuklar: Eşlik eden diğer durumlar yok sadece gece idrar kaçırıyorsa buna saf-enürezis nokturna denir.

  • Kompleks gece ıslatması olan çocuklar: Gece ıslatmasına eşlik eden; gündüz idrar kaçırması, aniden sıkışarak tuvalete gitmesi/tuvalete yetişemeden idrarını kaçırması, kesik kesik işemesi, işerken ıkınması, dışkı kaçırması ve devamlı kabızlık gibi birtakım şikayetleri var ise buna tek başına olmayan-kompleks gece ıslatması(enürezis nokturna) denir.

Altını ıslatan çocukların gruplandırması şöylede yapılabilir:

  • Birincil altını ıslatma(primer enürezis nokturna): Primer enürezis, çocuk gece idrar kontrolünü hiçbir zaman kazanamamış olmasını ifade eder,

  • İkincil altını ıslatma (Sekonder enürezis nokturna): Sekonder enürezis ise, çocuğun 5 yaşını bitirdikten sonra en az 6 aylık bir kuru dönemi olduğunu, yani çocuk kuruduktan aylar ve yıllar sonra tekrar idrar kaçırmasını ifade etmektedir. Bu tip hastalarda psikolojik faktörlerin ön planda olabileceği bilindiğinden bu ayırımın da dikkatli bir şekilde yapılması gereklidir.

Gece Altını Islatma Nedenleri Nelerdir?

Yatak ıslatmanın kesin nedeni bilinmemektedir, ancak çeşitli nedenlerin gece ıslatmasında rol oynadığı bilinmektedir. Bu faktörler şunlar olabilir: İlk üçü gece ıslatmanın temel faktörü sayılmaktadır.

  • Küçük kapasiteli ve aşırı aktif mesane: Çocuğun mesanesi gece üretilen idrarı tutacak ve depolayacak kadar kapasitesi gelişmemiş ve/veya mesanede uygun olmayan kasılmalar olabilir. İdrar kaçıran çocuklarda uykudaki fonksiyonel mesane kapasitesinde bir azalma veya mesanenin gece aşırı aktivitesi altını ıslatan çocuklarda altta yatan temel faktörlerden biridir.

  • Mesanenin dolduğunu hissetmemek: Mesaneyi kontrol eden sinirlerin tam olgunlaşmamış veya olgunlaşması yavaşsa, dolu bir mesane çocuğu uyandıracak ölçüde bir uyarı vermiyor olabilir, ki bu özellikle uyku derinliği fazla olan çocuklarda ön plandadır.

  • Hormon dengesizliği: Normalde gece idrar üretimi gündüze nazaran yarı yarıya daha azdır, ve bu beyin tabanından(hipofizden) gece salgılanan ADH(antidiüretik hormon) isimli hormon tarafından sağlanmaktadır. Bu hormonun olmaması, yetersiz veya uygunsuz salgılanması gece de gündüz gibi idrar üretimi olur. Bu da gece işemelerine neden olabilmektedir.

  • İdrar yolu enfeksiyonu: İdrar yolu enfeksiyonları çocuğun idrarını kontrol etmesini zorlaştırabilir. Bu hastalarda gece ıslatması yanında; gündüz vakti idrar kaçırma, sık idrara çıkma, idrarda kanama, ve idrar yaparken yanma eşlik edebilir.

  • Uyku apnesi ve solunum yolu tıkanıklıkları: İltihaplı ve büyümüş bademcikler, adenoid denilen geniz eti ve burun tıkanıklıkları gibi solunum yolu problemleri nedeniyle çocuğun solunumunun uyku sırasında kesintiye uğradığı bir durum olan obstrüktif uyku apnesi (geçici solunum durması) gece ıslatmasını bir nedeni olabilir. Bu hastalarda horlama görülebilir ve uyku kalitesi bozuk olduğu için gündüzleri yorgunluk ve uyuşukluk saptanabilir.

  • Şeker hastalığı: Daha önce kuru olan çocukta, gece işemesi başladı ise bu şeker hastalığını ilk belirtisi olabilir. Şeker hastası olan çocuklarda ayrıca, çok miktarda(hacim olarak) idrar çıkma, devamlı susuzluk hissi-çok su içme, ve yemek iştahı iyi olmasına rağmen kilo kaybı görülebilen diğer şikayetlerdir.

  • Kronik kabızlık: İdrar yapma/tutma ve dışkı yapma/tuma da aynı kaslar kullanılmaktadır. Uzun süreli kabızlık olduğunda, bu kaslar işlevsiz hale gelebilir ve geceleri yatak ıslatmaya katkıda bulunabilir.

  • İdrar yolunda veya sinir sisteminde yapısal kusurlar: Nadir de olsa çocuğun nörolojik sistemindeki veya üriner sistemdeki kusurlara bağlı gece ıslatma problemi yaratabilir.

Gece Altını Islatma Risk Faktörleri Nelerdir?

Gece altını ıslatmanın risk faktörleri şunlardır:

  • Cinsiyet: Erkek çocuklarda, kız çocuklara göre iki kat fazla görülmektedir.

