Sigara İçmek Kemik Kaybını Arttırmakta ve Vitamin Dengesini Bozmakta - Doktor Makaleleri
Bize ile Bağlan
All On Four İmplant Tedavisi

Farmakolog

Sigara İçmek Kemik Kaybını Arttırmakta ve Vitamin Dengesini Bozmakta

Yayınlanan

üzerinde

Sigara içmenin zararları konusunda bir çok makale yazdık… Bu yazımızda ise sigaranın kemik kaybını nasıl arttırdığını ve vücudumuzun vitamin dengesini bozarak bizi nasıl tehlikelerin içine sürüklediği konusunu işleyeceğiz ve eminiz ki bu yazıdan sonra sigara bırakmayı gerçekten isteyeceksiniz…

Her gün yeni bir zararının keşfedildiği sigara için bu sefer yapılan klinik çalışmalar kemik kaybı ve vitaminler üzerine olmakta ve sırasıyla sigaranın bu iki durum için neler yaptığını adım adım öğrenelim…

Sigara içmek kemik kaybını artırır ve bağırsaktan kalsiyum emilimini azaltır

Sigara kullanımının, kemik mineral yoğunluğu kaybı için bir risk faktörü mü değil mi anlamak için yapılan bir araştırmanın sonuçları 2009 yılında The American Society for Bone and Mineral Research sitesinde şu makalede yayınlandı. Yapılan çalışma 3 yıllık plasebo kontrollü bir çalışmadır ve toplam 402 yaşlı erkek ve kadından oluşan grupta 32 sigara içen ve 370 sigara içmeyen kişilerin femur boynu, omurga ve tüm vücuttaki kemik mineral yoğunluğu değişim oranları ve bağırsak kalsiyum emilimi incelenmiştir. Denek gruplarına belirli zamanlarda yapılan ölçümler neticesinde elde edilen veriler ışığında şu önemli hususlar elde edildi;

Yapılan çalışmada elde edilen sonuçlar ile denek olarak yaşlı erkek ve kadınlarda sigara içmenin kemik kaybı oranını arttırdığına dair kanıtları güçlendirmektedir.

Özellikle günde bir paketten fazla sigara içen erkeklerde daha fazla kemik kaybı olduğu gözlemlenmekte.

Sigara içenlerde daha düşük kalsiyum emilimi gözlemlenmiş ve bunun da kemik kaybı oranını etkileyen faktörlerden biri olarak görülmektedir.

Özetlemek gerekirse yapılan bu çalışmada sigara kullanımının, yaşlı erkeklerde ve kadınlarda hızlanmış kemik kaybı için bir risk faktörü olduğu bulunmuştur. Katkıda bulunan faktörlerden biri, bağırsak kalsiyum emilim veriminin azalması gibi görünmektedir, ancak sigara içenler arasında daha fazla kemik kaybına neden olan biyolojik mekanizmaları tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Yukarıda özet olarak sunduğumuz verilerin bilimsel olarak test sonuçlarını referans verdiğimiz makaleden okuyabilirsiniz.

Sonuç olarak sigara içmek kemik kaybını arttırmak ve kalsiyum emilimi azaltmaktadır…

Şimdi de yazımızın diğer bir konusu olan vitaminler ve sigara arasındaki ilişkiye bir göz atalım…

Sigara Vücudunuzun Vitaminlerini Nasıl Tüketir?

Her yakılan sigara sonrasında meydana çıkan sigara dumanı neredeyse tüm iç organlarımızı riske atan zehirli ve kansere neden olan kimyasalların bir karışımıdır. Hücresel hasara neden olabilen ve vücudumuzda ki temel vitamin ve mineralleri tüketen bol miktarda serbest radikal oluşturmaktadır. Şimdi bu durumlara bir de yakından bakalım…

Vitamin Tükenmesi

Her sigara içtiğimizde vücudumuzda ki serbest radikallerin üretimi hızlanır. Bu serbest radikaller, kansere ve diğer hastalıklara yol açabilen hücrelere zarar veren yapılardır. Hiç sigara içmeseniz bile vücudumuz her gün hem çevremizde ki toksinler hem de yediğimiz yiyecekleri sindirmek için kullanılan normal metabolik süreçler tarafından üretilen serbest radikallere maruz kalır.

