Psikolog
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
Yayınlanan
4 sene önceüzerinde
Tarafından
Doktor Makaleleri
Dikkatin kolayca dağılması, aşırı dürtüsellik (hareketlerini kontrol edememekten dolayı aklına geleni sonucunu düşünmeden yapma hali ) ve aşırı hareketli olma halidir. DEHB’nin nedenlerine ilişkin yapılan birçok çalışma sonucunda, psikososyal, biyolojik, genetik ve ailesel etmenlerin önemli rol oynadığı görülmektedir. Yönetici işlevlerde de bozukluğun ön planda olduğu DEHB’nin bir sendrom olduğu günümüzde kabul edilmektedir.
Özellikle DEHB’li çocukların sergilediği; doyumsuzluk, engellenme eşiğinin düşük olması, sebatsızlık, tutarsızlık, kararsızlık, sosyal yetilerde zayıflık, motor aktivite düzeyinin yüksek dikkatini toplayabilme ve duruma odaklanma becerisinin düşük olması gibi olumsuz davranışlar ailelerin çaresiz kalmasına sebep olmaktadır.
Her insanda zaman zaman zaman görünen dikkatsizlik, hareketlilik ve dürtüsellik DEHB tanısı almış kişilerde çok daha sık yaşanmaktadır. Kişinin aile hayatını, sosyal hayatını, benlik kavramını ve akademik başarısını olumsuz etkilemesinden dolayı, patolojik bozukluk olan DEHB ruh sağlığı sorunu haline de gelebilmektedir.
Dikkat Eksikliği Nedir?
Dikkat eksikliği, dikkat süresinin ve yoğunluğunu kişinin yaşına göre olması gerekenden az olmasıdır. Dikkatin belirli bir noktaya toplanaması, kolayca dağılması, dağınıklık, unutkanlık, eşyaları kaybetme, dikkatsiz davranma giibi belirtiler gösterilmesidir.
Okula giden çocuğunuzda diikat eksikliği var ise öğretmenden sıklıkla şunları duyabilirsiniz;
- Dersi dinlemiyor.
- Başladığı işi bitirmiyor.
- Sınavlarda dikkatsizce hatalar yapıyor.
- Soruları sonuna kadar okumadan yanıtlıyor.
- Görevleri yerine getirmek için çok fazla zaman harcıyor.
- Sık sık dalgın oluyor.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)’nun “ZEKÂ İLE İLGİSİ VAR MIDIR? “.
DEHB, her zeka düzeyindeki insanı etkiler. Normalin Üstü, Normalin Altı ya da Normal zekâya sahip her çocuk DEHB i yaşayabilir. Frontal lob ve özellikle de prefrontal bölge ve yönetici işlevler DEHB’de önemlidir. Buna karşın, frontal bölge hasarlarının zeka testleri ile gösterilmesi bile mümkün olamamıştır. Frontal bölge hasarı olan bir hastanın zeka bölümü normal olarak belirlenebilmiştir. Doğru tanı, doğru tedavi ve doğru tedaviyi destek programları ile bu farklılıkla baş edilebilir.
Normal Dikkatsizlik ile DEPB Nasıl Ayrışır?
DEHB belirtilerinin neler olduğunu duyduduğumuzda ‘’ bu sorunlar bende de var, herkeste yok mu?’’ diye yanıt veririz. Bu makul bir tepkidir. Çünkü bu sendrom, özellikle aşırı yorgunluklarda, ergenlikte ve yetişkinlikte zaman zaman ortya çıkar. DEHB psikiyatrist tarafından tanı konulmuş bu kişilerde bu tanıyı gerektirmeyen kişiler arasındaki fark, temel olarak bir derece farklıdır.
Bu fark, sorunların ‘’yaşamlarını ne ölçüde etkilemektedir?’’ ‘’ Ne sıklıkta gözlemlenmekte, arada sırada kısa süre için mi etkilenmekte?’’ sorularının cevabı ile ortaya çıkar.
Her Zaman Hiperaktivite Dikkat Eksikliği ile Beraber mi Olur?
Her zaman beraber gözlemlenmez, bazen çocuklar sadece dikkat eksikliği tanısı alırlar ve sendromlarını taşırlar. Yalnızca dikkat eksikliği olup, hareketlilik ve dürtüsellik belirtilerini taşımayan çocuklar diğer gruptan farklıdırlar. Bu çocuklar sakin, kendi kendine oynayabilen, hayal kuran, sık sık dalan, dağınık ve unutkandır. En tipik özellikleri ise yavaş olmalarıdır. Giyinirken, hazırlanırken, yemek yerken, ödev yaparken, gün içinde yaptıkları her iş yavaştır. Dikkat eksikliği olan çocuklar, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik göstermedikleri için yavaş olmaları dışında erken çocukluk yıllarda belirgin sıkıntılar göstermezler. Okul hayatına başlayan bu çocuklar, aileleri ve öğretmeneleri tarafından ‘’derslerle ilgi duymuyor, motivasyonu düşük, isteksiz, dalgın ‘’ çocuklar olarak değerlendirirler. Bu çocuklar çoğu zaman hiç tanı almadan yaşamlarını sürdürürler. Ergenlikle birlikte kendine güven eksikliği, mutsuzluk, akademik başarısızlık, sınav kaygısı gibi sorunlarla karşılaşırlar. Altta yatan DEHB tedavi edilmediği sürece bu sorunlar devam eder.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Dereceleri Var mı?
DEHB tanısı almış kişilerin birbirinden farklı olma sebepleri, farklı şiddette görülebiliyor olmasıdır. Hafif düzeyde olan kişiler çoğu kez tanı almadan yaşamlarını sürdürürken, belirtileri şiddetli olan kişiler doğdukları andan itibaren fark edilip, yaşamları boyunca önemli sıkıntılar yaşarlar. Belirtilerin sıklığına, yaşamdaki etkilerine bakılarak DEHB şiddeti üç fraklı kategoride değerlendirilir.