  • Stres ve kaygı: Aileye yeni çocuk gelmesi, yeni bir okula başlamak veya evden uzakta uyumak gibi stresli olaylar gece altını ıslatmayı tetikleyebilir.

  • Aile öyküsü: Çocuğun ebeveynlerinden biri veya her ikisi çocukken yatağını ıslatmış olması, çocuklarının da yatağı ıslatma olasılığını yükselttiği bilinen bir gerçektir. Gece altını ıslatmanın altta yatan bir genetik temeli olduğu bilinmektedir, ve bu durumla ilişkili çeşitli genler ortaya konmuştur.

  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu: Dikkat Eksikliği ve/veya Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda yatak ıslatma daha yaygın bir şekilde görülmektedir, gece altını ıslatma problemi için kesin bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir

Altını ıslatan çocukta beklenen ruhsal ve bedensel sıkıntılar şunlardır: Komplikasyonlar

Sinir bozucu olsa da, fiziksel bir neden olmadan yatak ıslatma herhangi bir sağlık riski pek oluşturmaz. Bununla birlikte, altını ıslatan çocukta beklenen bazı problemler şunlardır:

  • Altını ıslatan çocukta genelde suçluluk ve utangaçlığa bağlı kendi özgüvenine ve özbenliğe olan saygıda azalma görülmektedir. Özgüven kaybı belirgindir, bazı kişilik bozuklukları görülmektedir. Sorumluluk pek almazlar.

  • Bu çocukların sosyalleşme problemleri vardır, yatılı olarak bir yerde kalma ve kamp gibi sosyal aktivitelere katılamazlar.

  • Çocuğun poposunda ve genital bölgesinde idrar bağlı deri döküntüleri olabilir. özellikle çocuk ıslak iç çamaşırıyla uyuyorsa, değiştirmiyorsa bu tür cilt problemleri görülebilir.

Teşhisde Neler Yapılır?

Altını ıslatan çocukta, altta yatan herhangi bir nedenin olup olmadığını belirlemek için bir dizi muayene ve tetkik yapılır.Bunlar şunlardır:

  • Öykü ve aile hikayesi: Çocuğun ailesinden ve kendisinden detaylı bir sorgulama ve hikaye, teşhisin temelini oluşturmaktadır. Öncelikle sadece gece uykuda idrar kaçırmanın mı olduğu yoksa başka işeme sorunları / kabızlık gibi problemlerle birlikte mi olduğu aydınlatılmalıdır. Bunun için ailenin çocuğun gün içindeki durumuna dikkat etmesi gerekmektedir. Çocuğun, günlük sıvı alımının, aile öyküsü(diğer aile bireylerinde ve ebeveynlerde olup olmadığı), bağırsak ve mesane alışkanlıklarının ve yatak ıslatma ile ilgili sorunların tartışılması

  • Fizik muayene: Çocuğun genel fizik muayenesi altını ıslatmanın altında yatabilecek bir problem hakkında bir ipucu verebilir.

  • Mesane günlüğü ve semptom skoru formu doldurulması: Daha önce dikkat edilmemiş ise çocuğun günlük işeme alışkanlıklarını ortaya koymaya yarayan bir işeme çizelgesi(mesane günlüğü) ve işeme bozuklukları semptom skoru formunun doldurulması bu konuda değerli bilgiler verecektir.

  • Laboratuvar testleri: İdrar, rutin kan testleri ve böbrek fonksiyon testleri; özellikle diyabet ve idrar yolu enfeksiyonları açısından değerli bilgiler verebilir.

  • Görüntüleme testleri: İdrar yolunun yapısına bakmak için böbreklerin veya mesanenin ultrason, ve gerektiğinde daha gelişmiş tomografi ve MR gerekebilir.

  • Üroflowmetri ve ürodinami: Rutin testler arasında değildir, bazı problemli ve nörolojik kökenli problemleri saptamak için yapılabilir. Üroflowmetri elektronik olarak idrar akım hızını ölçen basit bir incelemedir. İnvaziv-girişimsel ürodinamik incelemede ise doktor veya hemşire, idrar yoluna ve makata(rektuma), karın içi ve mesane basıncını ölçmek için birer kateter yerleştirirler. Yerleştirilen kateterden yavaşça sıvı gönderilerek idrar torbasının olarak dolmasına benzer bir durum oluşturulur ve tüm basınçlar dolum ve boşaltım sırasında ölçülür ve kaydedilir.

Altını Islatan Çocukta Tedavi Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır

Çoğu çocuk yatağını ıslatarak kendi kendine büyür. Erken yaşlardaki çocuklardaki şikayetler eğer çocuğun ve ailesinin hayat kalitesini bozacak düzeyde değilse, çocuk çok rahatsız olmuyor veya utanmıyorsa, bu durumun büyüdükçe geçebileceği düşünülerek tedavi bir müddet ertelenebilir. Yine bu çocuklara önerilebilecek olan ve genellikle ilk tedavi seçeneği olarak bilinen davranışsal tedavi uygulanabilir. Bunun psikolojik bir problem olmadığı ve oldukça sık rastlanan bir problem olduğu unutulmamalıdır. Daha önce bahsedildiği gibi enürezis nokturnanın çocuğun nörolojik olgunlaşma ile birlikte yıllar geçtikçe ortadan kalkacağı düşünüldüğünde bu yöntemin denenmesi mantıklı olabilir.