Vitaminler, serbest radikallere karşı bir savunma görevi görür. Hasarı önlemek veya en aza indirmek için serbest radikalleri etkisiz hale getirmeye yardımcı olurlar. Sigara içmek bu kalkanları tüketerek serbest radikallerin vücuda zarar vermesini kolaylaştırır.

Bir araya getirildiğinde, sigaranın neden olduğu artan serbest radikaller ile sigaradan kaynaklanan azalan vitamin arzının birleşimi, bize karşı bir çift etki oluşturur. Serbest radikallerin vücudumuza ne yaptığına, sigaranın temel vitaminleri tüketme sürecine ve bu kombinasyonun vücudunuzu hasara karşı nasıl savunmasız bıraktığına bakalım.

Serbest radikaller

Serbest radikaller, tek sayıda elektrona sahip atomlar veya moleküllerdir. Moleküller bu durumda olmayı sevmezler (bir çift elektrona sahip olduklarında çok daha mutlu olurlar), bu da onları çok kararsız hale getirir. Bu mutsuz serbest radikaller enerjilerini dengeleyebilmeleri için diğer moleküllerden elektron kapmak için vücutta dolaşırlar.

İhtiyaç duydukları elektronu nerede bulduklarına bağlı olarak, sağlıklı dokuya zarar verebilirler. Kolajene müdahale ettiklerinde, kötü şöhretli “sigara içenlerin kırışıklıklarına” neden olurlar. Kan damarlarıyla karşılaştıklarında, kalp krizi için zemin hazırlayan kan damarı astarına zarar verebilirler.

Ve kaynak vücudumuzdaki hücrelerde DNA olduğunda hasar (gen mutasyonları) meydana gelebilir. Bir kanser hücresinin oluşumundan sorumlu olan bu gen mutasyonları birikimidir.

Antioksidanlar

Vücudun savunma sistemi, serbest radikallerin neden olduğu hasarla mücadele etmek için antioksidanlar kullanır. Antioksidanlar, kendi moleküler bütünlüklerini kaybetmeden elektronları serbest radikallere bağışlayabilen moleküllerdir. Bu şekilde, serbest radikallerin vücut üzerindeki yıkıcı etkisini yavaşlatabilirler.

Yapılan çalışmalar, bazıları insan vücudunda doğal olarak üretilen 4.000’den fazla antioksidan tespit etti.Diğerleri yediğimiz gıdalardan gelir.

İki önemli antioksidan şampiyonu, C vitamini ve E vitaminidir. Vücuttaki iltihaplanma ve toksinlerle savaşmaya yardımcı olurlar ve sağlıklı bir bağışıklık sistemi için kritik öneme sahiptirler.

C vitamini

C vitamini suda çözünen bir vitamindir. Yağda çözünen vitaminlerin aksine vücut suda çözünen vitaminleri depolayamaz ve bunları yediğimiz gıdalardan günlük olarak alması gerekir.

Vücudumuzda ciltten kasa, bağlardan kan damarlarına kadar her şeyi üreten hücrelerin büyümesi ve onarılmasından sorumlu bir protein olan kolajen yapmak için C vitamini gereklidir. Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmaya ve kan şekerini düşürmeye yardımcı olur. Aynı zamanda, E vitamini gibi diğer antioksidanların yenilenmesine yardımcı olabilme gibi eşsiz bir kaliteye sahiptir.

Araştırmalar, sigara içenlerin ve pasif dumana maruz kalanların vücutlarında C vitamini miktarının azaldığını bulmuştur. Sigara içenlerin sigara içmeyenlere göre günde 35 mg daha fazla C vitamini alması gerektiği düşünülmektedir.

Ne yazık ki, basitçe bir takviye almak, en azından kalp hastalığı açısından çözüm değildir. C vitamini takviyesi alan kişiler, düşük C vitamini seviyeleri ile ortaya çıkan kan damarlarında hasar sorunlarını görmeye devam etti, henüz bunun nedeni hakkında net bir bilgi bulunmamakta…

C vitamini takviyelerinin kanser riskini azaltmadığı ve bunun kafa karıştırıcı olabileceği yönünde tartışmalar olmuştur. Vücudu aşırı yüklemek (ihtiyacınız olandan daha fazlasını almak) muhtemelen yardımcı olmayacaktır. Ancak küçük bir C vitamini eksikliği bile sizi daha büyük risk altına sokabilir. Ve sigara içen insanlarda C vitamini seviyeleri daha düşük olduğu için, durum böyle görünüyor.

