Hastanın dişlerinin üzerine yapıştırılan, fark edilmeyecek kadar ince bir porselendir. Bu porselenler, çok ince olmalarına karşın, diş yüzeyine yapıştırıldıklarında son derece sağlamlılık gösteren bir yapıdadır.
Porselen Laminalar en çok tercih edilen uygulamadır.
İlk randevuda Diş Hekimimiz , hastanın dişlerinin ölçülerini alır ve resimlerini çeker. Son hali ile ilgili bilgilendirme yapılır. Hastanın diş etlerinde incelemeler yapılır. Diş etlerinde bir işlem uygulanacağı zaman ise, örneğin gülümseme sırasında dişler çok ortaya çıkıyor ise, gingivektomi adı verilen diş etlerini kısaltma işlemi yapılır. İşlem için birkaç gün beklenip, diş etleri son şeklini aldıktan sonra, dişlerin ön tarafında porselen laminaya yer açmak için çok az bir miktar aşındırma yapılır. Dijital tarayıcı ile bilgisayar ortamında alınan ölçülere bilgisayar ortamında tasarım yapılır yada geleneksel yöntemlerle alınan ölçüler laboratuvara teslim edilir ve 2. seansta laminaların ağza yerleştirilme tedavisi uygulanır.
Porselen laminaların avantajları ise fazlası ile natürel ve estetik bir görünüşte olmalarıdır. Tedavi gören kişi dışında, porselen uygulamasını kimse anlamaz. Dişlerin sadece ön kısmında kesim uygulanır. Dişlerin dile bakan bölgesi gerçek diş kısmı olduğu için dil herhangi bir farklılık hissetmez.
Bu işlem için daha önce dişlerin kesilmemiş olması şarttır. Kaplama yapılmış ise, artık porselen lamina yaptırmak mümkün değildir. Laminaları olumsuz şekilde etkileyecek kapanış sorunu ismi verilen bir problem var ise veya dişler çok aşırı çapraşık ise yine porselen lamina uygulaması yapılamayabilir. Kişiye uygun biçim, büyüklük ve renkte yapılan porselen laminalar uygulandıktan sonra kullanırken çok aşırı dikkat göstermesine gerek yoktur. Sadece kendi dişlerine gösterilmesi gereken önemi göstermek yeterli olacaktır. Üst düzey bir ağız bakımı (günlük diş ipi kullanımı şartı ile) ile uzun yıllar sağlıklı, doğal porselenlerle dolaşma imkanı vardır.
Rahat bir biçimde gülümseyebilmek, resimlerde gülüşünü saklamamak birçok kişinin sahip olmak istediği bir özelliktir. Artık etkileyici bir gülüşe imkan sağlamak günümüz teknolojisiyle oldukça mümkündür. Laminate vener adı verilen uygulama tekniğiyle kişilerin istedikleri gülüşe sahip olmaları bir hafta gibi kısa bir zamanda gerçekleşmektedir.
Laminate tedavisine hangi durumlarda başvurulur?
Laminate vener kaplamalar temel olarak, renk değişikliklerinin giderilmesi ve belli bir dereceye kadar şekil düzeltilmesi amacıyla yapılabilirler. Başlıca uygulama alanları şu şekilde özetlenebilir:
Renklenmelerde, bleaching (diş beyazlatma) gibi metotlarla sonuç alınmayan ileri derecedeki antibiyotik, flor vb. lekelerinde kalıtsal yapı ve renk bozukluklarında,
Ayrık dişleri bitiştirmede (diastema kapama),
Kırık veya aşınmış dişlerin restorasyonunda,
Rengi ve yapısı bozulmuş eski dolguların düzeltilmesinde,
Çapraşık ve eğri dişlerin düzeltilmesinde (ortodontik tedavi alternatifi olarak)
kozmetik bir alternatif olabilir.
Laminate tedavisinden kimler yaralanabilir?