Hayat Tarzı Değişiklikleri

Altını ıslatan çocuk probleminde, ailenin bu problemin ne olup ne olmadığını anlaması, destekleyici ve motive edici bir yaklaşımda bulunması olmazsa olmazdır. Evde yapabileceğiniz hayat tarzı değişiklikleri şunlardır:

Akşamları sıvıları sınırlayın: Yeterli sıvı almak önemlidir, bu nedenle çocuğunuzun bir günde ne kadar içeceğini sınırlamasına gerek yoktur. Ancak, akşam-gece vakti sıvı ihtiyacını sabah ve öğleden sonra erken saatlerde almayı teşvik etmekte, akşamdan yatana kadar olan sürede sıvı tüketimini azaltmakta fayda var. Ancak çocuğunuz akşamları spor pratiğine veya egzersizlere katılma durumu varsa , akşam sıvılarını sınırlamak zarar verebilir. Bu durumda sıvı alımı gün içine eşit olarak dağıtılmalıdır.

Diyet: Kafein içeren içecek ve yiyeceklerden kaçınmakta fayda var. Kafeinli içecekler günün herhangi bir saatinde çocuklar için önerilmez. Kafein mesanede kasılmayı uyarabileceğinden, özellikle akşamları kafein tüketimine dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca Akşam yemeğinde tuzlu gıdaların tüketiminden kaçınılmalıdır.

Kabızlıkla mücadele: Kabızlık problemi varsa bunun çözülmesi elzemdir. Bunun için bol lifli gıdalar ve yeterli miktarda sıvı alımı şarttır. Her sabah kaka yapmayı alışkanlık haline getirmek uygun bir yöntemdir ama eğer bu uygulanamıyorsa yemekten 15-20 dakika sonra çocuğun tuvalete gitmesi ve kaka yapmasını teşvik etmekte yarar vardır.

Yatmadan önce çift işemeyi teşvik: Çift işeme, yatmaya hazırlanırken bir kez, birde uykuya dalmadan hemen önce olmak üzere iki kez idrar çıkayı teşvik etmeliyiz. Ayrıca, çocuğa, gerekirse gece boyunca tuvaleti kullanmasının uygun olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ayrıca mutlaka uyuduktan 2 saat sonra kaldırılıp işemesi sağlanmalıdır. Yine yatak odası ve banyo arasındaki yolu kolayca bulabilmesi için küçük gece lambaları kullanılabilir.

Gün boyunca düzenli tuvalet kullanımını teşvik: İşemenin düzenlenmesi de oldukça önemlidir. Gündüz ve akşam, çocuğunuzun her iki saatte bir veya en azından aciliyet hissinden kaçınmak için yeterince sık idrara çıkmasını önerin. Okulda en azından iki teseffüsde bir tuvalete gitmesini teşvik etmeliyiz, ve bunun yanında eğer klozet kullanıyorsa (alafranga tip tuvalet) ayaklarının desteklenmesinde fayda var.

Cilt ıslaklığa bağlı oluşabilecek kızarıklıkları önleme: Islak iç çamaşırların neden olduğu kızarıklıkları önlemek için çocuğun her sabah poposunu ve genital bölgesini yıkamasına yardımcı olmakta fayda var. Ayrıca, yatmadan önce etkilenen bölgeyi koruyucu bir merhem veya krem kullanılabilir. Bu ürünleri kullanırken doktora danışmakta fayda vardır.

Davranışsal Tedavi-Destek tedavisi

Çocuklar anne babalarını kızdırmak için altını ıslatmazlar. Siz ve çocuğunuz sorunu birlikte çözerken sabırlı olmaya çalışın. Etkili tedavi stratejilerinin başarılı olması zaman alabilir.

Çocuğunuzun duygularına karşı duyarlı olma: Başka bir sebebe bağlı olmayan, saf gece altını ıslatma problemi, psikolojik kökenli olmamakla birlikte çocuk üzerinde psikolojik olarak negatif bir etki bırakması beklenen bir durumdur. Tedavinin belki de en önemli gerekçesi budur. Çocuk kaygılı, stresli ve endişeli ise, bu duygularını ifade etmesi için onu teşvik edin. Bu problemin üstesinden gelmesi konusunda çocuğu cesaretlendirmek, destek ve teşvik sunmak önemlidir. Çocuğunuz kendini sakin ve güvende hissettiğinde, altını ıslatmak daha az problemli hale gelebilir. Gerekirse, stresle başa çıkmak için, ek stratejiler hakkında, hekimden destek alınabilir.

