Sosyal Fobi - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Çocuk Psikiyatristi

Sosyal Fobi

Yayınlanan

üzerinde

“Gözlerinizi kapatın ve bir an için sınıfa girdiğinizi düşünün. İçeride arkadaşlarınız ve öğretmeniniz var. Herkes size şaşkın şaşkın bakıyor. Siz de ne olduğunu anlamadan kafanızı eğdiğinizde bir bakıyorsunuz pantolonunuzu giymeyi unutmuşsunuz. O an çok utanıyorsunuz, yüzünüz kızarıyor, terlemeye başlıyorsunuz, elleriniz titriyor, bir yandan da kalbiniz hızlı hızlı çarpıyor, ardından sanki nefes alamıyor ve ölecek gibi hissediyorsunuz. Hemen oradan uzaklaşmak istiyorsunuz. Tabi utandığınız için de diğer gün o sınıfa tekrar girmek istemiyorsunuz.” İşte sosyal fobisi olan insanların hissettiği ruh hali tam olarak da buna benziyor. Her girdikleri kalabalık ortamda benzer hisleri ve fiziksel belirtileri yaşıyorlar. Tabi sonrada o ortamdan kaçmak, aynı hisleri yaşamamak için bir daha kalabalığa girmek istemiyorlar. Çünkü insanların kendileri hakkında zayıf, güçsüz, aptal ya da korkak gibi yargılarında bulunacağını düşünüyorlar. Bu durum gün geçtikçe hayatlarını daha çok etkilemeye başlıyor, kişi girdiği ortamda rahatsızlık hissettiğinden kaçmaya çalışıyor, ortamdan uzaklaşmak onu rahatlatıyor. Bu şekilde başlayan kısır döngü kişinin kalabalık ya da yabancı ortamlara girmemesine, kendi dünyasına kapanıp insanlardan uzaklaşmasına ve depresyona girmesine sebep olur.

Tanımına bakacak olursak, Sosyal fobi adı da verilen sosyal anksiyete (kaygı) bozukluğu, kişinin sosyal durumlara karşı aşırı ve akıl almaz derecede korku duyduğu bir tür anksiyete rahatsızlığıdır. Anksiyete, diğerleri tarafından eleştirilme, seyredilme ve yargılanma korkusundan kaynaklanır. Sosyal fobisi olan kişi hata yaparak başkalarının önünde rezil olacağından veya utanç duyacağından korkar. Belki de korkusu sosyal beceri eksikliği veya başkalarının önünde yaşanan bir deneyimle daha da kötüleşebilir, anksiyete patik atağa dönüşebilir. Korkunun bir sonucu olarak, kişi ya aşırı sıkıntı içinde bazı sosyal durumlara katlanır yâda hepsinden kaçınabilir. Sosyal fobisi olanlar henüz gerçekleşmemiş olaylar nedeniyle günlerce hatta haftalarca korku çekerler. Sosyal fobisi olanların çoğu korkusunun yersiz olduğunu bile bile bunun üstesinden gelemez. Sosyal fobinin görülme sıklığı %2 – %13 Aralığında seyretmektedir. En sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklardan birisidir. Amerika’da erişkinler arasında yapılan çalışmada yaşam boyu sıklığı %13,3 olarak saptanmıştır. Sosyal fobi, daha çok 10-17 yaşlar arasında başlar. Sosyoekonomik durumu yetersiz, işsiz ve eğitim düzeyi düşük olanlarda daha sık görülür. Çocuk yetiştirme tarzı, toplum içine yeterince çıkmama, ailenin başkalarıyla görüşmemesi, çocukluktan itibaren çekingen bir yapının olması da görülme sıklığını arttırmaktadır.

Belirtileri nelerdir? Korkulan durumla karşılaşıldığında bedensel belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler yüz kızarması, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, kas gerilmesi, ağız kuruluğu, nefes darlığı ya da nefes kesilmesi, mide-bağırsak sisteminde rahatsızlık ve ishaldir. Çocuklar kaygılarını ağlayarak, ebeveynlerine yapışarak veya öfke nöbetleriyle ifade edebilirler. O sırada kişinin aklından “Ben güçsüzüm, çirkinim, yetersizim, kötüyüm, sevilmeye layık değilim, hayâ yapmamalıyım, kusursuz davranmalıyım, herkes beni beğenmeli” gibi düşünceler geçer. Bu düşünceler sonrasında oluşan kaçınma belirtileri korkulan ortamı terk etme, bir daha o ortama girmeme, göz temasından kaçma, ilgisiz şeyler düşünme, başkasının önünde yemek yemekten, konuşmaktan kaçınma şeklinde olabilir. Bu hastalıkta ek psikiyatrik rahatsızlıklar da çok sık görülür. (Depresyon, panik bozukluk, takıntı hastalığı, çekingen kişilik bozukluğu gibi rahatsızlıklar.)