Hemen hemen herkes! Yukarıdaki sebeplerden dolayı şikayetçi olan her yaş grubundaki kişiler laminat tedavisinden yararlanabilir. Ancak, çene bozuklukları, tırnak yeme, kalem ısırma gibi kötü alışkanlıklar ileri derecede dişeti tahribatlarının mevcut olduğu durumlarda uygulanmaz. Buna en iyi karar verecek olan dişhekiminizdir.
Laminate tedavinin klinik uygulama aşamaları kısaca nedir?
Öncelikle dişiniz işleme hazırlanır, üzerindeki artıklar temizlenir. Ardından dişinizin tam bir kopyasını elde etmek için ölçü alınır. Porselen malzemeden dişinize yapıştırılacak olan tabaka hazırlanır. Son olarak da, adeziv sistemlerde (bonding) olduğu gibi, laminatlar da mevcut dişin yüzeyine rezinle (yapıştırıcı bir ara madde) kaynaştırılır.
Laminatelar uzun ömürlü müdür? Dayanıklı mıdır?
Laminatlar iyi bir ağız bakımıyla yıllarca sorunsuz olarak kullanılabilirler. Çünkü diğer adeziv sistemlerden (bonding) daha üstün özelliklere sahip porselenden imal edilmişlerdir. Lekelenme ve aşınmaya karşı daha dirençlidirler. Ömürlerini uzatmak için ağız bakımına dikkat etmek gerekir. Ayrıca, çok sert gıdaları ısırmaktan, tırnak yemek gibi kötü alışkanlıklardan kaçınmak gerekir.
Laminate veneer’in avantajları nelerdir?
Küçük bir müdahale ile çok kısa sürede sağlıklı ve doğal bir görünüş elde edilir,
Dişinizde sadece, tırnak genişliğinde bir yuva açılması (ki bu da her zaman gerekmeyebilir) yeterlidir,
Sağlam, renkleri bozulmayan ve dayanıklı malzemelerden üretilirler.
Dişlerinizin doğal yapısı bozulmadan istediginizin estetik özelliklere sahip olması sadece lamineyt veneer ile mümkündür. Diş üzerinde ya hiç bir değişiklik yapılmaz ya da az bir düzeltme ile sonucun daha mükemmel olması sağlanabilir. Zaten diş üzerinden kaldırılan miktar 0,3-0,7 mmile sınırlı oluyor. Böylece hiç bir dişin kesilmesine (küçültülmesine) gerek kalmıyor.
Tedavinin laboratuvar aşaması sadece 3-4 gündür. Ancak gülümseme tasarımında bu süre sonunda dudaklarınızın yeni görünümünüze uyum sağlaması 3-4 haftayı bulabiliyor. bu uyum süresince bazı dudak egzersizleri ve okuma tavsiye ediyoruz. bu süre sonunda yüzünüzle tamamen bütünleşmiş ve yapay olduğu kesinlikle farkedilmeyen yeni dişlerinizle rahatlıkla gülümseyebilirsiniz.
Görünümünden memnun olmadığınız dişlerinizin bir kopyası elde edilerek üzerinde bir tasarım yapılabilir. yani dişlerinize hiç bir müdahelede bulunmadan önce dişlerinizde oluşturalacak değişiklik gösterilebelir.
Porselen yüzeyleri son derece pürüzsüz olacağı için sigara ve benzeri sebeplerden kaynaklanan lekelenmeleri ve diş taşı oluşumlarını minimuma indirir.
Kahve, çay, sigara gibi dış etkenlerle renk değiştirmez.
Materyal olarak oldukça kırılgandır. Fakat, mineye tam olarak yapıştırıldığında, germe ve çekme kuvvetlerine karşı direnci çok yükselir. Sözgelimi, yapışmış bir veneer’ı dişten bütün olarak sökmek mümkün değildir. Ancak elmas frezlerle diş yüzeyinden aşındırarak uzaklaştırılabilir.
Aşınmaya karşı direnci yüksektir.
Zirkonyum Nedir?
