Radyoterapi Nedir? - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Radyasyon Onkoloğu

Radyoterapi Nedir?

Yayınlanan

üzerinde

Halk arasında ışın tedavisi olarak da bilinen radyoterapi, kanser hücrelerinin öldürülmesi için iyonize radyasyonun kullanıldığı lokal bir tedavi biçimidir. İyonize radyasyon özellikle hızla çoğalan tümör hücrelerini öldürür veya bölünerek çoğalmasını engeller. Radyoterapinin temel hedefi çevredeki normal dokuları koruyarak tümör hücrelerinin yok edilmesini sağlamaktır. Günümüzde hedefe yönelik tedavi olarak da adlandırılan bu yöntem özel cihazlar kullanlarak uygulanır. Radyoterapi 2 şekilde uygulanabilir dışarıdan (eksternal) veya içeriden (internal) uygulanabilir. Eksternal (dıştan) radyoterapi; en sık olarak kullanılan tedavi şeklidir. Günümüzde radyoterapi planları kişiye özel bir biçimde, tedavi öncesi çekilen planlama tomografilerine hastaya ait görüntülemelerin de yardımıyla hedef hacim ve riskli organların tanımlanması ile hazırlanır. Bu planlar planlama bilgisayarlarında sağlık fizikçileri tarafından doktorun isteği doğrultusunda hazırlanır.  Bilgisayar kontrollü cihazlar tarafından hastanın ışınlanacak bölgesine   radyasyon ışınları yönlendirilir, cihaz hasta ile temas etmez ve tedavi sırasında herhangi bir acı veya ağrı hissetmez. Işınlama süresi kısadır ancak doz ve kaç gün ışın verileceğine hastanın doktoru karar verir. Radyoterapi programı sırasında hasta ayaktan tedaviye gidip gelebilir.  

Tüm kanser hastalarının dörtte üçünde tedavinin herhangi bir aşamasında radyoterapi ihtiyacı duyulabilir. Radyoterapi bazı tümörlerin tedavisinde küratif (primer) tedavi seçeneği iken bazı tümörlerde operasyon öncesi tümörü küçültmek amacıyla veya operasyon sonrası tümörün o bölgede tekrarlamasını önleme amacıyla uygulanabilir. Tümörün patolojik tipi, evresi, yerleşimi, hastanın yaşı, genel durumu, semptomu ve fizik muayenesi göz önünde bulundurularak farklı  radyoterapi seçeneklerine karar verilir. 

Sıkça Sorulan Sorular

1.Radyoterapi sırasında acı, ağrı hissedilir mi?

Radyoterapi sırasında herhangi bir ağrı ya da acı hissedilmez. Birçoğumuz daha önceden tomografi çektirmişizdir. Işın tedavisinde de tomografi çekimi gibi cihazdan çıkan ışınlar gözle görülmez ve vücuda giriş veya çıkışı hissedilmez.

2.Işın tedavisi alırken evdeki insanlara zarar verir miyim?

Radyoterapi tedavisi sırasında ışın hastanın vücudunda hedef organa yönlendirilir ve vücuttan dışarı çıkar, herhangi bir birikim yapmaz. Bu nedenle tedavi alan kişinin etrafındaki kimselere (aile bireylerine, çocuk, gebe vb.) zarar vermesi veya bulaştırması söz konusu değildir.

3.Işın tedavisi ne kadar sürer? 

Işın tedavisi süresi tümörün histolojik tipine, yerleşimine, ışınlanacak bölgenin boyutu vb. birçok faktöre bağlı olarak radyasyon onkoloğu tarafından belirlenir. Işın tedavisi konvansiyonel olarak hafta içi her gün uygulanan tedavi şeklidir. Işın sırasında kişinin cihazda kalma süresi tedavi şekline göre 5-20 dakika arasında değişebilir. Konvansiyonel radyoterapi uygulamalarında ışınlama süresi (20-39 fraksiyon) 4-7 hafta arasında değişmektedir. Bazı durumlarda doktorunuz tümör ve hastanın uygunluğuna daha kısa şemalar uygulayabilir.  SRS/SBRT gibi teknikler kullanıldığında ise genellikle kısa fraksiyonlu (1-8) tedaviler gün aşırı veya aralıklı uygulanmaktadır.

4.Radyoterapinin yan etkisi var mıdır?

Işınlama  sırasında bir şey hissedilmese de ışınlanan bölgeye göre tedavinin ilerleyen zamanlarında çevre dokularda ı etkilenme görülebilir. Işınlanan bölgeye göre ağızda yara, deride kızarık/koyulaşma, ishal, yutma güçlüğü, bulantı-kusma, kan sayımında düşme gibi yan etkiler görülebilir. Yeni tedavi teknikleri ve cihazlarla yan etkiler genellikle daha az düzeyde görülmektedir.