2017 yılında yapılan bir araştırma, C vitamini açısından yüksek bir diyetin sigara içen kadınlarda akciğer kanseri riskini %26 azalttığını buldu.

Onca bilgi sonrasında ne yapmamız gerekiyor?

Sigara içiyorsanız veya pasif sigara dumanına maruz kalıyorsanız, diyetinizde yeterli miktarda C vitamini almak son derece önemlidir. Buna rağmen sigara içmeye devam etmek istiyorsanız yapacağınız bu iş göreceğiniz herhangi bir faydayı engellemeye neden olabilir ama en kesin çözüm ise sigarayı bırakmaktır.

C Vitamininin Gıda Kaynakları

C vitamini tüm meyve ve sebzelerde bulunur. Mükemmel C vitamini kaynakları şunlardır;

Kavun

Karpuz

Turunçgiller

Yaban mersini, kızılcık, çilek, ahududu

Kızılcık

Çilekler

Ahududu

Domates

Brokoli

Brüksel lahanası

Patates (tatlı ve beyaz)

E vitamini

E vitamini yağda çözünür ve karaciğerde ve vücuttaki yağ depolarında depolanır. Bu, her gün diyetinizde mutlaka E vitamini almanız gerekmediği anlamına gelir, ancak diyetinizde E vitamini almak vücudunuzun tedarikini sürdürmesi için önemlidir. E vitamini, kırmızı kan hücreleri oluşturmamıza yardımcı olan ve virüsler ve bakterilerle savaşmak için bağışıklık sistemini güçlendiren önemli bir besindir.

Araştırmacılar ayrıca E vitamininin bizi kanserden, kalp hastalığından ve yaşlanmadan korumada rol oynadığını düşünmekteler. E Vitamini, hava kirliliği ve sigara dumanı soluduğumuzda akciğerlerde oluşan serbest radikal hasarına karşı ilk savunma hatlarından biridir. E Vitamini bir antioksidan güç merkezidir.

C vitamini gibi, sigara da E vitamini ihtiyacını artırıyor gibi görünüyor

Ne yazık ki araştırmalar, E vitamini takviyelerinin aslında kanseri, kalp hastalığını veya yaşlanma semptomlarını önlemeye yardımcı olduğunu doğrulayamamıştır.

E vitamininin belirli bir türünün önemli olduğuna dair tartışmalar var, ancak şu anda en iyisi mantıklı bir diyet yaparak E vitamini almaktır.

Sağlıklı E Vitamini Kaynakları

Fındık, yer fıstığı ve badem gibi kuruyemişler

Aspir, buğday tohumu, mısır ve ayçiçeği gibi bitkisel yağlar

Ispanak ve brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler

Ay çekirdeği gibi tohumlar

E vitamini ile zenginleştirilmiş kahvaltılık tahıllar

Serbest radikaller

Bilim adamlarının hala sigara dumanının bileşimi hakkında öğrenecekleri çok şey olsa da, sigara içmek ve vitamin tükenmesi arasında bağlantılar olduğunu ve bunun vücudumuzun sigara dumanındaki toksinleri yönetme yeteneğini tehlikeye attığını biliyoruz. Bu bizi tütün kullanımının ardından gelen hastalıklara yatkın hale getirebilir.

Sigara dumanı, 7.000’den fazla kimyasal bileşiğin son derece toksik bir karışımıdır.Sigara dumanındaki zararlı kimyasalların bazıları şunlardır:

Benzen (böcek ilacı ve benzinde kullanılır)

Formaldehit (mumyalama sıvısı olarak kullanılır)

Hidrojen siyanür (Nazi Almanya’sında kullanılan gazlaştırma ajanı)

Karbon monoksit (araba egzozunda ve büyük miktarlarda ölümcül)

Arsenik (fare zehirinde kullanılır)

Sigara dumanı, ayrışmasının bir parçası olarak serbest radikaller üreten radyoaktif bileşenlere de sahiptir.