Zirkonyum akıllı seramikler, vücudumuzla biyo uyum ve doğal görünüm sağlarlar. Yüksek teknoloji ürünü olan ve dayanıklılığını uzaymekiklerinde ısı kalkanı, spor arabalarda fren diski olarak kanıtlamış olan Zirkonyum oksit şimdi dişhekimleri tarafından kullanılmaktadır. Zirkonyum akıllı seramikleri uygulamasıyla dişhekimliği için geliştirilen bu teknolojik seramiğin prostetik tedaviye katkısı büyüktür.
Zirkonyum Porselen Esaslı Kron ve Köprü Uygulamaları
Bu sistemde metal yerine yapı malzemesi olarak zirkonyum kullanılır. Yapılan çalışmalar diş hekimliğinin temel gereksinimleri olan estetik, sağlamlık, doku uyumluluğu ve doğallık konularında bugüne kadar ulaşılan en yüksek performansın elde edildiğini göstermiştir.Tamamen manüpulatif becerinin bilgisayar destekli teknoloji ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan bir yöntemdir. Klinikte elde hazırlanmış diş preperasyonları laboratuarda özel yöntemlerde şekillendirilir ve özel bir cihaz yardımıyla lazer tarama sitem ile okunur. Bu bilgiler cihazın şekillendirme bölmesine aktarılıp kuron veya köprünü bilgisayar tarafında işlenilir.
Böylece zirkonyum oksit alt yapı oluşmuş olur. Bu alt yapının üstü özel porselenler ile kaplanılır. Böylece ışığı geçiren (neon efektli), oldukça dayanıklı, estetik, doğal görünümlü kuron ve köprüler elde edilmiş olur. Sistemin en büyük avantajı ulaştığı çok yüksek dayanıklılıkla porselenleri artık köprülerde de kullanılabilir hale getirmesidir.Estetik Diş dolguları (kliniğimizde amalgam dolgu tercih edilmemektedir)Tamamen manüpulatif becerinin bilgisayar destekli teknoloji ile birleştirilmesi sonucu ortaya çıkan bir yöntemdir. Klinikte elde hazırlanmış diş preparasyonları laboratuarda özel yöntemlerde şekillendirilir ve özel bir cihaz yardımıyla lazer tarama sitem ile okunur. Bu bilgiler cihazın şekillendirme bölmesine aktarılıp kuron veya köprü bilgisayar tarafında işlenilir.Porselenin kırılgan yapısından dolayı kron ve köprü tüm kaplamalarda porselenin sağlamlığını arttırmak için alt yapı olarak sert ve dayanklı bir madde kullanma zorunluluğu vardır. Zirkonyum desteklilerde bu madde zirkonyum alaşımından meydana gelmektedir.
Zirkonyum Nerelerde Kullanılabilir?
• Tek diş kuron restorasyonları
• 3-6 üyeli (anatomik uzunluğu 38 mm.ye kadar olan) köprüler
• İmplant üstü kron-köprü çalışmalarıZirkonyum DişŞu ana kadar zirkonyum oksit çok sert bir malzeme olduğundan zor işleniyordu ve bu yüzden protez olarak kullanımı çok zordu. Ancak yapılan son çalışmalarla bu sert ve dayanıklı malzeme ağızda kullanılabilir hale getirildi.
Dişhekiminizin belirttiği özelliklere göre yeni dişinizin bir modeli diş laboratuarında yapılır. Bu model yardımıyla bilgisayar kontrolünde zirkonyum oksit kuron veya köprünüz üretilir.Daha sonra dişinizin doğal rengine uyması için, yapılmış olan zirkonyum oksit’e seramik kaplama uygulanır. ZirkonyumZirkonyum akıllı seramikleriyle diş restorasyonu hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, lütfen diş hekiminizle görüşünüz.
Metal Desteksiz Zirkonyum Esaslı Köprüler
Bu sistemde alt yapı olarak metal yerine beyaz bir renk olan zirkonyum alaşım kullanılır. Sistemin en büyük avantajı, ulaştığı çok yüksek dayanılılıkla, arka bölgedeki köprülerde tam estetik bir görünüm sağlamaktır.