Altını ıslatmanın kolayca temizliği için plan yapma: Bu amaçla; çocuğun yatağına sıvı geçirmeyen plastik bir örtü yaymak, geceleri idrarı tutucu kalın, emici iç çamaşırı kullanmak, ilave yatak takımlarını ve pijamaları el altında bulundurmak yararlı olabilir. Ancak, uzun süreli çocuk bezleri veya tek kullanımlık iç çamaşırı kullanımı önerilmemektedir.

Çocuktan yardımı alınabilir: Çocuktan, yaşı uygunsa, ıslak iç çamaşırlarını ve pijamalarını durulamasını veya bu eşyaları yıkanmak üzere özel bir kaba koymasını istemek, çocuğun mevcut durumdan daha fazla sorumluluk almasına ve hissetmesine yardımcı olabilir.

Çocuğun çabasını kutlama ve ödüllendirme: Altını ıslatan çocuğa ailenin destek olması oldukça önemlidir.Yatak ıslatma istem dışıdır, bu nedenle çocuğunuzu yatağını ıslattığı için cezalandırmak veya kızmaz mantıklı değildir, ve varsa diğer kardeşlerin yatağını ıslatan çocukla dalga geçmesine fırsat vermemek gerekir. Bunların yerine, çocuğun yatma vakti rutinini takip ettiği ve altını ıslattıktan sonra temizliğe yardımcı olduğu için övmek lazımdır. Hatta çocuğu motive etme adına ödül sistemi kullanılabilir, şöyleki, çocuk; sizin bu durumu güvence, destek ve anlayışla karşılamanız karşısında kuru geceleri sabırsızlıkla bekleyebilir. Belli takvim aralığını belirleyerek aralıksız kuru kalma başarısını ödüllendirme yöntemi, çocukların bu konuda motivasyonlarını artırmakta ve problemin aile içinde kabul edilerek çocuğun üzerindeki psikolojik baskının azaltılmasını sağlayabilmektedir.

Altını Islatan Çocuklarda Alarm Cihazı Kullanımı

Çoğu eczanede reçetesiz satılan bu küçük, pille çalışan cihazlar, çocuğun pijamasına veya yatağındaki neme-ıslaklığı duyarlı bir pede-çarşafa bağlanır, ped ıslaklığı algıladığında alarm çalar, çocuk uyanır, idrarını tutar, ve tuvalete gider. Uykusu ağır olan, alarma rağmen uyanmayan çocuklarda, ebbeynlerler tarafından alarm çaldığında çocuk uyandırılır ve idrar yapması temin edilir.

Altını Islatan Çocukların Tedavisinde Alternatif Tıp Yöntemleri

Gece altını ıslatma tedavisinde tamamlayıcı veya alternatif tıp yaklaşımları günümüzde oldukça popülerdir.. Ancak bu gibi yaklaşımların, yatak ıslatmayı tedavi edici etkinlikleri kanıta muhtaçtır, kanıtları zayıf ve sonuçsuzdur ya da bu tür çabaların etkisiz olduğu kanıtlanmıştır. Bu yöntemleri konu alan çalışmaların güvenilirliği iyi seviyede değildir.

Bu amaçla kullanılan alternatif tıp yöntemleri şunlardır:

  • Hipnoz,

  • Akupunktur,

  • Kayropraktik terapi ve

  • Bitkisel terapi

Sonuç olarak gece altını ıslatamanın bir problem olarak kabul edilmesi ve çocuğun bu bağlamda suçlanarak değil desteklenerek problemle başa çıkılması en doğrusudur. Bu problemin ilerleyen yaş ile birlikte büyük oranda kaybolacağını bilmek önemlidir. Bunun yanında gece idrar kaçırmanın sosyal ve psikolojik olarak etkileme düzeyine geldiği durumlarda ilaç (desmopressin) veya alarm tedavisinin veya seçilmiş vakalarda iki tedavinin birlikte kullanılmasıyla bu hastaların çok çok büyük kısmı erişkin yaşlara bu problemi atlatarak gelecektir.

Gece altını ıslatma dünya çapında milyonlarca çocuğun yaşadığı bir sağlık sorunudur. Eğer 5-6 yaşını bitirmiş bir çocuk gece uykusunda idrar kaçırıyorsa buna gece altını ıslatma (enürezis nokturna) denir. Bu yaştan önce çocukların gece altını ıslatması normal dışı bir durum olarak kabul edilmez.

Çocukların gündüz idrarı tutması genellikle 4 yaşına kadar gerçekleşir, ancak gece idrarını tutması tipik olarak daha uzun sürer ve 5-6 yaşına gelene kadar idrar tutması pek beklenmez. 4 yaşında, yaklaşık her 3 çocuktan 1’i yatağını ıslatır, ancak bu, 6 yaşında yaklaşık 10’da 1’e düşer. Bunun sebebi çocuklarda sinirsel (nörolojik) olgunluğun bu yaşta tamamlanmasıdır. Beş yaşındaki çocukların yaklaşık %15’inde gece altını ıslatma mevcuttur. Her yıl yaklaşık %15 azalarak 15 yaşında yaklaşık %1’e düşer.

