SIBO Nedir? - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Pratisyen Hekim

SIBO Nedir?

Yayınlanan

üzerinde

İnce bağırsaklarımız vücudunuzun sınır bekçileridir. Çünkü tüm besinlerin emilimi ve toksik maddelerin ayrışması burada sağlanır. Dolayısıyla burada çıkan bir problem vücudunuzun içine rahatça girilmesi anlamına geliyor.

İnce bağırsaklarınız normalde kalın bağırsaklarınıza göre çok daha az bakteri içerir. Bu durum onun dengesini sağlaması ve besin geçişini sağlaması için oldukça önemli bir faktördür.

SIBO’da ise ince bağırsaklarınızdaki bakteri düzeni bozulur ve mevcut bakteri grupları aşırı çoğalır. Bu durum size birkaç yönden zarar verebilir.

Bunlardan en önemlisi bakterilerin sindirilmiş ve emilmeye hazır besinleri kullanarak sizi aç bırakmasıdır. Ayrıca bu kadar fazla bakteri bağışıklık sistemini ciddi şekilde uyararak ve leaky gut sendromu yaparak bağırsak duvarınıza zarar verir.

Dolayısıyla bağırsaklarınızı işgal eden bakteriler yavaş yavaş bedeninizi tüketmeye başlar.

SIBO TANISI NASIL KONULUR?

Nefes testi. Testte iki farklı protokol vardır. İlki bağırsaklarda sindirilemeyen ama bakterilerin parçalayabileceği laktuloz vermek; diğer protokol ise glikoz vermektir. Her iki testte de nefeste görülen hidrojen ve metan gazlarının düzeylerine bakarak bakterilerin çoğalması tespit edilebilir.

TEST ÖNCESİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR

• Aktif bir üst solunum yolu/ boğaz enfeksiyonunuz varsa test yapmayı erteleyin

• Test öncesinde en az 2 saat süreyle ve test boyunca, sigara içmeyin ve sigara dumanına maruz kalmayın

• Test içinde yaklaşık 2 saat boyunca belli aralıklarla nefes örneği vereceksiniz. Teste başlamadan önceki 1 saatten başlayarak test bitene dek uyumanız, uyuklamanız ya da aşırı bir egzersiz yapmanız uygun değildir.

• Endoskopi ya da lavman yapılmışsa, test için 1 ay geçmesi gerekir

• Bir antibiyotik almışsanız en az 1 ay geçmesi gerekir.

• Testten önceki 1 haftada: kabızlık için müshil türü bir ilaç, Talcid ya da Rennie gibi aluminyumlu bir antasit ya da magnezyum hidroksit, magnezi kalsine kullanmamış olmalısınız.

SIBO BELİRTİLERİ

Şişkinlik ve gaz. Bakterilerin sayısının artışı onların daha fazla metabolik reaksiyon oluşturması demek. Bu reaksiyonlar sonucunda bağırsaklarınızda normalden çok daha fazla gaz oluşur ve bu durum şişkinliğe sebep olur.

Karın ağrısı ve ishal. Gelişen şişkinlik bağırsaklarınızı gererek karın ağrısı oluşturabilir. Buradaki ağrı tek bir noktada toplanmaz ve dışkılama hissi gibi duyulabilir. Ayrıca bakterilerin fazla mayalanma yapması ishal durumu oluşturur.

Yorgunluk. Aşırı bakteri çoğalımının vitamin eksikliği oluşturabileceğin bahsetmiştik. Eksik vitaminlerin en sık bulgusu halsizlik ve kronik yorgunluk olarak ortaya çıkar. (Özel olarak fibromiyalji problemi yaşayan kişilerde de SIBO’dan şüphelenilmelidir)

SIBO’da en sık görülen vitamin eksikliklerinden biri de B12’dir. Özellikle ağızdan B12 takviyesi alan ve kan B12 düzeyleri artmayan kişilerde bu durumdan şüphelenilmelidir.

Kaşıntı, kızarıklık. Otoimmün problemlerin birçok farklı bulgusu var. Bunlardan en rahat tespit edebilecekleriniz ise deri üzerindeki problemler. Özellikle kaşıntı, yüz bölgesinde kızarıklık ve döküntü görülebilir.

Kilo kaybı. İstenmeyen kilo kaybı veya kilo alamama problemi sadece tiroid ve malignitelerde görülmez. SIBO problemi de besin emilimini engellediği için ciddi şekilde kilo alamama ve kayıp oluşturur.

Besin intoleransı. Birçok insan besin hassasiyetine sahip. Buradaki problem ani oluşan besin hassasiyetleri. Çünkü ani başlayan besin intoleransı sindirim sisteminde ciddi bir bakteriyel bozukluğa işaret edebilir.

SIBO NEDENLERİ

1) Mide ve bağırsak cerrahisi bağırsak geçişini ve yapısını değiştirdiği için doğal florayı bozar ve çoğalmaya olanak tanır.

2) Çölyak hastalığı… Bağırsak duvarının ve yanıtın bozulması bakterilerin kontrolü ele geçirmesine ve aşırı çoğalmasına neden olabilir.