Bir veya birden fazla diş eksikliğinde, komşu dişlerin küçültülüp, bunlara gelen özel kaplamalardan destek alınılarak ara boşlukların doldurulması işlemidir. Herhangi bir nedenle diş kaybı meydana geldiğinde komşu dişlerde bu boşluğa doğru hareket başlar. Bunun sonucunda yandaki dişlerde dişeti problemleri, bu boşluğa devrilmeye bağlı kemik kayıpları, estetikte bozulma ve çiğneme kuvvetlerinde değişiklikler meydana gelir. Eğer uzun süre bu boşluk implant yada köprü ile restore edilmezse bu komşu dişlerde de kayıplar olabilir.
Metal Destekli Kron ve Köprüler
Altyapı olarak standart metal “quotni-co” veya değerli metal “quotau” alaşımlar kullanılabilir. Altın diş hekimliğinde kullanılan maddeler içinde, diş ve dişeti ile uyumlu en kıymetli malzemelerden birdir. Bu yüzden değerli metal kullanılarak yapılan uygulamalar ile daha sağlıklı ve estetik sonuçlar elde edilir.
Metal Desteksiz Full Porselen Kronlar
Güçlendirilmiş porselenden yapılırlar. Kuronların görüntüsünü pek çok şey etkilese de en önemlisi ışığa verdikleri tepkidir. Doğal dişler ışığı geçirir. Bunun sonucu olarak da dişte derinlik ve canlılık ortaya çıkar. Metal desteksiz porselen kuronların (full porselen) ışık geçirme özelliklerinden dolayı, derinlik ve canlılıkları daha fazladır böylece doğal dişe en yakın sonuçlar elde edilir.
Metal Desteksiz IPS Köprüler
Güçlendirilmiş porselenin özel makinalarda sıkıştırılması ile elde edilir. Özellikle ön dişlerde, ışık geçirgenliğinin çok iyi olmasından dolayı tercih edilir. Arka bölge için çiğneme kuvvetlerine karşı yeterince dayanılıklı değildir. Full porselenler ışığı geçirdiklerinden doğal diş yapısına çok benzer bir estetik oluştururken, çok iyi yapılmış bile olsa metal porselenlerde bir donukluk ve yapaylık vardır. Bu nedenle özellikle ön dişlerde full porselenler tercih edilir. Metal destekli porselenler bazı ışıklarda (disko,fotoğraf makinası flaşı vb) ağızda yokmuş gibi koyu renk bir boşluk görüntüsü verirler. Full porselenler ise aynı doğal diş gibi her türlü ışığı geçirirler.Metal destekli porselenler mekanik olarak dişe yapıştırılırlar. Full porselenler ise mekanik ve kimyasal olarak dişe tutturulur. Bu yüzden metal desteklilere göre tutuculukları çok daha yüksektir. Alt yapısında metal olmadığı için kuron – diş eti hizasında koyu renk bir çizgi olmaz. Daha estetik bir görüntü sağlanır. Diş eti çekildiğinde, full porselenler estetik görünümlerini korurlarken, metal porselenler diş ile birleştikleri bölgede kötü bir görüntü oluştururlar. Alt yapıda kullanılan bazı metallere karşı (nikel vb.) oluşabilecek alerji riski full porselenlerde yoktur.
