Multiple sklerozis yani bilinen adı ile MS son yılların popüler bir hastalığıdır.MS nedeni bilinmeyen bir hastalıktır, nedeni bilinmediğinden dolayı tedavi konusunda da güçlüklerle karşılaştığımız bir hastalıktır.Aslında temel olarak multiple sklerozis bir beyin ve omurilik hastalığıdır.Burada vücut, normal hücreleri ve sinir hücrelerini yabancı gibi algılayarak vücudun koruma hücreleri tarafından yok edilmeye çalışılmaktadır.
Hastalığın görülme sıklığı dünyanın farklı bölgelerinde değişkenlik göstermektedir.Bazı coğrafyalarda iklim koşullarıyla ilişkili olduğu düşünülmekte bazı coğrafyalarda daha sık gözlenmekte bazılarında daha az görülmektedir.En sıklıkla kuzey avrupa ülkelerinde görülmekte, en az ise uzak asya ülkelerinde görülmektedir, bizim ülkemiz bu anlamada MS’in orta sıklıkta görüldüğü bir ülke konumundadır.
Hastalık genel olarak genç orta yaşta, kadın cinsiyette görülmektedir.Ancak kadınlarda daha fazla görülmüş olması erkeklerde görülmeyeceği anlamına gelmemektedir. Genç orta yaş grubunu daha sıklıkla etkilediğinden dolayı kişilerin aktif yaşam dönemlerinde daha belirgin olarak ortaya çıkmış olması hastalığın belkide gerekenden daha fazla önemsesine neden olmuştur.Çünkü aslında toplumsal bir gerçeğimiz şudur ki; bizler çocuklarımıza daha kolay bakabilen, yaşlılarımıza karşı benzer hassasiyeti gösteremeyen bir toplumuz.
Aslında MS yaşamı kısaltan bir hastalık olmamakla birlikte sakatlayıcı ve günlük yaşamı belirgin derecede etkileyici bir hastalıktır.Sakatlayıcı bir hastalık olduğundan dolayı ve tedaviye yönelik olarakta hastalığın nedeni tam olarak bilinemediğinden dolayı tam olarak tedavi edilmesi, yani burada tam olarak tedavi edilmesi dediğimiz durum hastalığın tamamen ortadan kaldırılaması söz konusu değil.Hastalığın ortadan kaldırılması söz konusu olmadığından dolayı tedavi, hastalığın ilerlemesini engellemek, mümkünse yavaşlatmak, bunlar mümkün değilse en azından hastanın yaşam kalitesini korumaya, mümkünse yine arttırmaya yönelik olmalıdır.
Ancak MS ile ilgili hastalığın kendisinden daha fazla hatta daha önemli bir sorun, en ufak nörolojik yakınmada kişilerin bende acaba MS var mı? Sorusunun sormalarından kaynaklanmaktadır.Bir diğer önemli sorun ise MS tanısı ile ilgili olmaktadır.Çünkü MS tanısı için herhangi bir laboratuvar testine bakıp, evet sende MS var diye bileciğimiz bir hastalık değildir.Farklı laboratuvar yöntemleri, muayene bulguları ve kişinin yakınmalarının öyküsü zaman içerisindeki değişimi ile birlikte yani bütün bu parametreler bir arada değerlendirilerek kişiye MS tanısı konabilmekte.Bu nedenle bu değişik parametrelerin bir araya getirilerek tanı koyan hekimler tarafından değerlendirilmesi farklılık gösterebilmektedir.Burada en önemli aşama görüntüleme bulgularında olmaktadır.Çünkü MS lezyonlarıyla sıklıkla karışan diğer hastalıkların varlığı dikkatle göz önüne alınmalıdır.
Yani MS tanısındaki esas aşama hatta hastalığın tanı ve tedavisindeki en önemli aşama MS’in diğer tedavi edilebilir hastalıklardan ayırt edilemesidir.Çünkü tedavi edilebilir bir durumun varlığı oldukça önemlidir.Uygun tedavi ile kişi belkide başka hiçbir tetkike ve tedavi seçeneğine gerek kalmadan kolaylıkla tedavi edilebilecektir, mevcutsa kendini belkide geri dönüşebilecektir.
Kısaca özetlersek; MS aslında ülkemizde sanıldığı kadar sık görülen bir hastalık değilir.Bu nedenle burada ki esas önemli aşama, daha sık görülen hastalıkların MS’ten ayırt edilmesidir.Örneğin sıklıkla coğrafyamızda görülen B12 eksikliği ve beyin damar hastalıkları gibi çok sıklıkla görülen nörolojik hastalıkların MS’ten ayırt edilmesi, hastanın doğru tanı alması ve sonuç olarak doğru tedaviye kavuşması açısında oldukça önemlidir.
MS genç orta yaş hastalığıdır, sıklıkla kadınları tercih eder.Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir.Burada vücudun kendisi ile bir savaşı söz konusudur.Burada hedef sinir hücreleri ve beyin omurilik hücreleridir.Bu nedenle nedeni bilinmediğinden dolayı tedaviside hedefe yönelik olunmakta ve ancak hastalığın yavaşlamasını sağlayabilmektedir.
MS aslında ataklarla seyreden bir nörolojik hastalıktır, burada atak dediğimiz şey hastanın ani bir şekilde hissettiği nörolojik yakınmalardan oluşan bir durumdur.
MS hastalığı homojen bir hastalık grubu değildir, hastadan hastaya değişken bir seyir göstermektedir.Ancak sıklıkla karşımıza çıkan en azından başlangıç döneminde karşımıza çıkan ataklarla seyreden bir hastalığın varlığıdır.Burada atak olarak bahsettiğimiz şey, aslında hastanın yeni klinik semptomlar yani yeni klinik yakınmalarla ortaya çıkmış olmasıdır.Bu klinik yakınmalar yani atak döneminde ortaya çıkan klinik yakınmalar yaklaşık 1 hafta 10 gün kadar süreli olmaktadır.Ancak bunun dışında bu atak dönemini oluşturan klinik yakınmaların dışında hastalarda 24 saaten daha kısa süreli olabilen bazı nörolojik yakınmalar olabilmektedir.Hastalar bütün bu yakınmaları atak olarak düşünebilmektedir.Ancak tipik MS ataklarının genel olarak 24 saatten daha uzun sürdüğü özellikle hastalara aktarılmalıdır.
MS hastalarında tedavi hastalığın nedeni tam olarak bilinmediğinden dolayı hastalığın ataklarının engellenmiş olması çünkü her atak hastada bazı özürlerin bazı sekellerin kalmasına yol açabilmektedir.Bu nedenle bu hastaların mümkün olduğunca az sayıda hatta mümkünse hiç atak geçirmemesi sağlanmalıdır.Bunu hedefleyen tedaviler günümüzde mevcuttur.Burada hastanın tedaviden beklentisi hastalığın tamamen ortadan kaldırılması değil ataklarının önlenmiş olmasıdır.Tedavi sürecindeki MS hastalarının bu süreçte sık aralıklarla atak geçiriyor olması tedavinin etkinliği hakkında soru işareti doğurmaktadır.Bu nedenle tedavi değişiklikleri en azından bu hastalar için yani, atak sıklığında değişiklik omayan, sık aralıklarla atak geçiren hastalarda tedavi değişikliği düşünülmektedir.