Sivilce Nedenleri - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Fitoterapi

Sivilce Nedenleri

Yayınlanan

üzerinde

Sivilce nedenleri hakkında yazılan çizilen birçok bilgi, tedavisinde uygulanan birçok yöntem var. Sivilcenin temel nedenini bulup çözmekse tedavi yaklaşımında asıl olması gereken. Hepimizin hayatını çekilmez kılmaya yeten, bazen ne yaparsak yapalım ilerlemesi durmayan, yüzden boyuna, sırta, göğüse doğru inen sivilcelerin nedeni sadece cildimizin yüzeyinde olan sorunlar değildir.

En sık görülen akne, tipik olarak yüzünüzün t bölgesinde veya çene bölgesinde görülen, etkilenen bölgenin çevresinde beyaz nokta, siyah nokta ve genel kızarıklık karışımı ile ortaya çıkan aknedir. bu tip sivilceler ‘Acne vulgaris’ olarak adlandırılır.

Sivilcelerin başka bir tipi, kistik akne olarak adlandırılan cilt altında tıpkı bir tepe gibi oluşan ve asla küçülmeyen sivilcelerdir. Bu tip akneler cildin daha derinlerine gitmeye yatkındırlar. Dokunmakla ağrılı, daha kalıcı olma eğilimindedirler. Kistik akneler daha çok cildin alt yarısında ve göğüs, sırt ve omuzlarda bulunurlar.

Akneye sahip olmak tabi ki mental olarak rahatsız edicidir. Kronik aknesi olan insanların depresyona daha yatkın olduğu keşfedilmiştir. Sivilcesi olan insanlarda sosyal çevrede rahatsızlık hissetme durumu ortaya çıkmaktadır. Sosyal çevre tarafından temiz olmadığım düşünülüyor gibi bir yargıya kapılmaktadırlar. Evet, cilt temizliği akne oluşumunda çok önemli olsa da olay bu kadar basit değil. Aknesi olan insanlar daha sağlıklı beslense de cildini sık sık yıkasa da bu iki önlem sivilceyi çözmeyi sağlayamayabiliyor.

Ergenlikte insanların %50’sinden fazlasında akne gözlenir. Çoğu insanda akne 20’lerin sonları ve 30ların başlarında son bulsa da bazılarında inatçı olarak devam etmeye eğilimlidir.
Yetişkin çağ akneleri genellikle kistik, yüzün alt tarafı ve boyun, dekolte ve sırt bölgesinde olmaya eğilimlidir. Ergenlik döneminde en azından aknenin ne zaman gerileyeceğini tahmin ederiz, yetişkin dönemdeki aknenin en büyük sorunu ne zaman gerileyeceğinin bilinmemesidir. Bu insanları ucunda ışık olmayan bir tüneldeymiş gibi hissettirir.

Akneyi çözmek için yapmamız gereken ilk şey altta yatan nedeni bulmaktır. 

Özellikle ergenlerde aknenin hormonal dengesizliklerden kaynaklandığı bilinir. İleri yaştaysa özellikle menstruasyon döngüsü boyunca kadınlarda akne oluşum nedeninin hormonal olduğu bilinir. Peki hormonal ama neden hormonlarda dengesizlik oluyor. Özellikle yetişkinlerde bunun sebepleri arasında en önemli sebep; östrojen dominansidir.

Hormonal Akne Sebeplerinin Bazıları;

1.Östrojen dominansi; östrojen seviyelerinin progesteron seviyelerinin karşısında artmış olmasını tanımlar. Normalde östrojen ve progesteron bir denge içerisinde yer alırlar, denge bozulduğunda östrojenin progesteron karşısında artmasına östrojen dominansi denir. Bu iştah dengesizliği, mod değişmesi, baş ağrıları, anksiyete gibi durumlara da neden olabilir, ek olarak aknenin en önemli sebeplerindendir,
2.Androjen fazlalığı; testosteron cilt yüzeyinde Sebum ve keratinin aşırı üretimine neden olur. Bu da porların tıkanmasına yol açar. Aşırı androjenin sebepleri arasında; polikistik over sendromu, stres kaynaklı adrenal aksın bozulması yer alabilir. Testosteron fazlalığının diğer belirtileri arasında; kıllanma, düzensiz adet dönemleri, elma tipi kilo alma sayılabilir.

3.Ailesel bir hormonal sorun yani genetik geçiş hormonal aknede rol oynuyor olabilir. Eğer ailede PCOS, erken saç dökülmesi, prostat hiperplazisi gibi bir durum söz konusu ise genetik yatkınlık göz önünde tutulmalıdır.