Doğum sonrasında ağız ve damak süt emmeye müsait olarak yaratılmıştır. Dişler ise birinci olarak anne karnında oluşmaya başlar. Süt dişleri bebek 6 aylık olunca çıkmaya başlar. 3 yaşına kadar tüm süt dişleri sırayla çıkar ve tamamı ağızda görünür. Böylelikle süt dişlerinin sayısı 20’ye ulaşmış olur. Bu çıkış bir sıraya nazaran olmaktadır. Süt dişleri yapısal farklılıklarından ötürü aşınmaya ve çürüğe daha yatkındır. 6 yaşına geldiğinde sıra daimi dişlere gelir.Daimi dişler ise kemik içinde anne karnındaki bir çocuk üzere bir kese içinde çıkacağı günü bekler.6 yaşına gelindiğinde süt dişleri yerlerini daimi dişlere bırakmaya başlarlar.Bu durum ortalama 13 yaşına kadar devam eder. Ağızda hem süt dişlerinin hem de daimi dişlerin yer aldığı 6-13 yaş ortası bu devir karışık dişlenme periyodu olarak isimlendirilir. Bu periyotta süt dişlerindeki mevcut çürükler, yeni süren daimi dişlerin sıhhatini da olumsuz tesirler.
Beslenmenin Ağız ve Diş Sıhhati Üzerindeki Tesirleri Nelerdir?
Bebeklerin gelişiminde anne sütünün yerini diğer hiçbir şeyin tutamayacağını biliyoruz. Bebeklerin doğal besini anne sütüdür. Hiçbir mama formülü anne sütü üzere sevgi, hassaslık, şefkat yahut felaketlerden, hastalıklardan kaçınma yollarına dair bilgi içermez bütün bu bilgiler anneden yani anne sütünden gelir.dolayısıylabebeklerin, en azından birinci altı ay anne sütü ile beslenmeleri diş ve çenelerin gelişimini, ağız etrafındaki yumuşak doku ve kas işlevlerinin olağan gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı biberon kullanımı gerekir.
Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır. Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma üzere alışkanlıklara 2 – 2,5 yaşına kadar müsaade verilebilir. Şayet parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3 – 6 yaş ortasında bu alışkanlık kesinlikle giderilmelidir. Teneffüs sorunları, çene gelişmesi üzerine olumsuz tesir eder. Burundan değil de, yalnızca ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha yeterli anlaşılır) kesinlikle kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır.
Dünya geneli toplumlarda en çok görülen enfeksiyonDiş çürüğüdür. Diş çürüğü kısaca beslenme sonrasında besin artıklarının dişlerimizin üzerinde kalması, uzaklaştırılamaması sonucu başlar. Ağız ortamımızda bulunan yerleşik mikroorganizmalar besin artıklarının üzerine tutunarak,onlardan beslenerek dişleri çürütmeye başlar. Besin artıkları ortamdan uzaklaştırılıncaya kadar bu durum devam eder. Diş çürüğü ilerlerse dişteki husus kaybı artarak ağrılar başlar, dolgu süreci kâfi gelmeyerek kanal tedavisine hatta diş çekimine kadar gidebilir. Erken süt dişi çekimi istemediğimiz bir durum olup Alttan gelen daimi dişin sıhhatini da olumsuz etkilemektedir. diş çürüğü ve tedavisinde beslenmenin ehemmiyeti büyüktür. Bilhassa doğal olmayan, hazır,katkılı yiyeceklerin diş çürüğü yapma riski daha fazladır. Bu besinleri mikroorganizmalar daha fazla severek diş çürüğü yapma aktifliğini artırır. Doğal, katkılı olmayan yiyecekler ile beslenme sonrasında dişler fırçalanmayı unutulsa bile diş çürüğü yapma riski daha azdır.
Ağız ve diş sıhhati açısından, çocukların her öğünde almaları gereken besinleri nizamlı ve kâfi ölçüde almaları büyük kıymet arz etmektedir. Ağız ve diş sıhhatinin devamlılığı açısından kahvaltıda yumurta, süt, peynir, yoğurt üzere hem besin kıymeti yüksek olan hem de diş gelişiminde ve dişlerin çürükten korunmasında değerli rol oynayan besinlere yer verilmelidir.Ayrıca portakal, elma, kivi üzere meyveler ile lahana, karnabahar, semizotu üzere yeşil yapraklı sebzelerle, dönüşümlü olarak balık, tavuk, et ve et suyu katkılı yiyecekleri tüketmek gerekir. Bilhassa peynirin yemek sırasında asidik olan ağız ortamını bazik hale getirmede ve dişlerin temizlenmesinde değerli bir rolü vardır. Bu nedenle kahvaltı sonrasında dişlerin fırçalanmadığı durumlarda en son peynir yenilmesinin diş çürüğünden müdafaadaki tesiri büyüktür. Ayrıyeten gece yatmadan evvel dişlerin fırçalanmadığı durumlarda elmanın ısırılarak yenilmesi dişler üzerinde mekanik paklık yaparak diş çürüklerinin önüne geçilmesini sağlayacaktır.