Hafif : Tanı alacak sayıda ve sıklıkta DEHB belirtisi vardır. Ancak akademik ya da sosyal işlevler hafif düzeyde etkilenmektedir.
Orta : Akademik ya da sosyal işlevsellik orta düzeude etkilenmektedir.
Şidddetli: Belirtilerin hepsi vardır ve birden fazla alanda önemli derecede işlevsellik yatarır.
Dürtüsellik Belirtileri Nelerdir?
Davranışları ortama ve sonuçlarına göre düzenlemek ve yönlendirmekle ilgili bir sorundur. Bireyin davranışlarını kontrol edebilmesinde sorun oluşmasıdır. Bir şey yapmadan önce olası sonuçları düşünmeden hareket eder. Acelecilik, erteleyememe, söz kesme, sırasını beklememe gibi durumlarla belirgin hale gelebilir. Bir belirtinin var olduğunu kabul etmek için aşağıdaki örneklerin tümünün gözlemleniyor olması gerekmez, birkaçının var olması yeterli olabilir.
- Bir şey yapmadan önce sonucunu düşünmezler (“Bunu yaparsam ceza alırım”).
- Bir şey yapmadan önce o davranışın o ortam için uygun olup olmadığını düşünmezler (“Burada bu davranış yapılmaz”).
- Söyleyecekleri şeyin karşısındaki kişide nasıl bir etki yapacağını düşünmezler ( “Bunu söylersem bana kırılır”) Aslında ne yapmaları ya da yapmamaları gerektiğini bilirler ama o bildikleri şeyi uygulayamazlar.
- Bir kuralı biliyorlardır, sorarsanız uygun bir biçimde açıklayabilirler ama düşünmeden hareket ettikleri için o kuralı yine bozabilirler.
- Bu durum gerek anne baba gerekse öğretmeni daha çok öfkelendirir. Bu davranışlar bilerek yapılan, ya da kurallar önemsenmediği için yapılan davranışlar olarak nitelendirilirler. Bu nedenle de daha acımasız yöntemlerle ele alınırlar.
Dehb’nun Nedenleri nelerdir?
Kalıtsal bir sorundur. Anne babadan alınan genler bu soruna yatkınlık oluşturur. Ailenin diğer bireylerinde de benzer sorunlar olma riski yüksektir. DEHB olan çocukların anne babalarında benzer belirtiler olma oranı normal çocuklara oranla 2-8 kat fazla . DEHB olan çocukların kardeşlerinde normal çocuklara oranla 2-3 kat fazla DEHB var.
Çevresel Faktörler Nelerdir?
Bu etkenler direk olarak DEHB’ a neden olmaz. Sadece genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde riski arttırır. Doğum öncesi (gebelikte hastalanma, alkol, sigara, ilaç kullanımı), Doğum sırasında ( erken doğum, doğum komplikasyonları), Doğum sonrası ( Bazı hastalıklar, kurşun gibi maddelere maruz kalma vb)
Fizyolojik faktörler Nelerdir?
Beyindeki dikkat ve davranış kontrolünden sorumlu olan bölgeler yeterince aktif değillerdir. Dikkatin kolayca dağılması, aşırı hareketlilik ve düşünmeden hareket etme beyindeki bu merkezlerin iyi çalışmamasının sonucudur.
DEHB’ te Süreç Nasıl Gelişir?
Erken çocukluk dönemlerinde başlar,en sık ilkokul döneminde tanı konulur, Çocukluğunda bu tanıyı alanların %70-80 i ergenlikte de aynı belirtileri gösterirler. Bunların da %50-65 i erişkinlikte de aynı tanıyı alırlar.
DEHB erken çocukluk döneminde başlayıp yaşam boyu devam edebilen bir bozukluktur. Temel belirtiler aynı olmakla birlikte her yaş döneminde farklı bir görünüm vardır. Özellikle aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri zaman içinde azalır. Dikkat eksikliği yaşam boyu devam edebilir. İlkokul çağındaki çocukların % 3-5 inde yani her 20-30 çocuktan birisinde görülüyor. Her sınıfta en az 1 çocukta bu sorunun bulunma olasılığı var. Erkeklerde kızlara göre 3-4 kat daha fazla görülüyor. Çocukluklarında DEHB bozukluğu olanların %80 i ergenlikte, %30-65 i erişkinlikte de bu belirtileri taşırlar. Erişkinler arasında %1-2 sıklıkta görüldüğü bildiriliyor (ABD ve Kanada da).
Dehb’ye Eşlik Eden Sorunlar Nelerdir?
Dağınıklık, düzensizlik Dalgınlık, hayal kurma Tutarsızlık Bellek sorunları Sakarlık, koordinasyon güçlükleri Sosyal ilişkilerde sorunlar Düşük benlik saygısı.
Anne-Baba Ve Öğretmenlerin Bu farklı Çocuklarla ilgili Tanımlamaları Nelerdir?
- Söylediklerim bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
- Tüm araba markalarını biliyor ama bir dakika önce söylediğim şeyi hatırlamıyor.
- Bilgisayar başında saatlerce oturabiliyor ama ödev başında en çok ’’ 10 dk. “ kalabiliyor.
- Sınavlarda dikkatsizce hatalar yapıyor .
- Dersi dinleyemiyor, sürekli etrafı ile ilgileniyor.
- Başladığı işi bitirmiyor.
- Doğum öncesinden beri hareketli .
- Eli dursa ayağı oynar.
- Sürekli hareket halinde, yürümez koşar.
- Ya konuşur ya sesler çıkarır. TV izlerken bile hareket eder.
- Sandalyede oturmanın 50 çeşidini gösterebilir. Sınıfta nereye baksam onu görüyorum.
- Sırada otururken bile eli ayağı hareket ediyor.
- 10 yaşına geldi hala söz kesmemeyi öğrenemedi.
- Düşünmeden hareket eder.