Sigara dumanı, ister yanan bir sigaradan birinci elden(ana akım dumanı) ister havada kalan dumandan ikinci el olarak solunması tehlikelidir .

Özetle:

Yukarıda sigara kaynaklı kalsiyum emilimi azalması ve buna bağlı olarak kemik mineral yoğunluğunun kaybından söz ettik. Sonrasında ise sigara kaynaklı artan serbest radikallerin, sahip olduğumuz antioksidanları gereksiz yere tükettiğini ve bu eksik vitamin ve mineraller yüzünden başkaca rahatsızlıklara yol açtığını öğrendik. Eğer yeterli vitamin takviyesi yapmaz isek serbest radikallerle savaşacak mekanizmaların yeterli gelememesi nedeniyle işimizin çok zor olacağını öğrendik…

Ve hiçbir şey için geç değil !

Eğer sigara içiyorsanız ve bırakmak istiyorsanız hiçbir zaman geç değildir. Vücut sigarayı bıraktığınız andan itibaren kendini tamir etmeye başlar ve 10 yıl içinde önemli ölçüde etkisi azalır. Sigarayı bırakmak için cesur bir adıma ihtiyacınız var bunu biliyoruz.

Yıllarca beraber yol yürüdünüz, acınızda, neşenizde size eşlik etti. Ama görülen o ki, yukarıda saydığımız konular ve araştırmalar bu yolun çok uzun olmayacağını gösteriyor. Sigarayı bırakma konusunda her ne tereddütünüz var ise hiç çekinmeden bizleri arayın. Bugüne kadar onlarca kişi biorezonans yöntemi ile sigarayı bıraktı. Stres olmadan, güvenle sigarayı bırakarak yepyeni hayatlarına başladılar.

Sağlıkla ve mutlulukla kalın…

Okumaya Devam
Reklam
Yorum İçin Tıklayın

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Acil Tıp Doktoru

Bronşektazi

Bronşektazi nedir? Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Bronşektazi nedir?

Bronşun kalıcı genişlemesine bronşektazi denir. Bronşektazilerde genellikle bronş duvarı harabiyeti de vardır. Bronşektazinin silindirik, kistik, varikoz gibi tipleri vardır.

Bronşektazinin nedeni nedir?

Bronşektazi daha çok çocukluk çağında geçirilen (ağır) akciğer enfeksiyonları sonrasında ortaya çıkar. Kistik fibrozis denilen akciğerlerde tekrarlayan enfeksiyonlar neticesinde oluşan bronşektazilerle karakterize olan hastalık genetik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar. Akciğerlerdeki seyri kistik fibrozis dışı bronşektazileden farklı seyrettiğinden ve kistik fibrozis yalnızca akciğerleri etkilemeyip, karaciğer pankreas, over gibi organları etkileyebildiğinden bronşektazi başlığı altında değil ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hastalıktır. Bronşektazi tek başına bir hastalık olmaktan daha çok akciğerlerde ortaya çıkan ağır ya da tekrarlayan enfeksiyonların bir sonucudur. Bu durumun istisnası konjenital bronşektaziler sayılabilir. Konjenital bronşektazilerde bronş duvarında kıkırdak gelişimi sorunları olabilmektedir.

Bronşektazinin semptomları nelerdir?

En sık görülen semptomu balgam ve öksürüktür, bazen kanlı balgam (hemoptizi) da olabilir. Bronşektazisi görece yaygın olan hastalar özellikle kış mevsiminde enfeksiyonlardan dolayı fazla miktarda balgam çıkarabilirler. Bronşektazinin yeri ve yaygınlığı çok önemlidir. Lokalize bronşektaziler karinanın alt tarafındaysalar sekresyonlardan dolayı sık sık enfekte olabilirler. Üst loblarda olan bronşektaziler daha çok akciğer tüberkülozu sekeli olarak değerlendirilebilirler. Genelikle enfekte olmazlar. Pulmoner sekestrasyon denilen anomalilerde de bronşektaziler gözlenebilir. Bu hastalarda masif yani ağır hemoptiziler olabilir ve bu durum bazen ölümle sonuçlanabilir. Yaygın bronşektazi varsa kistik fibrozis, immün yetmezlik, diffüz panbronşiyolit gibi hastalıklar araştırılmalıdır.