Ana öğünlerde; fast-food usulü beslenmenin tekrar ağız ve diş sıhhati üzerinde olumsuz tesirleri vardır. Süt ve daimi dişlerde çürük oluşumunu hızlandırırlar. Diş çürüğünün ilerlemesi sonucu dişlerde renkleşme ağrılar ağız kokusu hatta diş kaybına kadar gidebilir. Bu nedenle bu çeşit yiyeceklerin ve bunların yanı sıra asitli içeceklerin tüketiminin kısıtlanması gerekir. Cips, şekerleme, çikolata, bisküvi, kek, kola, dondurma vb. besinlerin temel yemek yerine ve çok ölçüde tüketilmeleri kesinlikle engellenmelidir. Bilhassa çocuklar gündüzleri okul kantinlerinden bu çeşit yiyeceklere çarçabuk ulaşabilmektedirler. Lakin bu yiyeceklerin yerine vitamin, protein ve kalsiyum içeriği yüksek ve birebir vakitte diş çürüğünden korunmada kıymetli katkıları olan meyve, ayran, süt, kuru üzüm, kuru kayısı, fındık, ceviz üzere yiyeceklerin tüketiminin sağlanması büyük değer taşımaktadır.
Çocukluk çağındaki sıhhatsiz beslenme sonucunda çeşitli sıhhat problemleri ortaya çıkmaktadır. Bu problemler, ağız ve diş sıhhati üzerinde epeyce büyük sorunlara neden olabilmektedir. Özellikle tek tip beslenme dediğimiz; çikolata, bisküvi, börek, poğaça, tatlı ve gazlı içecekler üzere besinler, çocuğun gelişimine hiçbir fayda sağlamaz. Tam bilakis bu biçim besinlerin içerdiği yüksek şeker oranları nedeniyle çocuklarda ağız ve diş sıhhati olumsuz tarafta etkilenmektedir.
Çocuğumuz sıhhatsiz atıştırmalıkları çok seviyor ve vazgeçemiyorsa en azından ölçüsünü azaltmalı ve tüketir tüketmez dişlerini fırçalamalıdır.
Çocukların Ağız ve Diş Bakımı İçin Ebeveynlere Tavsiyeler
Nizamlı diş tabibi denetimi, çocuğun diş doktoru ile ilgisinden kaynaklanan bilinçlenme, diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çocuğun ileriki yaşlarda rahat etmesini sağlayacaktır. Olağandışı bir durum yok ise birinci diş tabibinin muayenesi 2 yaşına kadar bir defa yapılmalıdır. Daha sonra denetimler nizamlı olarak 6 ayda bir yapılır.
Çocuklarda Diş Fırçalama Ne Vakit Başlamalıdır?
Bebek 6-8 aylıkken, birinci dişler ağızda göründüğünde, ağız bakımı süreci başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan evvel dişlerin çiğneme yüzeylerini pak bir tülbent ya da gazlı bezi ılık suyla ıslatarak silmek, kâfi olacaktır. Diş fırçası kullanımına ise çocuğun art dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5 – 3 yaşında) başlanması uygundur. Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur.Ancak ebeveynlerinin dayanağıyla bu süreç gerçekleştirilebilir. Bu yaşlarda kıymetli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken birden fazla vakit dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Halbuki çürüklerin önlenmesi için dişlerin orta yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha uygun temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan sonra Anne-Babanın denetimi yeterli olur.
Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan evvel, yalnızca ikişer dakikalık tesirli bir fırçalama süreci kafidir. Her âlâ alışkanlık üzere diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk devrinde kazanılacağını unutmamak gerekir.
Bebeklik devrinde ve üç yaşına kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmez. Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır. Fakat reklamlarda gördüğünüz üzere 3-5 cm. değil, bir leblebi kadar macun fırçalama için kâfi olacaktır. Diş macunu kullanımına başlandığı periyotta, diş macunlarından rastgele biri tercih edilebilir. Değerli olan çocuğun seçilen macunun tadını sevip istek duymasıdır. Fırçalama sürecinde macundan çok, tesirli bir fırçalama sürecinin kıymetli olduğunu unutmamak gerekir
Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme süreci nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (Ortalama 6 ay) kesinlikle değiştirilmelidir
Çene Gelişiminde Ebeveynlerin Dikkat Etmesi Gereken Bahisler?
Çocukların beslenmesi esnasında verilen besinlerin ısırılarak yenmesi büyük değere sahiptir. Örneğin, meyvenin doğranarak verilmesi yahut birtakım besinlerin püre haline getirilmesi yerine meyveyi ısırarak, et ve et eserlerini direkt olarak kemik üzerinden dişleriyle ısırarak yemesi gereklidir. Bunun nedeni, dişlerimizin ve alt-üst çenemizin çiğnedikçe yani kullandıkça gelişmesidir. Bu gelişim çocukluk çağında alt ve üst çenenin sağlıklı büyümesi için çok değerlidir Bu sayede tüm daimi dişler çenede sürecek yer bulur. Aksi halde çene tam gelişemez ve kâfi büyüklüğe ulaşamaz.Bu ise bilhassa 20 yaş dişlerinin çıkması esnasında Keza bu dişler gömülü olarak kalıp daha büyük sorunlara neden olabilir. Hepinize sağlıklı ve keyifli gülüşler diliyorum…
Bruksizm (diş sıkma), uyku sırasında çiğneme kaslarının etkin olması nedeniyle diş sıkma ya da diş gıcırdatma durumudur. Bruksizm (diş gıcırdatma) sırf geceleri değil, gün içinde de meydana gelebilir ve toplumda sık görülmektedir.
Uyku sırasında neden diş sıktığımız günümüzde hala araştırılan ve şimdi tam olarak açıklık kazanamamış bir mevzudur. Bu sorun, merkezi hudut sistemi ile ilgili olabileceği üzere üzerinde en çok durulan nedenler gerilim ve anksiyete bozukluğu (kaygı bozukluğu) üzere ruhsal faktörlerdir. Ayrıyeten gece bruksizmi uykuyla bağlantılı bir hareket bozukluğu olarak kabul edilir ve horlama ya da apne (uyku sırasında kısa vadeli teneffüs durması) üzere öbür uyku sorunları de eşlik edebilir.
Diş sıkma şikayeti olan hastaların birçoklarında dişlerde aşınma kelam mevzusudur. Dişler çok hassas olabilir, mevcut dolgu ve kaplamalar hasar görebilir. Lakin, bunların dışında daha az göze çarpan yumuşak doku bulguları da olabilir. Birçok vakit muayene sırasında çiğneme kaslarında ağrı ya da hassasiyet mevcuttur. Diş sıkan bireylerde ayrıyeten sabah baş ağrıları ve yorgunluk şikayetleri de kelam hususudur.
