Son yıllarda, özellikle tıbbi teknoloji alanında gerçekleşen gelişmeler ile kronik sinüzitin cerrahi tedavisinde, bir yandan ameliyatın başarı şansını artırıp daha az travma ile gerçekleştirilmesi sağlanırken, diğer yandan da komplikasyon riskini önemli ölçüde azaltan teknoloji ve cihazlar kullanıma sunulmuştur. Bu teknolojik yenilikler içinde en önemlilerin biri ‘balon sinoplasti’.Sinüsler yüz ve kafa kemikleri içinde bulunan hava ile dolu odacıklardır. Yüzün her iki tarafında maksiller, etmoid, frontal ve sfenoid sinüs olarak adlandırılan dörder çeşit sinüs boşluğu vardır. Normal olarak burun ve sinüsler, günde yaklaşık olarak yarım litre mukus (sümük) salgılar. Üretilen mukus, burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek toz parçacıklarını, bakterileri ve diğer havayla taşınan parçacıkları süpürür ve yıkar. Daha sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. Birçok insan durumun farkında değildir çünkü bu normal bir vücut fonksiyonudur. Sinüsler, tat ve koku alma duyumuzu güçlendirir ve ayrıca solunan havayı nemlendirmek gibi görevleri vardır. Dolayısıyla iltihaplanmaları bu işlevlerin tam olarak yerine getirilmesini engeller. Her bir sinüs boşluğu buruna bir delik aracılığıyla bağlıdır. Bu bağlantılar görevlerini yerine getirmeleri için açık vaziyette olmalıdır
Sinüzit Nedir?
Sinüzit, sinüs boşluklarının iltihaplanmasıdır. Herhangi bir nezle, soğuk algınlığı durumlarında işte bu açıklıklar salgı ve şişlikler nedeniyle kapanır. Sinüs içinde akıntılar birikir, mikroplarında eklenmesiyle akut dediğimiz sinüzitler ortaya çıkar. Şikâyetler esasen yüzde dolgunluk hissi, baş ağrısı ve burun geniz akıntısı şeklindedir. Sinüs açıklıklarının uzun süre kapandığı durumlarda ise kronik sinüzit gelişir. Bu durumda baş ağrısı az görülür ancak akıntı ve burun tıkanıklığı devam eder. İltihabın çok aşırı olması sonucunda polip adı verilen oluşumlar gelişebilir.
Sinüzit Tanısı Nasıl Konur?
Sinüzit tanısında endoskopik burun muayenesi yanında paranazal sinüs bilgisayarlı tomografisi ve sinüs filmi gerekebilir.
Sinüzit Nasıl Tedavi Edilir?
Hangi Durumlarda Cerrahi Operasyon Gerekir? Sinüzit sebebi sinüs deliklerinin tıkanmasıdır. Bu tıkalı delikler açıldığı zaman sinüzit de iyileşir. Tıkalı delikler üç türlü açılabilir.
1. İlaç tedavisi ile
2. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi (FESC) ve navigasyonlu FESC ile
3. Balon kateter yardımı ile, balon sinoplasti
İlaç tedavisi erken dönemde oldukça etkilidir. Israrlı ilaç tedavisine cevap vermeyen ve kronikleşmiş sinüzitlerde ameliyat gerekebilir. Ameliyattaki amaç; tıkalı olan sinüs yollarını açmaktır. Böylelikle sinüslerin havalanması sağlanmış olur. Havalanan sinüste enfeksiyon geriler ve kaybolur. Son 30 yıldır Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi bu hastalıkların çözümünde uygulanan basit bir tekniktir. FESC, endoskop denilen içinden ışık geçen ince aletler ileyapılan, burnun ve sinüslerin anatomik yapısına mümkün olduğu kadar az zarar vermeyi amaçlayan bir cerrahidir. Ameliyat, doktorunuzun tercihine ve size bağlı olarak lokal ya da genel anestezi altında yapılabilir. Ameliyat, ortalama yarım saat ile bir buçuk saat arası sürmektedir. Ameliyat sonrası hasta aynı gün ya da bir sonraki gün taburcu edilir. Ameliyat sonrası genellikle buruna tampon konması gerekmez. Hasta 3-5 günde normal günlük yaşamına döner.