Bronşektazi tanısı nasıl konulur?

Bronşektazi ileri düzeyde ya da yaygın değilse genellikle akciğer grafisinde görülmez. Oskültasyonda orta raller duyulabilir. Dinleme bulgusunun olması bronşektaziden kuşkulandırır.

Bronşektazi tanısı eskiden bronkografi ile konulurken günümüzde seçkin tanı yöntemi toraks HRCT’dir (yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi).

Bronşektazinin tedavisi var mıdır?

Bronşektaziyi düzelten yaninormal bronş haline getiren bir tedavi yoktur. Öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtileri olan bronşektazili hastalar öncelikle ilaç tedavisi (antibiyotik, mukolitik, ekspektoran, inhaler ilaçlar gibi) ile tedavi edilirler. İlaç tedavisi ile klinik iyileşme sağlanabilir ancak bronşektazi düzelmez. Bir süre sonra bronşektazi tekrar enfekte olabilir ve hastaların belirtileri tekrar ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar grip ve zatürre aşılarından fayda görebilirler. Bronşektazi tek taraflıysa ve uygun medikal tedaviye rağmen tekrarlayan hemoptizi ya da bronşektazik alanlar sık sık enfekte oluyorsa operasyon seçeneği göz önünde bulundurulur. Yani bronşektazi olan akciğer alanı rezeke edilebilir (ameliyatla alınabilir). Operasyon dışında, hemopizi için bronşiyal arter embolizasyonu, enfeksiyon için akılcı antibiyotik kullanımı diğer seçenekler olarak düşünülebilir. Bilateral (iki taraflı) bronşektazilerde operasyon seçeneği neredeyse yoktur. Bronşektazili bir hastada bronşektazi nedeni olarak altta yatan bir hastalık saptanırsa, o hastalıkla ilgili önlemler alınır. Örneğin immün globulin yetersizliği saptanırsa, immün globulin replasmanı yapılır, gereken durumlarda antibiyoterapi ve eşlik eden diğer durumların tedavisi yapılır.

Okumaya Devam

Acil Tıp Doktoru

Sosyal Alerji

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından …

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Sosyal alerji, mevsimsel alerjiler gibi tekrar eden ve kaçınılması zor olan davranışlardır. En sevdiğiniz arkadaşlarınızı, davranışlarından hoşlanmadığınız kişilerle değiş tokuş ettiğinizde oluşan durum tam anlamıyla bu. Peki, bu insanlar nerede? Mesela, teyzenizin sürekli anlamsız şeylerden şikâyet etmesi, kuzeninizin yemek yerken ağzını şapırdatması (gözünüzün önüne getirin) ve yedikten sonra ağzını kol kenarlarına silmesi. Şimdi ne hissediyorsunuz? Rahatsızlık. Bu rahatsızlık, sosyal alerjenlerin ürettiği duygusal ve fiziksel belirtilere maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ortaya çıkar. Bir eylem bir defalık yapıldığında belki katlanılabilir, ancak düzenli olarak gerçekleştiğinde kulağınıza gelen bir sinek vızıltısı gibi bizi rahatsız edebilir.

Peki, sosyal alerjenler hakkında ne yapabilirsiniz?

En çok zorlandığımız ve sosyal alerjiyi hissettiğimiz yerler ailemizin ve çalışma arkadaşlarımızın yanı o nedenle bu durumu gözden geçirmeyi unutmamalıyız. Sizler yalnızca yaptıklarınızı ve hissettiklerinizi kontrol edebilirsiniz, karşınızdaki kişiyi değil.

Bazen davranışlar kasıtlı gibi gözükse bile, kasıtlı olarak sizi rahatsız etme amaçlı olmadıklarını ve muhtemelen bunun başka bir nedeni olabileceğini düşünün.

Bu davranışları genellikle en çok zaman geçirdiğimiz insanlarda görürüz ve bu davranışlar devam ettikçe alerjimiz daha da kötüleşebilir.