Hafif derecedeki bruksizm (diş sıkma) tedavi gerektirmeyebilir. Fakat şiddetli olduğu durumlarda çene eklemi sorunları, baş ağrıları ve diş sorunlarına yol açabilir. Bruksizm (diş gıcırdatma) çene eklemi sorunlarının en sık karşılaşılan nedenlerinden biridir. Şiddetli bruksizm (diş sıkma) tedavi edilmediğinde dişler aşınmaya başlar, hatta tüm dişin kaybedildiği bir noktaya varabilir. Aşınma, dişleri çürümeye karşı dayanıksız hale getirirken diş kırılmalarına da sebep olabilir. Daima ve tekrarlayan biçimde diş sıkma yahut diş gıcırdatma sonucunda çene eklemi çok yüklere maruz kalarak hasar görebilir ve dişlerde meydana gelen aşınma ve yükseklik kaybı da bu yüklenmeyi artırarak mevcut çene eklemi sorununu şiddetlendirir. Bruksizme (diş sıkma) bağlı olarak çene ekleminde görülebilecek sorunlar kas ve eklem ağrıları, çene eklemi kilitlenmesi (ağız açamama) ve eklem sesleridir (çene kıtlaması, kütlemesi).
Bruksizm (diş gıcırdatma), üstte bahsettiğim sorunlar önemli halde ortaya çıkana kadar fark edilmeyebilir. Bu nedenle bulgu ve belirtileri hakkında bilgi sahibi olmak ve rutin diş tabibi muayenelerine devam etmek kıymetlidir.
Bazen yemek yerken, esnerken, konuşurken çenemden ses geliyor bu olağan mi ? Yoksa çenem mi çıktı?
Çene eklemi 3 kesimden oluşur; baş kuralı, alt çene kemiği ve iki kemik birbirine sürtmeden rahat çalışabilsin diye tıpta disk olarak halk ortasında kıkırdak olarak bilinen yapıdan oluşur. Bu ses diskin pozisyonunun değişmesinden olur. Bu ses çene çıkması değildir.
Diş gıcırdatma ve diş sıkma nedir ?
Diş sıkma ve gıcırdatma genelde uyurken gözlemlenen, gün içindeki bireyin geriliminin tetiklediği dişlerin kenetlenerek sıkılması halidir. Olağandışı bir durumdur. Tedavi edilmezse dişlerin kırılmasına, diş eti çekilmesine ve eklem rahatsızlıklarına sebep olur.
Neden yalnızca gece diş sıkıyoruz ?
Bilinenin tersine gündüzde hasta diş sıkabilir. Kişi bunun farkına vararak önlemesi gerekmektedir.
Sabahları baş ve boyun ağrısı ile kalkıyorum olağan mi ?
Baş ve boyun ağrısı bir çok farklı sebebe bağlı olsa da bilhassa ağrının sabah olması bize diş sıkma hastalığını düşündürür.
Diş sıkma ve gıcırdatmanın tedavisi nedir ?
Hastadan alınan ölçülere nazaran kişinin bruksizm şiddetine nazaran özel kalınlıklarda gece plakları yapılmaktadır. Bunun yanında kimi fizikî terapiler anlatılmakta, kaslarda spazm var ise medikasyon uygulanmaktadır. Gerektiğinde kaslardaki enflamasyonun çözülmesi için lazer tedavisi uygulanmaktadır.
Çenemi fazla açamıyorum ve ağrım var çenem çıkmış olabilir mi?
Çeneyi açamamak ve ağrı olması bize çene çıkmasını değil, kapalı kilitlenme hastalığını tanım eder. Ayrıntılı muayene edip ağzı açamama şikayeti kassal mı, eklemsel mi teşhis edip ona yönelik tedavi yapılmaktadır.
Çene eklemi hastalıklarının tedavisinde ne kullanılır ?
Çene eklemi tedavisinde okluzal splint yapılmaktadır. Hastaya uzun bir yapması gereken ve yapmaması gerekenler listesi verilmektedir.
Eklem hastalığım ne vakit düzgünleşir ve ne vakit denetime gelmeliyim?
Genelde okluzal splint kullanılmaya başlandıktan bir – iki hafta sonra denetime çağırılmakta, daha sonra 3. Ay çağırılmaktadır. Eklem hastalıklarında hastalığın şiddetine nazaran büsbütün bir düzgünleşme görülmeyebiliyor. Burada hedeflenen hastanın günlük yaşantısına rahatsızlık duymadan geçiş yapmasıdır.