- Sabırsızdır, istekleri hemen olsun ister
- Asla sırasını bekleyemez
- Daha soruyu tamamlamadan cevabını vermeye kalkıyor
- Aklına geleni hemen yapıyor
Ergenlik Döneminde DEHB Tanılı Bireylerde Bu Sendrom Geçer mi?
Hiperaktivitede azalma olur ama kıpır kıpırlık devam eder. DEHB sindi bir rahatsızlık olduğu için ergenlik döneminde, çocukluk döneminde olduğundan daha fazla sıkıntı doğurabilir. Ders dinleyemez, uykulu bir hali olabilir ya da kalem çevirme, resim yapma gibi şeylerle uğraşır. Akademik başarı daha ciddi düzeyde sorun olmaya başlar. Öğretmenlerle ilişkilerde sorunlar yaşanır, karşılık verir, saygısız, ilgisiz bir öğrenci olarak nitelendirilir. Aile ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar olabilir. Benlik saygısında azalma, depresyon görülebilir, duygu durumu değişkendir, aniden öfkelenebilir. Sigara, alkol madde kullanımı başlayabilir. Yasal sorunlara neden olabilecek, riskli ,tehlikeli davranışları olabilir.
DEHB İle Başa Çıkmak Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
- Farmakolojik tedaviler (ilaç tedavisi).
- Anne baba ve öğretmen eğitimi.
- Çocuğun bireysel gelişimi (davranışçı teknikler, sosyal beceri eğitimi), uzman psikolog tarafından terapi ile devamı.
DEHB’nun Olumlu Özellikleri Nelerdir?
- Enerjik olma,
- Yaratıcılık,
- Sıcakkanlı ve cana yakın olma,
- Kolay ilişki kurabilme Esneklik Hoşgörülü olma,
- İyi bir espri yeteneğine sahip olma,
- Risk alabilme (bazen gerekenden fazla oranda),
- İnsanlara kolaylıkla güvenebilme ( bazen gerekenden fazla oranda).
Anne Baba Olarak Sizin Yapabileceğiniz Neler Var?
Öncelik her zaman kabullenmekle başlar..
– Dikkat eksikliği olan çocuğunuzla aşırı derecede sabırlı olmanız gerekir.
– Çocuğunuza yeni bir şey öğretirken defalarca tekrarlamanız gerekebilir.
– Çevresi çocuğunuz için zorlu bir ortam ise, ortamı değiştirin. Eğer şu andaki programı onu zorluyorsa, programı değiştirin. Onu arkadaşlarıyla kıyaslayarak gereksiz zorlamadan kaçının.
– Ona sağladığınız destek ve kolaylıklar sayesinde problemlerle daha kolay baş edince kendine güveni gelişir ve bu da onun bir sonraki problemi çözmek için daha motive ve cesaretli olmasını sağlar.
– Ona sürekli destek sağlamak ve onu özgür bırakmak arasında çok ince bir çizgi vardır ve ikisinin de birbiriyle dengeli yapılması gerekir.
– Çocuğunuzu çok sıkı takip edin ve özellikle küçük yaşlardayken onu gözünüzün önünden çok fazla ayırmayın. Dikkat eksikliği olan çocuklar diğer çocuklara nazaran daha fazla süpervizona ihtiyaç duyarlar. * Ders çalışma ortamını gözden geçirin; dikkatini dağıtacak sesleri engelleyin, etrafı dağınıksa veya çok fazla eşya varsa tekrar düzenleyin. Masasını üzerinde dersiyle ilgili olmayan hiçbir eşya olmasın.
– Çok sık unutkanlık yaşayabileceğini hatırlayın ve bunu doğal karşılayın. Kasti yapmadığını hatırlayarak unutmaması için stratejiler geliştirmesine yardımcı olun.
– Çocuğunuza aynı anda çok fazla komut vermeyin. Bir tanesini bitirene kadar ikincisine geçmeyin. Birden fazla şey istediğinizde hepsini unutabilir ve siz de onun sözünüzü dinlemediğini düşünebilirsiniz. Gerçek problemin unutkanlık olduğunu hiçbir zaman unutmayın!
– Onunla konuşurken göz göze olmaya gayret edin. Çok uzun konuşursanız dikkati dağılır ve söylediklerinizin yarısını hatırlamayabilir. Eğer size dinlerken sık sık başka şeylerle meşgul oluyorsa, ona söylemek istediklerinizi kısa cümleler halinde söyleyin ve sözünüz bittiğinde ona ne söylediğinizi tekrar ettirin.
– Dikkat eksikliği olan çocuklar düzenli ve yapılandırılmış ortamlarda daha kolay hareket ederler. Bu nedenle evinizde her zaman düzenli olmaya gayret gösterin. Yaşamınızda bir rutin olsun. Her şeyin yeri ve zamanı belirli olsun. Bu sayede çocuğunuz daha kolay organize olur.
– Çocuğunuzun kendi kendine toplu ve düzenli olmasını beklemeyin. Çantası, odası, dolabı sık sık dağılabilir. Gerekirse her gün, hatta bazen günde iki kere hayatını düzenlemek için ona rehberlik edin, onunla beraber eşyaları toplayıp düzenleyin. Eşyalarının yeri belli olsun, gerekirse çekmecelerine, raflarına koyması gereken şeylerin ismini yazın; çorap çekmecesi, kitap rafı, oyuncak kutusu gibi.
– Duvarına bir takvim asın ve yapılacakları, gidilecek yerleri o takvime yazın. Her şeyi siz hatırlatmayın. Böylelikle ona ajanda kullanmayı öğretmiş olursunuz.
– Çantasını okuldan her geldiğinde boşaltmasını, gereksiz kağıtları atmasını, kitaplarını, defterlerini gözden geçirerek çantasını hazırlamasını isteyin.
– Kıyafetlerini de sık sık gözden geçirin ki giymediği, küçülen veya eski giysileri odasında gereksiz yer kaplamasın. Çok fazla eşya olduğunda organize olması, odasını toplu tutması daha güç olur.