5.Işın tedavisinde saçlarım dökülür mü? 

Işın tedavisinin yan etkileri sadece ışınlanan bölgenin etrafındaki dokuları etkiler. Beyin tümörleri ve baş-boyun bölgesi dışındaki alana radyoterapi alan kişilerde saç dökülmesi beklenmez.

6. Işın tedavisi cinsel fonksiyonları ve doğurganlığı etkiler mi?

Özelliklerde kadınlarda alt batın ışınlamaları yumurtalık ve rahim fonksiyonları etkileyebilir. Adet görmeyi ve gebe kalmayı engelleyebilir. Bu nedenle ışın öncesi doktorunuzla görüşüp yumurta  dondurma, embriyo saklama gibi yöntemleri değerlendirebilirsiniz. Jinekolojik kanserlerde alt batın ışınlaması sırasında cinsel ilişki önerilmez. Erkeklerde ise pelvik bölge ışınlamalarında sperm sayısında azalma veya ereksiyon sorunları olabilir. Bu nedenle ışın tedavisi öncesi sperm dondurma işlemini doktorunuzla görüşebilirsiniz. Işın tedavisi sırasında sperm kalitesi düşeceğinden bu dönemde çocuk yapılması önerilmez.

RADYOCERRAHİ UYGULAMALARI

Stereotaktik Radyocerrahi (SRS):

Yüksek doz İyonize radyasyon kullanılarak özel cihaz ve tekniklerle yapılan cerrahi uygulamalarına radyocerrahi denir. Tümör dokusu üç boyutlu olarak koordinatlanır ve tek seansta  tamamen yok edilmesi amaçlanır. Tedavinin IGRT (görüntüleme klavuzluğunda radyoterapi) ile uygulanması  tümör dokusunun seçiciliğini arttırıp normal doku hasarını azaltır. Özellikle küçük volümlü beyin tümörlerin tedavisinde kullanılır. Beyin dışı vücut dokularının radyocerrahisine ise stereotaktik beden radyoterapisi (SBRT) denir. Akciğer, prostat gibi tümörlerin primer tedavisinde veya metastatik lezyonların tedavisinde kullanılabilir. SRS veya SBRT genellikle küçük tümörlerde uygulanabilmektedir.

Stereotaktik Radyoterapi (SRT):

Stereotaktik radyocerrahi uygulamasının daha düşük radyasyon dozlarında, birden fazla seansta (genellikle 3-8 seans) uygulanmasına steraotaktik radyoterapi denir. 

AKCİĞER KANSER RADYOTERAPİSİ

Akciğer kanseri en sık tanı konulan ve kanser bağlı ölümlerde ilk sıralarda yer almaktadır. Sigara başlıca risk faktörüdür. Akciğer Kanseri; KHDAK (küçük hücreli dışı akciğer kanseri) ve KHAK (Küçük hücreli akciğer kanseri) olmak üzere iki gruba ayrılır. Yeni tanı alan hastaların % 80-85’i KHDAK, %15-20’si KHAK kanseri tanısı alır. Erken dönemde tanı ile hastalığın tedavi şansı artmaktadır. Hastaların öksürük, balgam, nefes darlığı, hemoptizi (balgamla kan gelmesi), kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, göğüs ağrısı gibi şikayetleri olabilir. 

KHDAK’i nde (küçük hücreli dışı akciğer kanseri) Radyoterapi

KHDAK ‘inde hastanın yaşı, genel durumu, tümörün evresi, patolojisi ve mediastinel lenfatik alanın durumuna göre tek başına radyoterapi ile veya radyoterapiye kemoterapi eklenerek küratif tedavi olarak radyoterapi uygulanabilir. Bir diğer kullanım alanları  ise cerrahi öncesi tümörü küçülmek, cerrahi çıkarılabilirliği kolaylaştırmak amacıyla ameliyat öncesi dönemde preoperatif radyoterapi olarak veya cerrahi operasyon sonrası  tekrarlama olasılığını azaltmak amacıyla operasyon sonrası dönemde postoperatif radyoterapi olarak uygulanabilir. Özellikle  4  santimetrenin altındaki tümörlerde SBRT (stereotaktik beden radyoterapisi) cerrahiye eş değer lokal kontrol sağlayan  primer tedavi şeklidir.