Balon Sinoplasti
Balon sinoplasti olarak isimlendirilen tekniğin prensibi; sinüslerin tıkalı veya daralmış boşalma kanallarının bu bölgedeki dokuları kesip çıkartmadan, yalnızca balon kullanılarak genişletilmesi yolu ile sinüs havalanmasının ve mukusu boşaltma fonksiyonunun tekrar sağlanmasıdır. Aslında işlem tıkalı koroner damarların balon ile genişletilmesi mantığının sinüslerin deliklerine uygulanmasıdır.
Balon Sinoplasti’de Nasıl Bir İşlem Yapılmaktadır?
Genel anestezi altında, önce endoskop ve kateter yardımıyla dar sinüs ağızlarının yeri bulunmakta daha sonra bu kanallara kateter kılavuzluğunda balon yollanmakta, bu bölgede şişirilen balon yardımıyla kanallar genişletilmekte ve sinüslerin içleri yıkanmaktadır. Dirençli sinüzit vakalarında içerisinde ilaç içeren balonlar da son yılarda geliştirilmiştir.
Hastanemizde müzmin sünüzit tedavisinde geçerli olan FESC, navigasyonlu FESC ve Balon sinoplasti 25 yılı aşkın tecrübeyle başarıyla yapılmaktadır.
Balon Sinoplasti, Her Sinüzit Hastasına Uygulanabilir mi?
Balon Sinoplasti, her sinüzit hastasına uygun değildir. Kimlerde ve ne zaman uygulanacağına hastanın özelliklerine göre bir KBB uzman hekimi tarafından karar verilir. Doktorunuz durumunuzu ve tomografinizi inceleyerek karar verecektir. Aşırı polipli olgularda, mantar sinüzitlerinde ve tümör şüphesi olan olgularda Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESC) ya da başka yöntemler tercih edilmelidir.
Balon Sinoplasti Diğer Tedavilerle Aynı Anda Uygulanabilir mi?
Balon Sinoplasti, burun geniz eti ve konka cerrahisi gibi operasyonlarla birlikte uygulanabilir. Bazen, aynı hastanın bazı sinüs ağızları FESC ile bazıları da balonla genişletilebilir. Daha önce sinüslerine müdahale geçirip başarısız olan hastalarda da kullanılabilir.
Balon Sinoplasti Yöntemi Güvenilir Bir Yöntem Midir?
Diğer cerrahi uygulamalar az veya çok bir risk taşımasına rağmen Balon Sinoplasti, deneyimli ellerde güvenilirdir.
Balon Sinoplasti Sonrası İyileşme Ne Kadar Sürer?
Minimal invazif bir yöntemdir. Hastanede yapılmasına rağmen gecelemeyi gerektirmez. Hastadan hastaya değişmekle beraber aynı gün normal aktivitelere başlanabilir.
Balon Sinoplasti Uygulamasında Yaş Sınırlaması Var Mıdır?
Bu tekniğin uygulanabilmesi için öncelikle bu tedaviye uygun bir hasta profili olması yeterlidir. Küçük yaşlarda tüm cerrahi vakalarda olduğu gibi seçici davranılmalıdır. Sinüs kanallarına müdahale gerekiyorsa her yaşta güvenle kullanılabilir.
❍ Sinüsün ileri derecede daralmış ağzı ve içeride yeşil renkli iltihap sıvısı; kateter sinüse yerleştirilmiş,
❍ Kateterdeki balon şişirilmiş,
❍ Kateter dışarı çıkarılmış; sinüs içindeki iltihaplı sıvı boşalmış ve sinüsün ağzında uygun bir açıklık kalmış.
Balon Sinoplasti’nin Avantajları Nedir?