– Doğru ve başarılı davranışlarını ödüllendirmeyi unutmayın.
DEHB’li Çocuklara Okulda Nasıl Davranılmalı?
Bu çocuklar genellikle okula başladıktan sonra teşhis edilirler. Bunun başlıca nedeni anne babaların kendi çocuklarına alışmaları sonucu birçok davranışın onlara olağan görünmesidir. Çoğunlukla öğretmenler DEHB’ li çocukları fark edip ve tanı sürecini başlattıkları için DEHB konusunda çok temel bazı bilgilere sahip olmaları gerekir. Öğretmenler tanı sürecinin ilk halkalarından biridir bunun yanı sıra işlerinin DEHB’li çocuklar hakkında her şeyi bilmek ve tanı koymak olmadığını akılda tutarak bir uzmandan yardım istemekten çekinmemelidirler.
DEHB’ li çocuklarla başa çıkabilmesi için öncelikli olarak durumu kabul etmiş ebeveyne, öğretmenlerin olumlu ve gerçekçi akademik beklentiye, sıkı bir gözlem ve denetim becerisine, tutarlı, sabırlı ve esprili bir kişilik yapısına, işbirliğine yatkınlığa (özel eğitim öğretmeni ve uzmanlarla), sahip olması gerekir. DEHB’ li çocukların %50 si normal sınıflarda eğitilebilir. Geriye kalan %50 si ise özel eğitim ve ilgili hizmetleri gerektirir. Bu %50 nin yaklaşık %35-40 ı da normal sınıflarda bulunabilir ancak ek destek alırlar. Çok ciddi şekilde etkilenen diğer %10-15 lik kesim için özel sınıflar gereklidir. Öğretmen bu çocukların ihtiyaçlarını tanıyacak ve bu çocuklara uygun eğitim verecek şekilde eğitilmemişse kendini yetiştirme fırsatları aramalıdır. Aksi halde sınıfta bir sinir savaşı yaşanır.
Ödev ve Sorumluluklar Nasıl Kazandırılır?
DEHB li çocuklar dışsal olayları kendi başlarına yapılandıramadıkları için yönlendirilmeye ve planlamaya ihtiyaç duyarlar. Planlamayı kolaylaştırmak için etkinlik listelerinin yapılması, yaptıkları işin neresinde kaldıklarını unuttuklarında hatırlamalarını kolaylaştırır. Hatırlama bu çocuklar için problem olduğundan dolayı, doğal olarak var olmayan çağrışımlar oluşturarak kodlamaya yardımcı olan hatırlama stratejileri ve beceriler öğretilebilir. Ödevlerini küçük parçalara ayırmak DEHB li çocuklar için önemlidir. Ağır ödevler çocuğu ezebilir ve çocukta yetersizlik duygusuna yol açabilir. Bu tür ödevlerin her bir bölümü yapılabilecek parçalara ayrılarak çocuğun başarısızlık korkusu azaltılabilir. Aslında bu çocuklar yapabileceklerini düşündüklerinden daha fazlasını yapabilirler. Bu çocuklar çok ödevden sıkıldıkları için az ödev verilerek ödevlerinin niceliğinden ziyade niteliğine dikkat edilmelidir. Yaptığı çalışmalarda verdiğiniz sürenin yeterli olup olmadığına dikkat edin. Yetersiz süreden dolayı başarısızlık çocuğun yeteneklerinden şüphe etmesine yol açar. DEHB li çocuklar bir ödevi yaparken kendi hızlarına göre değerlendirilmelidir. Sınıftaki diğer çocuklara bakarak onun geç yada erken bitirdiğini söylemek yanıltıcı olabilir. Çalışma hızı diğer çocuklarla kıyaslanarak belirlenirse DEHB belirtileri daha da artabilir. Öğrenmeyi ölçmek için alternatif değerlendirmeler kullanılmalıdır. Geleneksel standart testlere güvenilmemeli, konular bazen ödev, proje, video kayıt çalışması vererek yada sözel olarak değerlendirilebilir. Bu çocukların bütün ödevlerini, sorumluluklarını, sınav günlerini ve randevularını yazabilecekleri bir ödev defteri kullanmaları sağlanmalıdır. Bu defter günlük olarak kontrol edilmelidir. İşlerini önem derecesine göre sıraya koyması gerektiği paylaşılarak yapılacaklar listesi hazırlamaya özendirilebilir. DEHB li öğrencilerin bazen diğer öğrenciler kadar iş yapamayacaklarını unutulmayarak beklentiler öğrencinin kapasitesine göre ayarlanmalıdır. DEHB li öğrenciler bağımsız çalışmanın aksine öğretmen tarafından doğrudan işe yönlendirildiklerinde daha başarılı olmaktadırlar. Çocuk tarafından ceza olarak algılanmamak kaydıyla mümkün olduğunca çocuğa sorumluluk verilmelidir.
Kurallar Nasıl Konulmalıdır?
DEHB li öğrencilerin okul başarısını arttırmak için öğretmenlerin kuralların yapılandırılmış olmasına, çalışma zamanlarının kısa tutulmasına, dersin ilginç etkinliklerle desteklenmesine ve olumlu pekiştireçlerin kullanımına dikkat etmesi gerekir. Düzeni sağlamak için kurallar mümkün olduğunca erken oluşturulmalı, düzen ve temizliği kontrol etmek için çok sık ara kontroller yapılmamalıdır. Aksi takdirde çocukların içsel motivasyonları azalır. Sınıftaki öğrencilerin katkılarıyla oluşturulan kuralları herkesin görebileceği bir biçimde yazıp asmak, kuralların benimsenmesini ve uygulanmasını sağlayabilir.
Sadece Dikkat Bozukluğu Olan Çocuğunuza Nasıl Yardım Edebilirsiniz?