Sosyal fobinin tedavisi çok ayaklıdır. Tedaviye ailenin, eşlerin, öğretmenlerin hastanın ve doktorun aktif katılımı çok önemlidir. Hastalık ilaç tedavisi ve psikoterapi ile tedavi edilir. İki tedavinin beraber uygulanması başarı şansını önemli ölçüde yükseltecektir. Verilen ilaçlar vücudun salgıladığı “seratonin” isimli bir madde üzerinden etkilidir. Sanılanın aksine bağımlılık yapmaz, uyku getirmez, ileride kısırlık yapmaz. Bu sebeple güvenle kullanabileceğiniz ilaçlardır. Eğer siz veya çocuğunuz bu hastalıktan muzdaripseniz tedavisiz kalmayın!

Haftaya görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Çocuk Psikiyatristi

Disleksi İle Yaşam

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Merhaba, ‘hocam çocuğumda disleksi olabilir mi?’ ‘ hocam ben de disleksi var mıdır?’ ‘çocuğumun disleksi olmasında benim suçum var mı?’ ‘sizce çocuğum akranlarına yetişebilecek mi?’ ‘aslında çok zeki ama ne oluyor anlamıyorum’ ‘ bu durumla nasıl baş edeceğiz?’ ‘zekasında mı bir sorun var acaba?’ gibi birçok soruyla karşılaşıyorum. Ebeveynler haklı olarak endişeli olarak geliyor ve kafaları çok karışık olabiliyor. Arkadaş ortamından, sosyal çevreden, okuldan gelen şikayetlerde bunların üzerine eklenince kendilerini çıkmazda ve çaresiz hissedebiliyorlar. Şöyle belirteyim , biz yetişkin olarak bu durum karşısında bu kadar çaresiz hissederken çocuklarımızın durumunu anlamak, onların nasıl zorlandığını fark etmek çok ama çok önemlidir.

Evet , çocuğumuz fiziksel olarak büyürken gelişirken aynı zamanda sosyal, bilişsel ve dil olarak da gelişimine devam etmektedir. Erken çocukluk döneminde 2 yaş civarı özellikle çocuğun dil gelişiminde belirgin ilerlemeler olması gereken dönemdir.

Disleksi gelişimi aşağıdaki şekillerde olabilir:

-Fonolojik Disleksi: Bu şeklinde sesleri çıkarma anlamada sorun daha belirgindir. Sesleri tanıyamama okuma ve anlamayı otomatik olarak olumsuz etkilemektedir.

-Basit ya da yüzeysel  Disleksi: Kullanılan sözcükleri tanıma anlama ve yazmada sorun vardır. 

-Görsel disleksi:  Burada görsel becerilerde ki soruna bağlı olarak okuma anlamada sorun vardır.Daha çok görme ve nörolojik sorunlar ile birliktedir.

-Klasik bilinen Birincil Disleksi: Disleksinin en yaygın türüdür. Beynin sol yarısında işlevsellikte sorunlar vardır ve en sık karşılaşılan türü budur. Bu tipi yaşın büyümesi ile ortadan kalkmamaktadır.

-Gelişimsel olarak ortaya çıkan İkincil Disleksi: Bu anne karnından itibaren maruz kalınan olumsuzluklara bağlı olarak ortaya çıkar ve şartlar düzeltildiğinde çocuğun büyümesi ile azalması mümkündür.

-Travmatik nedenler ile oluşan Disleksi: Yetişkin veya çocuklarda, travma veya hastalık nedeniyle beyinde meydana gelen hasara bağlı gelişir.

Disleksi, çeşitli çevresel faktörler, genetik durumlar, zorlayıcı gebelik ve doğum, gelişim süreçlerinde beyin gelişimini olumsuz etkileyen enfeksiyon vs gibi durumlardan da oluşabilir.