❍ Teknik dokulara zarar vermez. (Küçük, yumuşak, elastik ekipmanlar kullanılmakta, kapalı sinüs boşalma kanallarının kibarca açılması sağlanarak çok az doku hasarı ile sonuca ulaşılmaktadır.) Bu nedenle kanama, ağrı ve acı çok fazla olmaz
❍ Komplikasyon ihtimali düşüktür.
❍ Ameliyatın geri dönüşü olumludur, kanalların tekrar kapanması çok sık görülmez
❍ Hızlı iyileşme süresi; çoğu hasta operasyondan bir gün sonra günlük hayatına dönebilir. ❍ Teknik, diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir.
Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.
Bronşektazinin nedeni nedir?
Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.
Bronşektazinin semptomları nelerdir?
En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.
Bronşektazi tanısı nasıl konulur?
Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.
Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).
Bronşektazinin tedavisi var mıdır?
Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.
Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.
Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?
En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.
Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.
Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.
Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.
Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.
Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.
Otoskleroz, orta kulak ve iç kulakta anormal kemik yapımı sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu yeni kemik oluşumu sesin asıl işitme organı olan iç kulağa iletimini engeller ve hastada işitme kaybı ortaya çıkar.
Nasıl İşitiriz? Orta kulak, ses titreşimlerini zardan iç kulağa güçlendirerek iletmekle görevlidir. Bu işlev orta kulakta bulunan 3 kemikçik yardımı ile gerçekleştirilir:
Malleus (çekiç) en dışta, kulak zarına yapışık olarak yer alır.
İnkus (örs) ortada yer alır. Stapes (üzengi) inkustan gelen titreşimleri iç kulağa iletir.
Ses dalgaları önce zarı sonra çekiç ve örs, en son üzengiyi titreştirir. Stapes(üzengi) kemikçiği tarafından iç kulak sıvılarına iletilen ses titreşimleri iç kulakta işitme alıcıları tarafından algılanıp bilgiler beyne iletilir. Bu sinyaller beyinde değerlendirildiğinde işitme gerçekleşmiş olur.
Nasıl İşitme Kaybına Yol Açar? Otoskleroz hastalarında yeni kemik oluşumu sıklıkla stapes (üzengi) kemikçiğinin tabanına yerleşip onun hareket etmesini engeller ve iç kulağa ses iletiminde kayıp yapar. Bazen de iç kulak duvarında yerleşir. Her iki durumda da hastada işitme kaybı gelişir.
Nedeni Nedir? Otoskleroz hastalığının kesin nedeni bilinmemektedir. Hastaların bir kısmında ailesel (kalıtsal) geçiş söz konusudur.
Belirtileri Nelerdir? Hastaların çoğunda yakınma yıllar içinde artan tek veya iki taraflı işitme kaybıdır. Kayıp yavaş gelişir ve hasta başlarda sadece hafif sesleri (fısıltı gibi) işitemediğini fark eder. Hastaların bir kısmı gürültülü ortamlarda karşılıklı konuşmaları daha iyi işittiğini ifade eder. Kulakta çınlama-uğultu diğer yakınmadır. Nadiren baş dönmesi veya hafif dengesizlik yakınmaları olabilir. Yakınmalar ergenlik, hamilelik gibi dönemler sonrası başlar ya da artış gösterir. Yavaş ilerlediğinden başlangıçta tek taraflı olan işitme kaybı tolere edilir. Hastalık içi kulağı tuttuğunda yakınmalar rahatsız edici ya da belirgin olur. Kadınlarda erkeklere göre daha sıktır.
Tanısı Nasıl Konur? Hastanın bir Kulak Burun Boğaz hekimince yapılan muayenesinde kulak zarları genellikle normal görünümdedir. Diapozon adı verilen bir muayene aleti veya odyometri adı verilen ve özel cihazlarla, sesten yalıtılmış kabinlerde yapılan işitme ölçümleri tanının konulmasına yardımcı olur. Odyogram adı verilen işitme ölçüm sonucu ile hastalığın ameliyatla düzelecek safhaya gelip gelmediği de değerlendirilir. Timpanometri testi de tanıda yardımcıdır.