Dikkat bozukluğu olan çocuklar uzun süre odaklanamazlar, unutkanlık, dağınıklık, organize olamama gibi nedenlerden dolayı okulda başarısız olabilirler. Son araştırmalar hastalıkta en etkin tedavinin; ilaç, aile becerileri eğitimi, davranışsal eğitim ve sınıf içi müdahalelerini kapsayan kombine bir tedavi olduğunu unutmamak gerekir.Dikkat eksikliğini ölçen özel bir test yok. Çocuğunuzda dikkat eksikliği olup olmadığını anlayabilmek için, birçok alanda kapsamlı bir araştırma yapmak gerekir. Bu nedenle, öncelikle bir çocuk psikoloğuna veya çocuk psikiyatristine gitmelisiniz. Onlar çocuğunuzun, okuldaki davranışları, evdeki davranışları, arkadaş ilişkileri ve okuldaki akademik performansı ile ilgili bilgileri toplar ve çocuğunuza bazı testler uygularlar. Zeka testi tek başına dikkat bozukluğu olup olmadığını anlamaya yetmese de, önemli ipuçları vereceği için sık sık uygulanan bir testtir. Bununla beraber, dikkatinin dağılmasına veya öğrenmesi ile ilgili problem yaşamasına neden olabilecek başka bir problemin, örneğin bir öğrenme bozukluğunun olup olmadığı da araştırılmalıdır. Özet olarak, sadece dikkat eksikliği konusunda tecrübeli bir uzman bütün bu bilgileri toplayıp çocuğunuzu da gözlemledikten sonra çocuğunuzun sıkıntılarına neyin yol açtığı hakkında yorum yapabilir ve dikkat bozukluğu olup olmadığına karar verebilir.
DEHB’ni Tamamen Ortadan Kaldırmak Mümkün mü?
Bu hastalığı tamamen ortadan kaldıran bir tedavi yok. Dikkat eksikliği, kronik bir durum olarak algılanmalıdır. Sonaraştırmalar, en etkin tedavinin; ilaç, aile becerileri eğitimi, davranışsal eğitim ve sınıf içi müdahalelerini kapsayan kombine bir tedavi olduğunu söylüyor. Tedavinin temel amacı, kişinin ilişkilerini geliştirmek, başarısını artırmak, olumsuz davranışları azaltmak, bağımsızlığını teşvik etmek ve özgüvenini artırmaktır.
Diğer Beğenebileceğin Yazılar
Psikolog
Çocuğumla Yaşadığım Kriz Anlarında Neler Yapabilirim?
Anne babaların tavırları çocukların psikolojisinde kıymetli bir yere sahiptir. Bazen tüm âlâ niyetlere karşın hiç istenmeyen o savaşlar ve kriz …
Yayınlanan
3 sene önceüzerinde
Haziran 30, 2022Tarafından
Doktor MakaleleriAnne babaların tavırları çocukların psikolojisinde kıymetli bir yere sahiptir. Bazen tüm âlâ niyetlere karşın hiç istenmeyen o savaşlar ve kriz anları eninde sonunda patlak verir. Krizi çözmeye çalışmak, konuşmaya çalışmak, sakinleştirmeye çalışmak vb. davranışlar da bazen bu olumsuz durumu ivmelendirebilmekte. Pekala, bu kriz anlarında çocuğa nasıl yaklaşmak gerekir? Neler yapılabilir? Bunun hap bilgisi yoktur zira her çocuk birbirinden farklı ve biriciktir. Her durum da kendine özeldir. Çocuklar aynaya bakarak fizikî özelliklerini öğrenirler. Hislerini tanımayı da onlara yansıtılan hisleri dinleyerek öğrenirler. Görüneni olduğu üzere yansıtırlar. Güçlü hisler içindeyken en çok bizi dinleyen ve anlayan birinin varlığı kıymetlidir. Şimdi hislerini tanımayan, anlamlandıramayan çocuğa rehberlik eden ebeveyn, onun gelişim sürecinde kıymetli bir dayanak olur. İleride öfkesini denetim edebilmeyi öğrenebilmesi için evvel hissini anladığımızı hissettirmemiz lazım. Bu noktada Daniel Siegel‘ın bu “Bütün Beyinli Çocuk” ideolojisine değinmek yerinde olacaktır: Zihnimizin iki tarafı var. Bir tarafı hislerle, bir taraf mantıkla alakalı. Biz şayet bir his yoğunluğu içerisindeysek, karşımızdaki kişi o sırada bize mantıksal bir şeylerle gelirse, biz onu geri püskürtüyoruz. Çocuk da tıpkı halde. O his yoğunluğu içerisindeyken, artık kızdığı şey neyse: “Evet, anlıyorum. Şu an, şu şu şu sebeple öfkelisin. Ben de küçükken bu türlü olduğunda senin üzere hissederdim.” deyip, bilhassa de 0-3 yaştan bahsediyorsak şayet orada bedensel temas kurarak, sakin bir ses tonuyla, yavaş yavaş konuşarak, biz sakin davranıp onun da böylelikle modunu aşağı çekmeye çalışarak, o dakikada itimat veriyor olmamız ve hissini anladığımızı ona hissettirmemiz kıymetli.
Unutulmaması gereken şey kriz anında yapılacak, söylenecek hiçbir şeyin tesirli olamayacağıdır. Bu kaçınılamayacak bir dalga üzere nitelendirilebilir. Dalga geçtikten ve sular biraz durulduktan sonra çocuğun yaşına ve duygusal olgunluğuna nazaran bahis hakkında konuşulabilir. Çocuğun o anda yaşadığı hisler isimlendirilip (öfke, hayal kırıklığı, ıstırap gibi) hislerini tanımasına ve bu hisleri anlamlandırmasına yardımcı olunabilir. İleride karşılaşılaşılabilecek emsal durumlar karşısında yapılabilecekler birlikte gözden geçirilebilir.
Psikolog
İnsan Depresyona Neden Girer?