Genelde gece altını ıslatma çocuğun büyümesinin ve gelişmesinin bir parçası kabul edilmektedir. Bu yüzden çocukların 6 yaşından önce altını ıslatması endişe kaynağı değildir, bu yaşlarda çocuk hala mesane kontrolünü geliştirme dönemindedir.

Ne zaman doktora görünmeli?

  • Çocuk 6 yaşından sonra hala yatağını ıslatıyorsa

  • Çocuk gece kuruduktan aylar veya yıllar sonra yatağını ıslatmaya başlarsa

  • Yatak ıslatmaya ile birlikte idrarda yanma, ağrı, kanama(pembe veya kırmızı idrar) olağandışı susama, kabızlık veya uykuda horlama eşlik ediyorsa.

  • İdrarla birlikte dışkı da kaçırıyorsa

  • Gece ıslatması ile birlikte gündüz kaçırması da oluyorsa

Bu bilgiler ışığında gece altını ıslatan çocuklar şu şekilde gruplandırılabilir:

  • Sadece gece ıslatması olan çocuklar: Eşlik eden diğer durumlar yok sadece gece idrar kaçırıyorsa buna saf-enürezis nokturna denir.

  • Kompleks gece ıslatması olan çocuklar: Gece ıslatmasına eşlik eden; gündüz idrar kaçırması, aniden sıkışarak tuvalete gitmesi/tuvalete yetişemeden idrarını kaçırması, kesik kesik işemesi, işerken ıkınması, dışkı kaçırması ve devamlı kabızlık gibi birtakım şikayetleri var ise buna tek başına olmayan-kompleks gece ıslatması(enürezis nokturna) denir.

Altını ıslatan çocukların gruplandırması şöylede yapılabilir:

  • Birincil altını ıslatma(primer enürezis nokturna): Primer enürezis, çocuk gece idrar kontrolünü hiçbir zaman kazanamamış olmasını ifade eder,

  • İkincil altını ıslatma (Sekonder enürezis nokturna): Sekonder enürezis ise, çocuğun 5 yaşını bitirdikten sonra en az 6 aylık bir kuru dönemi olduğunu, yani çocuk kuruduktan aylar ve yıllar sonra tekrar idrar kaçırmasını ifade etmektedir. Bu tip hastalarda psikolojik faktörlerin ön planda olabileceği bilindiğinden bu ayırımın da dikkatli bir şekilde yapılması gereklidir.

Gece Altını Islatma Nedenleri Nelerdir?

Yatak ıslatmanın kesin nedeni bilinmemektedir, ancak çeşitli nedenlerin gece ıslatmasında rol oynadığı bilinmektedir. Bu faktörler şunlar olabilir: İlk üçü gece ıslatmanın temel faktörü sayılmaktadır.

  • Küçük kapasiteli ve aşırı aktif mesane: Çocuğun mesanesi gece üretilen idrarı tutacak ve depolayacak kadar kapasitesi gelişmemiş ve/veya mesanede uygun olmayan kasılmalar olabilir. İdrar kaçıran çocuklarda uykudaki fonksiyonel mesane kapasitesinde bir azalma veya mesanenin gece aşırı aktivitesi altını ıslatan çocuklarda altta yatan temel faktörlerden biridir.

  • Mesanenin dolduğunu hissetmemek: Mesaneyi kontrol eden sinirlerin tam olgunlaşmamış veya olgunlaşması yavaşsa, dolu bir mesane çocuğu uyandıracak ölçüde bir uyarı vermiyor olabilir, ki bu özellikle uyku derinliği fazla olan çocuklarda ön plandadır.

  • Hormon dengesizliği: Normalde gece idrar üretimi gündüze nazaran yarı yarıya daha azdır, ve bu beyin tabanından(hipofizden) gece salgılanan ADH(antidiüretik hormon) isimli hormon tarafından sağlanmaktadır. Bu hormonun olmaması, yetersiz veya uygunsuz salgılanması gece de gündüz gibi idrar üretimi olur. Bu da gece işemelerine neden olabilmektedir.

  • İdrar yolu enfeksiyonu: İdrar yolu enfeksiyonları çocuğun idrarını kontrol etmesini zorlaştırabilir. Bu hastalarda gece ıslatması yanında; gündüz vakti idrar kaçırma, sık idrara çıkma, idrarda kanama, ve idrar yaparken yanma eşlik edebilir.

  • Uyku apnesi ve solunum yolu tıkanıklıkları: İltihaplı ve büyümüş bademcikler, adenoid denilen geniz eti ve burun tıkanıklıkları gibi solunum yolu problemleri nedeniyle çocuğun solunumunun uyku sırasında kesintiye uğradığı bir durum olan obstrüktif uyku apnesi (geçici solunum durması) gece ıslatmasını bir nedeni olabilir. Bu hastalarda horlama görülebilir ve uyku kalitesi bozuk olduğu için gündüzleri yorgunluk ve uyuşukluk saptanabilir.