3) Crohn hastalığı. İltihabi özelliğe sahip Crohn hastalığı bağırsak üzerindeki geçişi ve birçok faktörü değiştirerek aşırı çoğalmaya neden olur.

4) Diyabet (tip 1 veya 2). Birçok araştırma kontrolsüz kan şekerinin bağırsak florası üzerindeki olumsuz etkilerini doğruluyor. Bu bağlamda tüm diyabetik bireyler SIBO açısından değerlendirilmelidir.

5) Mide asit azlığı. Mide asidi bağırsak bakterileri için kontrol edici bir faktördür. Asitliğin azalması üremeyi arttırır.

6) Siroz, böbrek yetmezliği, pankreatit.

7) Az beslenme. Yeterli ve düzenli beslenme bağırsak üzerindeki bakterilerin doğru şekilde beslenmesini ve kontrol altında tutulmasını sağlar. Beslenmenin bozulması bakterilerin formasyonunu değiştirir ve aşırı bölünmeye neden olur.

8) Sık antibiyotik kullanımı. Antibiyotikler bağırsak bakterilerinin birçoğuna zarar verir. Bu durum zararlı ve antibiyotiğe dirençli bakterilerin bağırsak üzerinde aşırı çoğalmasına ve ilerlemesine sebep olur.

9) Mide ilaçları (PPI, antiasid, H2RA). Mide ilaçlarının kullanımı asit gücünü azaltır. Bu durum mide asit azlığına benzer bir mekanizma ile SIBO’ya neden olur.

Ayrıca aşırı alkol tüketimi ve doğum kontrol haplarının SIBO nedeni olabileceği konuşulmaktadır.

Çünkü alkol bağırsaktaki faydalı bakterileri azaltma, doğum kontrol hapları ise hormonal düzeni değiştirerek bağırsak bakterilerini lokal olarak uyarma özelliğine sahiptir.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Pratisyen Hekim

Fonksiyonel Tıp Nedir?

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Fonksiyonel Tıp hastaya bütüncül bakmak demektir….Sadece elimizdeki radyolojik ve biyokimyasal tetkiklere bakarak değil hastanın yaşam bütününü değerlendirerek yaklaşım sağlamaktır….İyi bir hekim aynı zamanda iyi bir insan ve vatandaş olarak kendisine sorunlarla gelen hastasının ,doğumundan yaşadığı travmalara kadar,beslenme alışkanlıklarından yaptığı spora kadar,anne ve babasının hastalıklarından,kendi duygu ve durumlarına kadar her şeyi bilmek durumundadır….Bu yolculuk hasta ile hekimin beraberce yola çıkmak için verdikleri sözdür…. Bu bütüncül yaklaşım aslında Tıbbın kendisi olup,maalesef biz hekimlerin sistem sorunları nedeniyle hastalarımızla yeteri kadar ilgilenemememizden kaynaklanan sorunlar doğurmaktadır….  İnsanoğlu doğumundan ölümüne kadar hep ileriye ,hep gençlerine odaklanır…Bütün yatırımlarını,geleceğini onlara göre şekillendirir….Ancak belli bir yaşı geçmiş,kronik hastalıkları olan kişiler hep göz ardı edilmişlerdir….Modern çağda artan nüfusumuz ile birlikte  yaşlı nüfusumuzda artacak,kronik hastalıklarla baş etmek daha da zorlaşacaktır… 

Fonksiyonel tıp; insanı iç ve dış dengesiyle (doğayla olan ilişkileri, toksik maruziyetleri, stres kaynakları) birlikte sağlıkla ilgili risklerini bütünsel olarak değerlendiren ve değerlendirme sonucunda da hastalıklara, daha sağlıklı yaşamaya ve en önemlisi de hastalıkların oluşmasını önlemeye, yani korumaya yönelik, hastayla birlikte planlama yapılıp yol alınan, dinamik bir değerlendirme ve müdahale alanıdır. “Fonksiyonel tıp sağlığı korumaya ve geri kazanmaya yöneliktir.” fonksiyonel tıp yaklaşımının işlevi günün birinde hastalık tanısı almanızla başlamaz. Tarım gibidir. Önce “toprağı” (insanı) inceler ve tanır; sonra onu kendi doğal çevresiyle birlikte ıslah (tedavi) eder. Bu şekilde “toprak” (insan) düzelirken hastalıkları da bir yan ürün olarak düzelir. Yani; fonksiyonel tıp hastalıklara odaklanmak yerine vücut sisteminin dengesini geri kazandırarak sağlığı ortaya çıkarmaya çalışır.

Fonksiyonel tıpta; sağlıklı beslenme, egzersiz, fonksiyonel besinler, bitkisel destekler, detoksifikasyon yöntemleri, stres yönetimi ve uyku düzenlemesini içeren, tamamen bireye özgü, güncel ve bilimsel bir yaklaşım söz konusudur. Fonksiyonel tıp hasta yaklaşımında yedi ilkeye dayanır. Bunlar:

Beslenmeyi optimize etmek,
Hormonları optimize etmek,
Enflamasyonu yani iltihaplanmayı soğutmak,
Sindirimi düzeltmek,
Detoksifikasyonu arttırmak,
Metabolizmayı güçlendirmek
Zihni yatıştırmaktır.

Okumaya Devam

Trendler