Tedavisi Nasıl Yapılır? Otoskleroz hastalığında işitme kaybı belirli bir düzeye ulaşmışsa ameliyat etkili bir tedavi yöntemi halini alır. Otoskleroz hastalığı tedavisi için uygulanan ameliyata ‘stapedektomi’ ameliyatı denir. Genellikle ‘teflon piston’ diye bilinen bir protez, hareketsiz durumdaki üzengi kemikçiğinin yerine yerleştirilir. Özel beceri isteyen bu ameliyat, gelişmiş ameliyat mikroskopları kullanılarak bazen tercihe göre lazer yardımıyla yapılır. Operasyon genel anestezi veya lokal şartlarda yapılabilir. Operatörün tercihine göre genelde dikiş gerektirmeyen bir ameliyattır. Kendi uyguladığım yöntemde tüm operasyonu kulak kanalından kesi gerektirmeden yapmaktayım. Teknik olarak oldukça zor ama ehil ellerde o derece de başarılı bir operasyondur.
İşitme kaybı hafifse, hasta ameliyatı kabul etmiyorsa, ya da çeşitli nedenlerle ameliyat için uygun değilse, ameliyat dışı tedavi seçeneği gündeme gelecektir. Bu durumda sesi yükselterek kulak kanalına ileten işitme cihazları yararlı olabilir. Ameliyat edilmeden izlenen hastalarda ilaç tedavisi uygulanabilir. Bu ilaçla hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı düşünülmektedir. Ama sık tercih edilmez. Hastalığın belli dönemlerinde sadece izlem de yeterlidir.
Ameliyat Sonrası Seyir Nasıldır?
Ameliyat sonrası sorunsuz geçebilir. Baş dönmeleri olabilir. Eğer varsa gittikçe azalarak 7-10 gün kadar sürebilir. Bazen bulantı ve kusma da baş dönmesine eşlik eder. Ağrı nadiren olur ve hafiftir. İlk günlerde hasta yürürken yakınlarından destek alma gereksinimi duyabilir, araba kullanmak genellikle 2. haftadan sonra ve baş hareketleri ile oluşan baş dönmesinin tamamen düzelmesinin ardından düşünülmelidir. Uzun süren baş dönmeleri ve işitme sorunları olduğunda tekrar operasyonlar gerekebilir.
Hastalara 2 ay kadar bir süre ağır bedensel iş yapmamaları, ağır yük kaldırmamaları, ıkınmamaları, basınç değişikliklerine maruz kalacakları uçak veya kara yolculukları yapmamaları öğütlenir. Tampon çıkartıldıktan sonra işitmede tam düzelme 2 ayı bulabilir. Başarılı bir ameliyatla işitmenin normal ve normale yakın olma olasılığı yüksektir. Bu 2 aylık dönem içinde hasta kulakta çıtırtı benzeri sesler duyabilme, sesler bozuk hoparlörden geliyor gibi metalik olarak algılanabilir. Yüksek seslerden duyulan rahatsızlık da ilk haftalarda hastaların sık dile getirdiği yakınmalardandır.
Çoğu hasta 7-10 günden sonra işinin başına dönebilir.
Ameliyatın Riskleri Nelerdir? Bir tedavi yönteminin istenmeyen, olumsuz sonuçlarına ‘komplikasyon’ adı verilir. Stapedektomi ameliyatının da oldukça nadir de olsa bazı komplikasyonları vardır.
İhtimal sırasıyla dilde tat değişiklikleri oluşması, işitmenin düzelmemesi, kulak zarında delik oluşması, işitmenin daha kötüye gitmesi, baş dönmesi bu komplikasyonlar arasında sıralanabilir. Görülme oranları %0,3-6 arasında olup oldukça düşük sıklıktadır.
Sonuç olarak vücudun en küçük orta kulak kemikçiğinde mikroskobik düzeyde kireçlenme sonucu gittikçe artan öncelikle tek taraflı işitme kaybıyla ortaya çıkan bu hastalığın tedavisi kesisiz bir operasyonla mevcut olup yüz güldürücü sonuçlar rahatlıkla alınabilmektedir.