  • Şeker hastalığı: Daha önce kuru olan çocukta, gece işemesi başladı ise bu şeker hastalığını ilk belirtisi olabilir. Şeker hastası olan çocuklarda ayrıca, çok miktarda(hacim olarak) idrar çıkma, devamlı susuzluk hissi-çok su içme, ve yemek iştahı iyi olmasına rağmen kilo kaybı görülebilen diğer şikayetlerdir.

  • Kronik kabızlık: İdrar yapma/tutma ve dışkı yapma/tuma da aynı kaslar kullanılmaktadır. Uzun süreli kabızlık olduğunda, bu kaslar işlevsiz hale gelebilir ve geceleri yatak ıslatmaya katkıda bulunabilir.

  • İdrar yolunda veya sinir sisteminde yapısal kusurlar: Nadir de olsa çocuğun nörolojik sistemindeki veya üriner sistemdeki kusurlara bağlı gece ıslatma problemi yaratabilir.

Gece Altını Islatma Risk Faktörleri Nelerdir?

Gece altını ıslatmanın risk faktörleri şunlardır:

  • Cinsiyet: Erkek çocuklarda, kız çocuklara göre iki kat fazla görülmektedir.

  • Stres ve kaygı: Aileye yeni çocuk gelmesi, yeni bir okula başlamak veya evden uzakta uyumak gibi stresli olaylar gece altını ıslatmayı tetikleyebilir.

  • Aile öyküsü: Çocuğun ebeveynlerinden biri veya her ikisi çocukken yatağını ıslatmış olması, çocuklarının da yatağı ıslatma olasılığını yükselttiği bilinen bir gerçektir. Gece altını ıslatmanın altta yatan bir genetik temeli olduğu bilinmektedir, ve bu durumla ilişkili çeşitli genler ortaya konmuştur.

  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu: Dikkat Eksikliği ve/veya Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda yatak ıslatma daha yaygın bir şekilde görülmektedir, gece altını ıslatma problemi için kesin bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir

Altını ıslatan çocukta beklenen ruhsal ve bedensel sıkıntılar şunlardır: Komplikasyonlar

Sinir bozucu olsa da, fiziksel bir neden olmadan yatak ıslatma herhangi bir sağlık riski pek oluşturmaz. Bununla birlikte, altını ıslatan çocukta beklenen bazı problemler şunlardır:

  • Altını ıslatan çocukta genelde suçluluk ve utangaçlığa bağlı kendi özgüvenine ve özbenliğe olan saygıda azalma görülmektedir. Özgüven kaybı belirgindir, bazı kişilik bozuklukları görülmektedir. Sorumluluk pek almazlar.

  • Bu çocukların sosyalleşme problemleri vardır, yatılı olarak bir yerde kalma ve kamp gibi sosyal aktivitelere katılamazlar.

  • Çocuğun poposunda ve genital bölgesinde idrar bağlı deri döküntüleri olabilir. özellikle çocuk ıslak iç çamaşırıyla uyuyorsa, değiştirmiyorsa bu tür cilt problemleri görülebilir.

Teşhisde Neler Yapılır?

Altını ıslatan çocukta, altta yatan herhangi bir nedenin olup olmadığını belirlemek için bir dizi muayene ve tetkik yapılır.Bunlar şunlardır:

  • Öykü ve aile hikayesi: Çocuğun ailesinden ve kendisinden detaylı bir sorgulama ve hikaye, teşhisin temelini oluşturmaktadır. Öncelikle sadece gece uykuda idrar kaçırmanın mı olduğu yoksa başka işeme sorunları / kabızlık gibi problemlerle birlikte mi olduğu aydınlatılmalıdır. Bunun için ailenin çocuğun gün içindeki durumuna dikkat etmesi gerekmektedir. Çocuğun, günlük sıvı alımının, aile öyküsü(diğer aile bireylerinde ve ebeveynlerde olup olmadığı), bağırsak ve mesane alışkanlıklarının ve yatak ıslatma ile ilgili sorunların tartışılması

  • Fizik muayene: Çocuğun genel fizik muayenesi altını ıslatmanın altında yatabilecek bir problem hakkında bir ipucu verebilir.

  • Mesane günlüğü ve semptom skoru formu doldurulması: Daha önce dikkat edilmemiş ise çocuğun günlük işeme alışkanlıklarını ortaya koymaya yarayan bir işeme çizelgesi(mesane günlüğü) ve işeme bozuklukları semptom skoru formunun doldurulması bu konuda değerli bilgiler verecektir.

  • Laboratuvar testleri: İdrar, rutin kan testleri ve böbrek fonksiyon testleri; özellikle diyabet ve idrar yolu enfeksiyonları açısından değerli bilgiler verebilir.

  • Görüntüleme testleri: İdrar yolunun yapısına bakmak için böbreklerin veya mesanenin ultrason, ve gerektiğinde daha gelişmiş tomografi ve MR gerekebilir.