Ne nedenle ortaya çıkmış olursa olsun, kişinin hayatını zorladığı ve mutlaka gerekli desteklerin alınmasının  önemli olduğunu unutmadan ilgili uzmanlık alanlarına (çocuk doktoru ,çocuk psikiyatrisi,çocuk nörolojisi) başvurulması çözüm için şarttır.

Disleksi ne zaman fark edilebilir? 

Erken çocukluk döneminde, özellikle çocuğun dil gelişiminin hızlı olduğu 2 yaş döneminde fark edilebilir. Ama disleksinin fark edilmesi, anlaşılması güç olabilir. Özellikle okul yıllarında daha belirgin olarak sorunlar ortaya çıkmaktadır.

OKUL ÖNCESİ BELİRTİLER;

– konuşmada gecikme, harfleri yanlış telaffuz etme

-kendi ismini söylemede sorunlar,

-yaşı düzeyinde verilen komutları anlamada zorlanma,

-ince motor becerilerde iyi olmama  gibi durumlar olabilir.

Unutulmamalıdır ki! Her geç konuşan çocukta Disleksi olmak durumunda değildir, ve geç konuşmanın farklı fiziksel, psikiyatrik nörolojik nedenleri olduğu da unutulmamalıdır. Ailede eğer disleksi, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan bireyler var ise yeni gelen bebek için takiplerde bu açıdan değerlendirmelerin yapılması erken tanı ve tedavi için önemlidir.

OKUL DÖNEMİNDE Kİ BELİRTİLER;

-Yaşına göre okumayı geç öğrenme, yavaş okuma,

-Söyleneni anlama ve kavramada sorunlar yaşama,  

-Konuşurken akıcılıkta sorun, doğru kelimeleri bulma ve kullanmada sorunlar,

-Sıralı bilgileri öğrenme de (aylar, günler, yönler, saat gibi) ve bilgiyi depolamada zorlanmalar,

-İşitsel öğrenmede benzerlerlikler, farklılıklar gibi durumları anlamada güçlükler,

-Oyunları anlama, rol alma, kurallara uymada zorluklar,

-Denge gerektiren (bisiklet, kaykay, paten gibi) durumlarda zorlanma ve bu nedenle kaçınmalar,

-Uzun karmaşık kelime ve cümleleri telaffuzda zorlanma,

-Okuma gerektiren ödevlerden kaçınma , yaparsa da çok uzun sürede tamamlama gibi belirtiler sayılabilir.

Ve bu durum zamanında gerekli destekler alınmadığında yetişkinlik döneminde de devam edecektir.

-Sesli okuma, okuduğunu aktarmada zorluklar,

-Matematik işlemlerinde sorunlar,

-Zamanı planlama ve organize olmada güçlükler,

-Yabancı dil öğrenme ya da telaffuzları doğru yapmakta zorluklar,

-Ezber  zorlukları,

-Olayları gerekli şekilde sözel olarak ifade etmede akıcılık da  güçlük çekmeler,

-Esprileri, fıkraları incelikleri anlamada gecikmeler ve bu durumlar sosyal gelişimi uyumu da belirgin olarak olumsuz etkilemektedir.

Görüldüğü üzere, DİSLEKSİ sadece çocukluk dönemini değil tüm hayatı etkileyen bir durumdur.

DİSLEKSİ DE TANI YÖNTEMLERİ;

Disleksi teşhis edebilecek belirli ve tek bir test yoktur, ancak teşhis esnasında bir dizi faktör göz önünde bulundurulur:

-Başvurulan uzman çocuk ve aile ile ilgili detaylı bilgiler almalıdır. Gebelik, doğum, gelişim süreçleri, ailede özellikli durumlar vs gibi,

-Çocuğun gelişim süreçleri, akademik durumu için öğretmen, ebeveyn için çeşitli değerlendirme ölçekleri kullanılmaktadır,

-Çocuğun görme,işitme ile ilgili sorunu olup olmadığı değerlendirilir gerekli olduğu takdirde,

-Çocuğun gelişim değerlendirmesinde farklı bulgular olursa yaş düzeyine göre zeka testleri istenebilir,

-Çocuğun dil, konuşma, okul çağıysa okuma anlama, dikte yazı ,ince motor becerileri performans değerlendirmesi olarak yapılabilir.

Öncelikle ,çocuğun öğrenme sürecini etkileyen fiziksel gelişimsel, nörolojik bir sorun olmadığı tespit edildikten sonra bu değerlendirmeler yapılmalıdır.