KHAK (Küçük Hücreli Akciğer Kanseri) nde Radyoterapi

KHAK nde radyoterapinin yerinin belirlenmesinde en önemli faktör hastalığın vücuttaki yayılımı yani evresidir. Tümör sadece akciğer dokusunda ise radyoterapiye kemoterapi eklenerek tümör dokusunun yok edilmesi sağlanabilmektedir. Aynı zamanda bu hastalarda tümörün beyine yayılmasını azaltmak amacıyla profilaktik (koruyucu) radyoterapi uygulanması da gerekmektedir. Tümör akciğer dokusu dışında vücudun başka bir organ veya dokusuna yayılmış (metastaz) ise hastaların şikayetlerinin azaltılmasına yönelik palyatif radyoterapi seçenekleri gündeme gelmektedir. Palyatif tedavi en sık yayılım riski olan beyine ve vücudun başka bir bölgesine (kemik, omurilik, böbrek üstü bezi vb.)uygulanabilir. Bu hasta grubunda son yılarda kemoterapi sonrası iyi yanıt alınması durumunda radyoterapinin akciğerlere yönelik uygulanması da önerilmektedir.

PROSTAT KANSERİ RADYOTERAPİSİ

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Kansere bağlı ölümlerde ikinci sıradadır. Mesanenin (idrar torbası) altında yerleşmiş üreme için çeşitli salgılar üreten bir organdır. Prostat kanserinde en önemli risk faktörü yaş ve aile öyküsüdür. Genellikle 65 yaş üstünde görülür bu nedenle 50 yaş üstü erkeklerde PSA ölçümü ile prostat kanseri taraması önerilir. Hastalarda başlangıç evresinde hiçbir semptom olmayabilirken; ileri evrelerde tümörün idrar kanalına bası yapmasıyla idrar yapmada zorlanma, sık sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, kanama ve ağrı gibi şikayetler görülebilir. Prostat kanserinde tümörün evresi, PSA düzeyi, tümörün vücuttaki diğer dokulara yayılımı, hastanın yaşı ve genel durumu göz önünde bulundurularak primer (küratif) radyoterapi, operasyon sonrası (postoperatif) radyoterapi ve palyatif radyoterapi gibi tedavi seçenekleri gündeme gelebilir. Sadece prostat ve/veya çevredeki lenfatik alana sınırlı lokalize hastalıkta cerrahiye eş değer bir yöntem olarak radyoterapi ile birlikte hormonoterapi ile küratif tedavi sağlanabilir. Uzak organlara yayılmış (metastatik) hastalarda palyatif (ağrı gibi şikayetlere yönelik) veya tümör yükünü azaltma amaçlı radyoterapi uygulanabilir.

KEMİK VE YUMUŞAK DOKU TÜMÖRLERİNDE RADYOTERAPİ 

Vücudumuzda kemik, eklem, kıkırdak, kas, damar, sinir ve yağ dokusundan kaynaklanan tümörlere denir. Bu tümör grubunun genel isimlendirilmesi sarkomdur. Vücudun herhangi bir yerinde şişlik, kızarıklık, kitle, ağrı hissi veya kemik kırığı ile ortaya çıkabilirler. Genellikle çocuk ve genç erişkinlerde görülen tümörler olmasına rağmen her yaş grubunda da görülebilirler. Sarkomlarında tedavi kararında etkili faktörler: sarkomun türü, yerleşim yeri, histolojik derecesi, çoğalma hızı ve hastaya bağlı diğer faktörlerdir. Birçok sarkom türünde primer tedavi cerrahi olmasına rağmen radyoterapi cerrahi sonrası tümörün tekrarlamasını önlemek amacıyla veya operasyon öncesi tümörü küçültmek ve ameliyatla tümörün çıkarılmasını sağlamak amacıyla da kullanılabilen tedavi seçeneğidir. Vücuda yayılmış (metastaz) tümörlerde ağrı, kanama, kemik kırığı veya sinir basısını önlemek için palyatif radyoterapi uygulanabilir. Ayrıca bazı durumlarda akciğer metastazlarına SBRT uygulanabilmektedir. 