Depresyon bir hastalıktır. Öncelikle bunu bilip kabul etmek gerekir. Rastgele bir yanlışınızdan, kusurunuzdan, eksikliğinizden ya da günahınızdan …
Yayınlanan
3 sene önceüzerinde
Haziran 30, 2022Tarafından
Doktor MakaleleriDepresyon bir hastalıktır. Öncelikle bunu bilip kabul etmek gerekir. Rastgele bir yanlışınızdan, kusurunuzdan, eksikliğinizden ya da günahınızdan kaynaklanmaz. Bu hastalığa beyin kimyasının bozulması yol açar. Yaşanan üzücü olaylar ve gerilim bunda tesirlidir.
DEPRESYON, uzun müddet devam eden ve kişinin hayatını olumsuz bir formda etkileyen, daima hüzün ve ilgi kaybına neden olan bir his durum bozukluğudur. Mutsuzluk ve hayattan keyif almama hâlidir. Değersizlik, çok suçluluk, yalnızlık, hüzün ve ümitsizlik hisleri ile karakterize edilir.
Hayat kaidelerinin getirmiş olduğu ağır yük ve plândemi ile birlikte konutlara kapanmak zorunda olmak, insanların ruhsal dünyasında bir çöküntü oluşturdu. Birtakım insanların kişilik yapısı bu durumdan daha fazla etkilendi.
Depresyon neden kaynaklanır?
Depresyon, beyinde kimyasal istikrarın bozulması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Örneğin, bir yakının kaybı, iş kaybı, kronik bir hastalığa yakalanmak üzere sebepler depresyona yol açabilir.
Bazen kişi bir sebep olmadan da depresyona girebiliyor. Genetik transfer yoluyla da şahıstan şahsa geçebiliyor. Anne yahut baba sık sık depresyona giriyorsa, bu bireylerin çocukları bunu yaşayarak ve rol model alarak öğreniyor, bu manada “Genetik bir yatkınlık olduğu için görülme ihtimâli biraz daha yüksek” diyebiliriz.
Depresyonun belirtileri nelerdir?
Kişinin olağanda severek ve isteyerek yaptığı bir işi yapmak istememesi, yataktan çıkmak istememek, daima uyku hâli, uykuya dalmada zorluk çekmek yahut çok uyumak, çok yeme yahut iştahsızlık, daima yorgunluk hissi, konuşmada yahut hareketlerde yavaşlama, değersizlik ve hatalı hissetmek, intihar fikri üzere belirtiler, “depresyon belirtisi” olarak kabul edilir.
Bu belirtilerle birlikte mühlet de değerlidir. Şahsa depresyon tanısı konulabilmesi için kelam konusu belirtilerin en az iki hafta devam ediyor olması gerekir. Bayanlarda görülme oranı yüksek olmakla birlikte, depresyon, çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta görülebilir.
Depresyon yaşlılıkta da karşımıza çıkıyor. “Âdeta tetikte bekleyip fırsat kolluyor” diyebiliriz. Yaşı ilerlemiş insanların çoklukla birden fazla hastalığı vardır. Bunlara bir de depresyon eklenince, kişinin sıhhati güzelce bozulur.
Değerli bir sıhhat sorunu olmasına karşın, yaşlılarda depresyon teşhisi nadiren konulur. Sebebi ise, yaşlıların keyifsiz, neşesiz, mutsuz, sakin olmalarının olağan karşılanması, şikâyetlerinin yaşlılıktan ileri geldiği niyetidir. Öbür bir sebep ise, yaşlı depresyonunda “bedensel şikâyetlerin” ön plânda olmasıdır. Yaşı ilerlemiş beşerler, genelde ruh hâllerinden bahsetmezler. Hatta ruh hâlleri sorulduğunda karşılık vermezler. Ellerini sallayarak, “Boş ver” der üzere geçiştirirler. Daha çok, “Gözlerim eskisi kadar görmüyor, bacaklarım ağrıyor, çabuk yoruluyorum, eskisi kadar dinç değilim, kuvvetim yerinde değil” diye serzenişte bulunurlar. Hekimler fizikî semptomlara daha çok odaklandıkları için, depresyon teşhisini göz arkası ediyorlar.
Depresyon önlenebilir mi?
Depresyonu önlemenin kesin bir yolu olmamakla birlikte, gerilimi denetim etmek, ruhsal sağlamlığı arttırmak ve benlik hürmetini güçlendirmek değerli adımlardır. Şahısta üstte saydığımız şikâyetler mevcutsa, en kısa vakitte takviye alması, kendisi ve etrafı için yararlı olacaktır. Zira depresyondan yalnızca kişinin kendisi mustarip değildir, konut ve iş etrafındaki tüp beşerler bu olumsuz ruh hâlinden etkilenirler.
Depresyon bir hastalıktır. Öncelikle bunu bilip kabul etmek gerekir. Rastgele bir yanlışınızdan, kusurunuzdan, eksikliğinizden ya da günahınızdan kaynaklanmaz. Bu hastalığa beyin kimyasının bozulması yol açar. Yaşanan üzücü olaylar ve gerilim bunda tesirlidir. Depresyona girdiniz diye asla kendinizi suçlamayın ve ayıplamayın. Bu sizin kusurunuz değil. Kimsenin kusuru değil! Daha çok mükemmeliyetçi, titiz, çok derecede sorumluluk sahibi ve çok fazla çalışan bireyler daha sık depresyona girerler.
Pekala, bu durumda ne yapılması gerekir? Bol bol açık havada bulunmak güzel gelir; bilhassa öğlenden evvel yapılan yürüyüşlerde güneş ışığından daha çok faydalanıldığı için, yürüyüşlerin sabah vaktinde yapılması tavsiye edilir. Yalnız kalmamaya itina göstermek, kendinize düzgün gelen bir arkadaşınızı arayıp sohbet etmek, mümkünse karşılıklı görüşüp bir kahve içmek, kendinize uygun gelen şeyleri keşfetmek önleyici tesire sahiptir.