DİSLEKSİ NASIL TEDAVİ EDİLİR;

Disleksinin altında yatan beyin anormalliklerini düzeltmek için bir yol yoktur. Fakat bu yanlış işleyişi etkin kullanılır hale getirmek için eğitim destekleri vardır. Disleksi yaşam boyu süren bir durum olarak belirtilse de yani birçok eğitim desteği durumu ciddi anlamda geliştirmekte ve zorlanma alanlarını belirgin olarak azaltmaktadır.

DİSLEKSİDE EĞİTİM TEKNİKLERİ;

Disleksi, belirli eğitim teknikleri uygulanarak tedavi edilen bir durumdur. Ne kadar erken eğitim desteği başlar ise , çocuğun yaşıtları ile arasında  ki açık o kadar az olarak gelişecektir,

-okuma anlama çalışmalar,

-dokunsal, işitsel, görsel öğrenme çalışmaları,

-dikkat artırma çalışmaları,

Bu belirtilen uygulamalar uzman özel eğitimciler tarafından uygulanmaktadır.

Çocuk anaokulu, ilkokul döneminde disleksi için destekleri almaya başlar ise  yaşam içinde daha uyumlu olması açısından faydalı olacaktır. Anlaşılması ne kadar gecikirse , çocuğun sadece akademik gelişimi olumsuz etkilenmez . Çocuğun özgüveni, sosyal gelişimi, bir çok alanda beceri gelişimi, davranış sorunları vs gibi yaşamsal sorunlar ile karşılaşmak olası olacaktır.

Özellikle , eğitim desteklerinin daha geç yaşlarda alınması göreceli olarak işe yarasa da, eşlik eden farklı  psikiyatrik durumlar (depresyon, davranış sorunları, kaygı bozuklukları gibi) ile de mücadele edilmesi durumu daha da zorlaştırmaktadır.

Çocuğunuzda tepkilerde yavaşlık, dil gelişimi, motor gelişimde zorluklar fark ediyorsanız siz  ebeveynler bu gözlemleriniz doğrudur. Çevrenizdeki diğer insanların ‘daha küçük’ ‘abartıyorsun’ ‘bizim çocukta böyleydi’ gibi söylemlere kulak asmayın lütfen.

Çünkü erken müdahalede ilk basamak siz ebeveynlersiniz. Çocukla ev içi yapılacak çalışmalar , sosyal destekler, motor beceri gelişim çalışmaları sizinle başlamaktadır. Ve unutmayın ki! Yukarıda belirtilen bulgular gelişimsel gerilik, otistik bulgular, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, üstün potansiyelli çocuklar  gibi farklı durumların da habercisi olabilmektedir.

Bu eğitim çalışmalarında, çocuk okul çağında ise öğretmenine de iş düşmektedir. Öğretmenin konu hakkında bilgilendirilmesi ve okul tarafından verilecek desteklerin belirlenmesi önemlidir.

Bu tip tanılar, okul çağında çocukların kaynaştırma şeklinde ek dersler alması, sınavların ek süreli ve durumuna uygun sorular ile yapılması, ders esnasında dikkat toplayıcı uyaranların kullanılması gibi destekler alması gerektiren durumlardır.

Yetişkinlikte DİSLEKSİ devam ederse!

İş hayatında başarılı olma, hayattaki sorumlulukları düzenleme, zamanı doğru kullanma, sosyal olarak becerili olma gibi birçok alanda sorunlar sizinle birlikte yol almaya devam edecektir.

DİSLEKSİ tanısı almak illa ki başarısız olacağınız anlamına gelmez!! Doğru eğitim destekleri, sizin kişisel gelişiminizde güçlü yönlerinizin belirlenmesi ve o alanların  gerekli gelişiminin sağlanması bu zorlukla baş etmenizde önemli rol oynayacaktır.

DİSLEKSİ tanısı bir çocuğa konulduktan sonra, hem ailenin hem de özellikle çocuğun  yaş gelişimine uygun bir dille psiko eğitim dediğimiz durumu anlama desteği çok ama çok önemlidir.

Hep dediğim gibi, durumu anlamak, kabullenmek ve doğru bilgi ile yol kat etmek  çocuklarınıza  ve kendinize vereceğiniz en büyük ödüldür.

Okumaya Devam

Trendler