  • Üroflowmetri ve ürodinami: Rutin testler arasında değildir, bazı problemli ve nörolojik kökenli problemleri saptamak için yapılabilir. Üroflowmetri elektronik olarak idrar akım hızını ölçen basit bir incelemedir. İnvaziv-girişimsel ürodinamik incelemede ise doktor veya hemşire, idrar yoluna ve makata(rektuma), karın içi ve mesane basıncını ölçmek için birer kateter yerleştirirler. Yerleştirilen kateterden yavaşça sıvı gönderilerek idrar torbasının olarak dolmasına benzer bir durum oluşturulur ve tüm basınçlar dolum ve boşaltım sırasında ölçülür ve kaydedilir.

Altını Islatan Çocukta Tedavi Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır

Çoğu çocuk yatağını ıslatarak kendi kendine büyür. Erken yaşlardaki çocuklardaki şikayetler eğer çocuğun ve ailesinin hayat kalitesini bozacak düzeyde değilse, çocuk çok rahatsız olmuyor veya utanmıyorsa, bu durumun büyüdükçe geçebileceği düşünülerek tedavi bir müddet ertelenebilir. Yine bu çocuklara önerilebilecek olan ve genellikle ilk tedavi seçeneği olarak bilinen davranışsal tedavi uygulanabilir. Bunun psikolojik bir problem olmadığı ve oldukça sık rastlanan bir problem olduğu unutulmamalıdır. Daha önce bahsedildiği gibi enürezis nokturnanın çocuğun nörolojik olgunlaşma ile birlikte yıllar geçtikçe ortadan kalkacağı düşünüldüğünde bu yöntemin denenmesi mantıklı olabilir.

Hayat Tarzı Değişiklikleri

Altını ıslatan çocuk probleminde, ailenin bu problemin ne olup ne olmadığını anlaması, destekleyici ve motive edici bir yaklaşımda bulunması olmazsa olmazdır. Evde yapabileceğiniz hayat tarzı değişiklikleri şunlardır:

Akşamları sıvıları sınırlayın: Yeterli sıvı almak önemlidir, bu nedenle çocuğunuzun bir günde ne kadar içeceğini sınırlamasına gerek yoktur. Ancak, akşam-gece vakti sıvı ihtiyacını sabah ve öğleden sonra erken saatlerde almayı teşvik etmekte, akşamdan yatana kadar olan sürede sıvı tüketimini azaltmakta fayda var. Ancak çocuğunuz akşamları spor pratiğine veya egzersizlere katılma durumu varsa , akşam sıvılarını sınırlamak zarar verebilir. Bu durumda sıvı alımı gün içine eşit olarak dağıtılmalıdır.

Diyet: Kafein içeren içecek ve yiyeceklerden kaçınmakta fayda var. Kafeinli içecekler günün herhangi bir saatinde çocuklar için önerilmez. Kafein mesanede kasılmayı uyarabileceğinden, özellikle akşamları kafein tüketimine dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca Akşam yemeğinde tuzlu gıdaların tüketiminden kaçınılmalıdır.

Kabızlıkla mücadele: Kabızlık problemi varsa bunun çözülmesi elzemdir. Bunun için bol lifli gıdalar ve yeterli miktarda sıvı alımı şarttır. Her sabah kaka yapmayı alışkanlık haline getirmek uygun bir yöntemdir ama eğer bu uygulanamıyorsa yemekten 15-20 dakika sonra çocuğun tuvalete gitmesi ve kaka yapmasını teşvik etmekte yarar vardır.

Yatmadan önce çift işemeyi teşvik: Çift işeme, yatmaya hazırlanırken bir kez, birde uykuya dalmadan hemen önce olmak üzere iki kez idrar çıkayı teşvik etmeliyiz. Ayrıca, çocuğa, gerekirse gece boyunca tuvaleti kullanmasının uygun olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ayrıca mutlaka uyuduktan 2 saat sonra kaldırılıp işemesi sağlanmalıdır. Yine yatak odası ve banyo arasındaki yolu kolayca bulabilmesi için küçük gece lambaları kullanılabilir.

Gün boyunca düzenli tuvalet kullanımını teşvik: İşemenin düzenlenmesi de oldukça önemlidir. Gündüz ve akşam, çocuğunuzun her iki saatte bir veya en azından aciliyet hissinden kaçınmak için yeterince sık idrara çıkmasını önerin. Okulda en azından iki teseffüsde bir tuvalete gitmesini teşvik etmeliyiz, ve bunun yanında eğer klozet kullanıyorsa (alafranga tip tuvalet) ayaklarının desteklenmesinde fayda var.

Cilt ıslaklığa bağlı oluşabilecek kızarıklıkları önleme: Islak iç çamaşırların neden olduğu kızarıklıkları önlemek için çocuğun her sabah poposunu ve genital bölgesini yıkamasına yardımcı olmakta fayda var. Ayrıca, yatmadan önce etkilenen bölgeyi koruyucu bir merhem veya krem kullanılabilir. Bu ürünleri kullanırken doktora danışmakta fayda vardır.