Görüşmelerimdeki seanslarda danışanlara soruyorum: “Size ne düzgün gelir, ne memnun eder?” Beşerler kendilerini neyin memnun ettiğini bilmiyorlar. Mutsuzluğa, ümitsizliğe o kadar çok odaklanmışlar ki kendilerini nelerin memnun ettiğinin farkında değiller. Zira zihin daima aksiye odaklanmış. Hülasa ne ile memnun oluyorsanız, onunla uğraşmak, onunla vakit geçirmek, size kendinizi daha yeterli hissettirecektir.
Depresyona girmek bir zayıflık işareti olmadığı üzere, depresyona girdikten sonra yardım istemek de zayıflık değildir. Yardım istemek sizi daha çok güçlendirecektir. Vakit kaybetmeden yardım almak, başta kendinize, sonra etrafınızdaki insanlara yararlı olacaktır.
Hayatın hoşluklarını kaçırmayın! Sağlıklı, memnun, huzurlu günler dilerim…
Psikolog
Borderline Kişilik Bozukluğu
Toplum içinde giderek artmaya başlayan borderline kişilik bozukluğu nedir, en çok kimlerde görülür ve tedavisi nasıl yapılır üzere soruların …
Yayınlanan
3 sene önceüzerinde
Haziran 30, 2022Tarafından
Doktor MakaleleriToplum içinde giderek artmaya başlayan borderline kişilik bozukluğu nedir, en çok kimlerde görülür ve tedavisi nasıl yapılır üzere soruların cevaplanacağı bu yazıda tıpkı vakitte borderline kişilik bozukluğuna sahip bireylerle nasıl toplumsal bağlantılar kurabileceği de anlatılmaktadır.
Borderline kişilik bozukluğunun toplum içindeki yaygınlığı %2-3 olarak bilinmektedir. Borderline ‘’sınır’’ manasına gelmektedir bu yüzden sonda kişilik bozukluk ismini da alabilmektedir. Birey etrafındaki şahıslara karşı istikrarlı olmayan his ve davranışlar gösterir. Borderline kişilik bozukluğu ya da sonda kişilik bozukluğu daha çok bayanlarda görülmektedir bilhassa kendilerini sıklıkla boşluktaymış üzere hissetmekte ve bu boşluğu doldurmaya çalışmaktadır. Buradaki boşluk özellikle münasebetler üzerinden doldurulmaya çalışılmaktadır hasebiyle terk edilme, sevilmeme ya da dışlanma durumlarında bireyler olağanın çok daha üstünde reaksiyonlar vermeye başlamaktadır. Bu reaksiyonlar sıklıkla öfkeyle verilir ve kişinin kendisine ziyan vermesi tarafındadır. Hudut kişilik bozukluğuna sahip bireyler neredeyse bütün hislerini uçlarda yaşamaktadır. Öfke üzere sevme hisleri da çoka giden iki uçta yer almaktadır. Kişinin hem hisleri hem de davranışları sıklıkla değişkenlik göstermektedir. Örneğin, bireyin bazen yakın arkadaşı kendisi için dünyanın en düzgün insanı olabiliyorken, kırıldığı ya da sevilmediğini düşündüğü anlarda arkadaşı için dünyanın en makus insanı olduğunu düşünebilmektedir.
Borderline Kişilik Bozukluğu Teşhis Ölçütleri
1) Kimlik karmaşası
2) Gözünde çok büyütme ve yerin tabanına sokma uçları ortasında giden, tutarsız ve gergin şahıslar ortası alakalar
3) Kendine berbatlığı dokunacak en az iki dürtüsellik (para harcama, cinsellik, husus berbata kullanımı, inançsız araç kullanma vb.)
4) Terk edilmekten kaçınmak için çılgınca efor gösterme
5) Uygunsuz ağır öfke, öfke kontrolünde zahmet
6) Duygulanımda tutarsızlık
7) Süreğen bir boşluk duygusu
8) Yineleyici intihar davranışları, teşebbüsleri ya da göz korkutmalar
9) Zorlanmayla alakalı gelip süreksiz kuşkucu fikirler ya da ağır çözülme belirtileri.
Kendine Ziyan Veren Davranışlar
-
Çok yemek yeme
-
Çok alkol kullanımı
-
Unsur kullanımı
-
Fizikî olarak kendine ziyan verme (faça atmak, tehlikeli aktiviteleri yapma)
-
Kısa müddet içerisinde birden fazla ya da farklı şahıslarla pek çok defa cinsel ilgiye girme
-
Sık sık saçlarını kestirme, rengini değiştirme vs.
-
Çoka kaçan alışverişler
-
Süratli araç kullanma
Kişi üstte sıralanan tehlikeli durumları dürtüsel davranışlarıyla hayatına sokarak kendisine ziyan verir. Böylelikle kendisini âlâ hissetmeye ya da içinde yaşamış olduğu berbat hislerle baş etmeye çalışır.