Hormonal sebeplerden sonra beslenmeye dikkat çekmek istiyorum.
Beslenme konusunda akneye sebep olabilecek faktörler arasında inflamatuar olduğunu bildiğimiz gıdalar bulunmaktadır. bu gıdalar;

Eliminasyon diyetinde de mutlaka kestiğimiz gluten, süt ve süt ürünleri, rafine şekerdir. Bunlar bağırsakta ve akabinde genel olarak tüm vücutta inflamasyonun yani toksik bir reaksiyonun başlamasına neden olurlar, inflmasyonun fazlasıyla artması ise vücudumuzda çeşitli organ ve sistemlerde hasarlara yol açar. Bu sonuclardan biri aknedir.
Inflamatuar gıdalar arasında sayabileceğimiz ve sıklıkla tüketiminin akneye neden olduğunu bildiğimiz diğer gıdalar arasında glisemik indeksi yüksek besinler yer alır.Glisemik indeksi yüksek besinler insülin ve beraberinde IGF1 dediğimiz bir başka maddenin aşırı salınımına yol açar. Bu maddenin reseptörleri ciltteki aknenin oluşumundan sorumlu sebase glandlarda da bulunmaktadır. Dolayisiyla aşırı salınımı akne oluşumuna sebebiyet vermektedir.

Akne oluşumunda diğer bir sebep detoksifikasyon yolaklarının yetersiz kalmasıdır.

Vücudumuz, karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve idrar yolları, bağırsaklar, akciğerler, lenfatik sistem ve deriden oluşan komplike detoksifikasyon yollarına sahiptir. Bu organların her biri, vücuttaki toksin seviyesinin ve atıkların dengede tutulmasında kritik bir rol oynar. Özellikle karaciğer detoks sitemleri akne oluşumunda ayrıca önemlidir. Kronik akneden muzdarip hastalarımızda karaciğer detoks sistemlerini desteklemek en önemli yaklaşımlarımızdan birisidir.

Ve hepimizin hayatında en çok rol oynayan sebep olarak; stres. Stres sonucunda vücut adrenallerden kortizon hormonu salgılar. Kortizon ve östrojen, testosteron gibi seks hormonları aynı yolaklardan sentezlendiği icin hormonal balance bozulur. Stres bu sekilde adrenalleri etkileyerek vücudunuzda hormon dengesizliğine yol açar ve akne oluşumuna sebebiyet verebilir.

Son zamanlarda üzerinde sıklıkla durduğumuz diğer bir konu ise bağırsak, immün sistem ve cilt bağlantısı. Kısaca şu şekilde açıklayabiliriz; bağırsak florasındaki bir dengesizlik yani imbalance bakteriyel endotoksinler ve lipopolisakkaridler nedeniyle immün sistemi aktive edebilir. Cildimizde bulunan immün sistem hucrelerinin aşırı derecede uyarılması sonucu enflamasyonun artışı cilt bariyerinin bozulmasına ve akabinde bakterilerin kolayca yerleşip akne oluşturmasına neden olur.
Bağırsaktaki disbiyozun akneye neden olmasının diğer bir parçası SIBO dur. Siboda bozulan motor hareketler kabızlığa ve bu durum inflamasyonun daha da artıp aknelerin oluşmasına sebep olur.

Sivilceyi tedavi etmek ve sonsuza kadar ondan kurtulmak için altta yatan mekanizmanı aydınlatılması çok önemlidir.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Fitoterapi

Eliminasyon Diyeti

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Eliminasyon diyeti en çok sorulan konulardan biri. Bu yazımda sizler için eliminasyon diyeti nedir?, Eliminasyon diyeti nasıl uygulanır? gibi merak edilen sorulara cevap vermeye çalıştım.

Kronik hastalıklardan muzdarip birçok insan var ve bu sayı giderek artıyor. Fonksiyonel tıp bakış açısı, kronik hastalıkların vücutta bir inflamasyon yani vücudun normal olmayan durumlara karşı verdiği bir reaksiyon cevabı sonucu oluştuğunu kabul eder. Bu bakış ile kronik hastalıkları tedavi ederken ilk basamak tedavide inflamasyona yol açabilecek birçok şeyi hastalarımızın hayatından çıkartırız. Bu döneme eliminasyon dönemi deriz ve beslenme bu dönemin olmazsa olmaz parçasıdır. Bu amaçla düzenlediğimiz etkenler beslenmenin yanında birkaç başlık halinde incelenebilir. Hastanın uyku alışkanlığı, tuvalet alışkanlığı, tükettiği sıvılar, stres, kimyasallar, elektromanyetik yük ve hareketsiz yaşam tarzı bunların başlıcalarıdır.

Hastalıkların bağırsaktan başladığına olan inancımız diyeti eliminasyon döneminin en önemli komponenti yapmaktadır.