Davranışsal Tedavi-Destek tedavisi

Çocuklar anne babalarını kızdırmak için altını ıslatmazlar. Siz ve çocuğunuz sorunu birlikte çözerken sabırlı olmaya çalışın. Etkili tedavi stratejilerinin başarılı olması zaman alabilir.

Çocuğunuzun duygularına karşı duyarlı olma: Başka bir sebebe bağlı olmayan, saf gece altını ıslatma problemi, psikolojik kökenli olmamakla birlikte çocuk üzerinde psikolojik olarak negatif bir etki bırakması beklenen bir durumdur. Tedavinin belki de en önemli gerekçesi budur. Çocuk kaygılı, stresli ve endişeli ise, bu duygularını ifade etmesi için onu teşvik edin. Bu problemin üstesinden gelmesi konusunda çocuğu cesaretlendirmek, destek ve teşvik sunmak önemlidir. Çocuğunuz kendini sakin ve güvende hissettiğinde, altını ıslatmak daha az problemli hale gelebilir. Gerekirse, stresle başa çıkmak için, ek stratejiler hakkında, hekimden destek alınabilir.

Altını ıslatmanın kolayca temizliği için plan yapma: Bu amaçla; çocuğun yatağına sıvı geçirmeyen plastik bir örtü yaymak, geceleri idrarı tutucu kalın, emici iç çamaşırı kullanmak, ilave yatak takımlarını ve pijamaları el altında bulundurmak yararlı olabilir. Ancak, uzun süreli çocuk bezleri veya tek kullanımlık iç çamaşırı kullanımı önerilmemektedir.

Çocuktan yardımı alınabilir: Çocuktan, yaşı uygunsa, ıslak iç çamaşırlarını ve pijamalarını durulamasını veya bu eşyaları yıkanmak üzere özel bir kaba koymasını istemek, çocuğun mevcut durumdan daha fazla sorumluluk almasına ve hissetmesine yardımcı olabilir.

Çocuğun çabasını kutlama ve ödüllendirme: Altını ıslatan çocuğa ailenin destek olması oldukça önemlidir.Yatak ıslatma istem dışıdır, bu nedenle çocuğunuzu yatağını ıslattığı için cezalandırmak veya kızmaz mantıklı değildir, ve varsa diğer kardeşlerin yatağını ıslatan çocukla dalga geçmesine fırsat vermemek gerekir. Bunların yerine, çocuğun yatma vakti rutinini takip ettiği ve altını ıslattıktan sonra temizliğe yardımcı olduğu için övmek lazımdır. Hatta çocuğu motive etme adına ödül sistemi kullanılabilir, şöyleki, çocuk; sizin bu durumu güvence, destek ve anlayışla karşılamanız karşısında kuru geceleri sabırsızlıkla bekleyebilir. Belli takvim aralığını belirleyerek aralıksız kuru kalma başarısını ödüllendirme yöntemi, çocukların bu konuda motivasyonlarını artırmakta ve problemin aile içinde kabul edilerek çocuğun üzerindeki psikolojik baskının azaltılmasını sağlayabilmektedir.

Altını Islatan Çocuklarda Alarm Cihazı Kullanımı

Çoğu eczanede reçetesiz satılan bu küçük, pille çalışan cihazlar, çocuğun pijamasına veya yatağındaki neme-ıslaklığı duyarlı bir pede-çarşafa bağlanır, ped ıslaklığı algıladığında alarm çalar, çocuk uyanır, idrarını tutar, ve tuvalete gider. Uykusu ağır olan, alarma rağmen uyanmayan çocuklarda, ebbeynlerler tarafından alarm çaldığında çocuk uyandırılır ve idrar yapması temin edilir.

Altını Islatan Çocukların Tedavisinde Alternatif Tıp Yöntemleri

Gece altını ıslatma tedavisinde tamamlayıcı veya alternatif tıp yaklaşımları günümüzde oldukça popülerdir.. Ancak bu gibi yaklaşımların, yatak ıslatmayı tedavi edici etkinlikleri kanıta muhtaçtır, kanıtları zayıf ve sonuçsuzdur ya da bu tür çabaların etkisiz olduğu kanıtlanmıştır. Bu yöntemleri konu alan çalışmaların güvenilirliği iyi seviyede değildir.

Bu amaçla kullanılan alternatif tıp yöntemleri şunlardır:

  • Hipnoz,

  • Akupunktur,

  • Kayropraktik terapi ve

  • Bitkisel terapi

Sonuç olarak gece altını ıslatamanın bir problem olarak kabul edilmesi ve çocuğun bu bağlamda suçlanarak değil desteklenerek problemle başa çıkılması en doğrusudur. Bu problemin ilerleyen yaş ile birlikte büyük oranda kaybolacağını bilmek önemlidir. Bunun yanında gece idrar kaçırmanın sosyal ve psikolojik olarak etkileme düzeyine geldiği durumlarda ilaç (desmopressin) veya alarm tedavisinin veya seçilmiş vakalarda iki tedavinin birlikte kullanılmasıyla bu hastaların çok çok büyük kısmı erişkin yaşlara bu problemi atlatarak gelecektir.

Okumaya Devam

Trendler