Borderline Kişilik Bozukluğunun Sebepleri:
Yapılan araştırmalar sonucu, hudutta kişilik bozukluğu sebepleri ortasında çocukluk çağındaki cinsel ya da duygusal istismar olduğu görülmüştür. Araştırmalara nazaran, anne-babanın boşanmış olması, ebeveynlerinden yeteri kadar ilgi görememe de borderline kişilik bozukluğuna değerli ölçü de yer hazırlamaktadır. Hudutta kişilik bozukluğun, bireyin kişiliğini yapılandırmaya başladığı gelişim basamaklarıyla bilhassa ilişkilidir. 0-2 yaş devrinin 16 ve 24. aylar ortasında bebeğin anneden ayrışma ve kişiselleşme sürecinde başa çıkamayacağı hislerle bırakılması ile oluştuğu bilinmektedir. Örneğin, annenin (bakım verenin) tutarsız davranışları, küsme ya da hatalı hissettirme davranışları, ihmal ya da işgal etme üzere bebeğin başa çıkamayacağı hisleri yaşatmak. Çocuğa anne dışında öbür birinin bakım vermesi ya da birden fazla kişinin bakım vermesi de borderline kişilik bozukluğuna taban hazırlayan öbür sebepler ortasındadır. Tüm bu sebeplerden ötürü bebekte bütünleşememiş bir kendilik algısı oluşmaya başlar. Siyahlar ve beyazlar birleştirilemez ve dünya iyi-kötü üzere uçlarda yaşanılacak bir hal almaya başlar. Siyahlar ve beyazların olduğu bir dünya algısı (çok sevmek- çok nefret etmek, çok yemek, çok az yemek vs.) kişinin ruhsal ve fizikî olarak sağlıklı yaşayabilmenin önünde büyük bir pürüz olarak yer alır. Hasebiyle grilere her vakit muhtaçlık vardır…
Borderline kişilik bozukluğuna sahip bireyler sıklıkla kaybetme korkusu yaşamaktadırlar. Yaşadıkları rastgele bir durumdan dolayı kendilerini suçlamaya eğilimi olduklarından dolayı, bu duyguyu bastırabilmek ismine karşısındaki bireyleri suçlama davranışlarında bulunurlar ama özünde kendilerini sıklıkla hatalı hissetmektedirler. Bilhassa değersizlik hissinin vermiş olduğu hüzünle bedel görebilmek ismine fedakâr davranışlarda bulunurlar. En çok sevilmeye olan gereksinimleri, borderline bireylerin davranışlarını belirlemede değerli bir yere sahiptir. Örneğin, kusursuz olduklarında sevildiğini düşündüklerinde mükemmeliyetçi davranışlarını devam ettirmektedirler. Hudutta kişilik bozukluğunun en çok hissettiği hisler ortasından bir oburu de bağımlılıktır. Bağımlılık daha çok hayatlarında kıymet verdikleri bireylere karşı olmaktadır. Münasebetiyle terk edilmek demek aslında borderline bir kişi için yok olmaktır.
Borderline Kişilik Bozukluğunun Tedavisi:
Psikoterapiye gelen danışanların büyük bir kısmını borderline kişilik bozukluğuna sahip bireyler oluşturmaktadır. Psikoterapiye daha çok ilgi sorunları ile gelmektedirler. Bağ sorunları ile gelen danışanların büyük bir kısmı depresif ve kızgın hissetmektedirler. Örneğin, partnerinden yeni ayrılmış kişinin terapide partnerini öldürmek istediğine dair ağır öfkesi görülebilmektedir. Sonda kişilik bozukluğu olan bireylerin alakalarını ve kendi ruhsal sıhhatini bozacağı pek çok davranış örüntüleri vardır. Örneğin küsmek, saldırmak (fiziksel ya da sözel olarak), kendini acındırma (ağlamak, yemek yememek, uzun saatler uyumak), cinsellik, alkol, intihar, dürtüsel davranışlar, sevgiyi test etme ve terk edilme (bazen danışanlar ne kadar sevildiğini görebilmek ve bunu test edebilmek için temasta olduğu kişi terk ederek ya da küserek bunu test etmeye çalışmaktadır), kendine ziyan veren davranışlar vs.
Psikoterapide danışanın bütün davranışları ve hisleri ele alınır. Terapist danışanın makus hislerle baş edebilmesine yardımcı olarak hislerini özelleştirmeye çalışır. Çocukluktaki travmalar terapide ele alınarak kişi üzerinde kalmış makus tesirleri optimize etmeye çalışılır. Borderline bozukluğuna sahip bireyler günlük hayatta pek çok sorunla uğraşmak zorunda kalabilirler. Terapist danışanın gerilimle baş edebilme maharetlerini arttırmayı hedefleyerek günlük hayattan daha doyum almasına yardımcı olur. Birtakım hisler yalnızca hissedilir ama sözlere dökülemez. Terapist danışanın hislerini anlayarak, etiketleyerek danışanın da kendisini daha düzgün anlamasına, hislerine dokunabilmesine ve kendisini daha uygun tanımasına yardımcı olmaktadır. İnsan beyni his ile tekrar öğrenebilmektedir. Danışanın terapistiyle kuracağı sağlıklı bir alaka danışanı büyük oranda tedavi etmektedir. Terapiler ilerledikçe danışanın hayatındaki siyahlar ve beyazlar azalmaya başlar. Grileri yaşamaya başlayan danışan ise öbür sağlıklı bireyler üzere hayattan çok daha keyif ve doyum almaya başlamaktadır. Terapiyle bir arada kendisine ziyan veren davranışları azaltarak hislerini anlamaya ve onları o nasıl yatıştırabileceğini kavramaya başlamaktadır.
Istanbul Obesity Center Achieves Global Success in 2024: Zero Complications in Obesity Surgery

Discover the Best Obesity Clinic in Istanbul: Istanbul Obesity Center
Vejetaryen ve Vegan Beslenme Üzerine

Maskelerin Koronavirüsten Koruma Düzeyleri

Ameliyatsız Zayıflama Yöntemi: Mide Botoksu

Kalp Kası Bandı Hastalığı (Miyokardiyal Bridge)
Trendler
-
Koronavirüs4 sene önce
Maskelerin Koronavirüsten Koruma Düzeyleri
-
Mide Botoksu4 sene önce
Ameliyatsız Zayıflama Yöntemi: Mide Botoksu
-
Kalp ve Damar Cerrahisi4 sene önce
Kalp Kası Bandı Hastalığı (Miyokardiyal Bridge)
-
Genel Cerrahi4 sene önce
Mide botoksu nedir? Mide botoksu yaptıranlar nasıl bir yol izliyor?
-
Tüm Makaleler4 sene önce
Ejakülatör Kanal Kisti
-
Tüm Makaleler4 sene önce
Penis Büyütme Nedir? İşe Yarıyor Mu?
-
Kalp ve Damar Cerrahisi4 sene önce
Küçük Kesi İle Kalp Ameliyatları
-
Kalp ve Damar Cerrahisi4 sene önce
Kalp Deliği (ASD) Hakkında Herşey