Eliminasyon diyetinde amacımız, zaten vücutta artmış olan alarm seviyesinin bir an önce normal seviyeye inmesi, zarar görmüş ve bağışıklık sistemi cevabı normal olmayan bağırsakların cevabını düzenlemek, sağlığına tekrar kavuşması için uygun ortam hazırlamaktır.

Bunun için potansiyel alerjenlerin ve bağırsaklara zarar verdiği bilinen gıdaların diyetten çıkartılması gerekir. Burada amaç kilo vermekten önce dengeyi sağlamaktır ama bu diyeti yapan birçok insan kilolarına da kalıcı şekilde veda eder.

Eliminasyon diyeti, hastaya göre değişmekle beraber 6-8 hafta devam ettirilir, bu süreçte eksik vitamin, minerali yerine koyduktan ve bağırsakları takviyelerle destekledikten sonra yavaş yavaş kesilir.
Eliminasyon diyetinde kesinlikle kesilen bazı gıdaların yanında kişiye özel kesilen besinler de vardır. Danışanın histamin intoleransı veya altta yatan başka hastalıkları varsa aşağıdaki listemize ek bazı gıdalar da kesilebilir. Bazen de hastalarımızda bu listeden izin verdiğimiz gıdalar olabilmektedir. Genel olaraksa eliminasyon diyetimizin çerçevesi şu şekildedir:

Diyette Tüketilmemesi Gerekenler;

1.Gluten İçeren Tüm Tahıllar (Buğday, şehriye, yarma, tam buğday, arpa, çavdar…) ve Bunların Unları
2. Tüm Şeker ve Tatlandırıcı Çeşitleri (Glikoz-fruktoz şurubu, sakkaroz, aspartam ve diğer tatlandırıcılar)
3. Süt ve Süt Ürünleri (Kefir, peynir, yoğurt (ev yapımı da dahil), hayvansal her türlü süt)
4.Sığır eti ve İşlenmiş Et Ürünleri (salam, sosis, koruyucu ve gluten içeren pastırma)
5.Kabuklu Deniz Ürünleri
6.Mısır
7.Soya ve Soyalı Gıdalar
8.Alkol
9.Yer Fıstığı

Bu liste az önce de dediğim gibi kişiye göre genişletilebilmektedir.
Eliminasyon diyetinde yasak olan gıdaları sayınca insanlardan genelde ben ne yiyeceğim gibi bir geri dönüş alıyorum. Serbest gıdaları listelemek bu konuda yardımcı olabilmektedir;

1.Doğadan Gelenler; Meyve ve Sebzeler (bazı kişilere özel kısıtlamalar olabilmektedir.)
2.Kavrulmamış Kuruyemişler
3.Zeytinyağı, Sade Yağ Gibi Sağlıklı Yağlar
4.Yağlı Tohumlar (Chia, keten tohumu…)
5.Mevsiminde Taze Küçük Deniz Balıkları
6.Kuzu Eti
7.Organik, Serbest Dolaşan GDO’suz Beslenmiş Kümes Hayvanları
8.Baharatlar (Zerdeçal, Karabiber, Zencefil, Kekik, Sumak, Biberiye, Tarçın) Baharatlar ayrıca antioksidan güçleri ile sağlığınıza ekstra destek sağlayacaktır.
9.Pirinç Serbesttir (Miktarı Abartmadan, Şehriyesiz).

Peki ya baklagiller?

Baklagiller; Tamamen Kişiye Göre Verilen Bir Karar.

Eliminasyon diyeti sürecinde ne yiyeceğinizi planlamalısınız. Özellikle çalışıyorsanız bir önceki günden yada haftasonundan yapacağınız planlama hayat kurtarıcı olabilir. Önceden planlamayan hastalarım ne yazık ki ya aç kalıyor ki bu da metabolizmayı olumsuz etkileyebiliyor yada diyeti bozuyor. Ne yazık ki bilmeniz gerekiyor ki eliminasyonda bir kereden bir şey olmaz mantığı yoktur. Özellikle ilk 3 yasak gıda kesinlikle bir kere bile tüketilmemesi gereken besinlerdir. Eliminasyon diyetini yaparken ne zaman hangi supplement yani besin desteği başlanmalı veya ne zaman hangi gıda eklenmeli gibi sorular tamamen kişiye özel olup fonksiyonel tıp eğitimi ve bitkisel ilaçlar öneriliyorsa ek olarak fitoterapi konusunda eğitim almış olan hekiminiz tarafından size özel olarak belirlenecektir.

Bu diyet birçok basamaktan oluşan bir diyettir, doktor kontrolü olmadan yapmanızı önermiyorum. 

Sağlıklı günler.

Okumaya Devam

Trendler