 MEME KANSERİNDE RADYOTERAPİ

Meme kanseri kadınlar arasında en sık görülen akciğer kanserinden sonra en sık ölüme neden olan kanser türüdür. Her 8 kadından birinin hayatı boyunca meme kanserine yakalanma ihtimali vardır. Bu nedenle 20 yaşından sonra her kadının adet sonrası ilk haftada elle meme muayene yapması; 40 ila 69 yaş arasında ise her yıl mamografi ile kontrol olması önerilmektedir. Risk faktörler:  kadın cinsiyet, 50-70 yaş arası menopoz sonrası dönem, ailede kanser öyküsü, erken adet başlaması geç menopoz, uzun süreli hormon tedavisi, sigara, şişmanlık, hiç doğurmamak, emzirmemiş olmaktır. Belirtileri: memede ele gelen sertlik veya kitle, meme başı çekilmesi, karşı memeye göre asimetri, ciltte kızarıklık veya kabuklanma, ağrı, pembe kırmızı renkli meme başı akıntısı, koltuk altında ele gelen şişlik veya kitledir. Tedavi başarısındaki en önemli faktör hastalığın evresidir bu nedenle erken tanı ile sağ kalım oranları arttırılabilir. Vücuttan tümörün uzaklaştırılmasını sağlayan temel tedavi yöntemi cerrahidir. Tümörün tekrarlamasını (nüks) veya vücutta başka organlara yayılımını (metastaz) engellemek amacıyla radyoterapi ve kemoterapi tedavileri eklenebilir. Operasyon sonrası çıkarılan tümörün patolojisine, histolojik derecesine, tümör boyutuna, koltuk altı lenf nodlarına hastalığın yayılımına göre radyoterapi kararı verilir. Meme koruyucu cerrahi sonrası tümör tekrarlamasını önlemek amacıyla kalan meme dokusuna veya mastektomi sonrası göğüs duvarı bölgesine radyoterapi uygulanabilir. Koltuk altı lenf dokusuna yayılmış hasta grubunda koltuk altı bölgesi ışın alanına dahil edilmelidir.

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Radyasyon Onkoloğu

Covid-19 Salgınının Radyoterapiye Etkisi

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

SALGIN SÜRECİNDE RADYOTERAPİYE ARA VERMEK GEREKİR Mİ ?

Medicana Internatıonal Samsun Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Baki Tarakçı ,“Planladığımız tedaviye ara vermeden, tümör repopulasyonunu göz önünde tutarak; belirlediğimiz sürede tedaviyi bitirmeyi amaçlar. Dolayısıyla bu tedavi felsefesi eşliğinde radyoterapiye devam eden hastaların radyoterapiye düzenli olarak gelmeleri önemlidir”dedi

———–

Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Baki Tarakçı , covid pandemisi nedeniyle radyoterapiyi durdurmak ya da tedaviye ara verilmesine yönelik bilimsel bir kanıt yokken ,onkolojik hastalara multidisipliner yaklaşımlar gerektiğini ifade ederek,” Tedavi sadece   radyoterapiyi içermemekte, radyoterapi ile kemoterapi, cerrahi ve destek tedavisini  bir bütün olarak düşünmek gerekli.  Covid-19 döneminde tanı alan hastalar tedaviye başlamak için öncelikle tümörün evresi, lokalizasyonu patolojisi ve hastanın performansı göz önüne alınmalıdır. Multidisipliner olarak tedavi hasta ile riskler paylaşılarak düzenlenmelidir. Örneğin; baş boyun kanseri veya akciğer kanseri gibi hızlı tümör proliferasyonunun olduğu durumlarda tedaviye hızlıca başlamak önemlidir”ifadelerini kullandı.  

RT ALAN HASTALAR COVİD 19 AŞISI YAPTIRMALI MI?

Dr.Tarakçı, Kanser hastalığı hem kendisi, hem de tedavisi (ameliyat, kemoterapi, radyoterapi) hem de eşlik eden durumlar(altta yatan akciğer hastalığı ,KOAH ), beslenme yetersizliği vb.  kanser hastalarında hem enfeksiyon ihtimalini artırmakta hem de enfeksiyona bağlı ölüm riskine artışa yol açmaktadır. Onkolojik hastalar; aşılama sırasında öncelikli sınıf olarak tanımlanmaktadır. Şu Anda toplumda uygulanan ve değişik teknolojiler ile üretilmiş Covid-19 aşıları canlı virüs aşısı olmayıp, yan etki profilleri düşüktür. Genel durumu iyi olan tüm evrelerdeki onkolojik hastalar Sağlık Bakanlığının önerdiği Covid-19 aşılarını yaptırmalarını önermekteyiz. Aşı ile ilgili yapılan çalışmalar da kanser hastaları dahil edilmediği için aşıların etkinliği konusunda kesin net bir bilgi olmamakla beraber mutlak olarak enfeksiyon riskini azaltarak ve yan etkileri profillerinin düşük olması nedeniyle onkolojik hastalara önerilmektedir. Ancak radyoterapi ile eş zamanlı kemoterapi alan veya yoğun kemoterapatik ajanlar alan  hastalar veya radyoterapi sırasında çok ciddi yan etki izlenen hastalarda aşı açısından mutlaka doktorları ile iletişime geçmeleri gerekmektedir”dedi.

Okumaya Devam

Trendler