Sosyal alerjik reaksiyonu önlemenin etkili bir yolu, maruz kalma sürenizi azaltmaktır. Kedilere alerjisi olan bir kişinin, kedilere uzun süre maruz kalmaması gibi sosyal alerjisi olan bir kişinin de sosyal alerjenlerle dolu bir ortamda kalmaktan kaçınması gerekir. Alerjenlerle temasta olduğunuz süreyi en aza indirmek alerji riskinizi azaltır.

Sosyal alerjenlerinizle çevrili bir ortamda harcadığınız zamanı sınırlamak gibi bir strateji belirleyebilirsiniz. Aile toplantılarında veya girdiğiniz sosyal durumlarda stratejik olun. Yemek masasında bir yer bulurken ağzını şapırdatan kuzeninizin tam karşına oturmayın. Birçok sosyal alerjen üzerinde bir miktar kontrol gücümüz vardır. Aslında çevremizdeki sosyal alerjenler bir tür destek ve doğrulama bekler. Örneğin; bir türlü susmak bilmeyen teyzenizin ağzından çıkanları kapatmak isteyebilirsiniz, ancak bu alerjik reaksiyonunuzu sakinleştirmenize yardımcı olmaz. İlk olarak aradığı onaylanmayı sağlamak için biraz zaman harcarsanız, onun istediği tatmini vererek itici bulduğunuz davranışı söndürmeyi sağlayabilirsiniz. Şapırdatarak yemek yiyen kuzeniniz ile yeme alışkanlıkları hakkında konuşmayı deneyebilirsiniz. Ancak, konuşmaların yalnızca bilgi vermekle kalmayacağını aynı zamanda ilişkiniz içinde bir sonucu olduğunu unutmayın. Onu sevdiğiniz için onunla bu konu hakkında açıkça konuştuğunuzu belirtin.

Eğer bunların işe yaramayacağını düşünüyorsanız anda olmayı deneyebilirsiniz. Anda olmak, şimdiki an içerisinde gerçekleşenlere dikkat etmeyi ve onları yargılamaksızın kabul etmeyi içerir. Sosyal alerjenler sizi rahatsız etmeye başladığında bu düşüncelerinizi değerlendirmeden önce kendi iç rahatsızlığınıza dikkat edin. İçinizde neler oluyor bir bakın bakalım. Sadece nereye gittiğini takip edin. Bu durum alerjenin sizi rahatsız etmesini engellemeyecek, ancak sizi ne kadar sinirlendirdiğini fark etmenize ve etkilerinden ne kadar çabuk kurtulacağınızı kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Sosyal alerjiler sizi yıpratabilir ve ilişkilerinizi strese dayanıklılık testine dönüştürebilir. Birkaç basit adım sizi ilişkilerinizde sosyal alerjenlerle uğraşmak yerine mutlu, sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlayacak hale getirebilir.

Okumaya Devam

Farmakolog

Biorezonans Terapisi ile Zayıflama (Kilo Verme)

Yayınlanan

üzerinde

Tarafından

Günümüzde sağlıklı yaşamın değeri hiç olmadığı kadar önem arz etmekte… Tüm dünyayı saran koronavirüs salgını sonrasında güçlü bir bağışıklık sistemi için bir çok öneriler sunulmakta ve bu öneriler arasında sağlıklı bir vücut için ideal kiloda olmak ve doğru beslenme tavsiyeleri ilk sırayı almakta.

Bu yazımızda biorezonans terapisi ile sağlıklı kilo verme nasıl olur, biorezonansla zayıflama nedir hakkında bilgiler vereceğiz…

Biorezonans ile Zayıflama

Beden kitle endeksine (kilo bölü boyun karesi) göre yapılan hesaplamada çıkan değer 25 ile 29,9 arasında ise fazla kilolu, 30 ile 39,9 arasında iseniz obez yani şişmansınız demektir. Normal kilo sınırları haricinde yer alan herkes zayıflamak ister ama bunu gerçekten isteyenler başarabilir. Zayıflama bir ekip işidir ve bu ekibin başı da kişinin kendisidir…

Söz konusu zayıflama, kilo verme olduğunda hemen herkes hızlıca kilolardan bir an önce kurtulmak istemekte. Oysa ki sağlıklı bir zayıflama ile vücudun mineral ve vitamin dengesi bozulmadan kilo verilmeli aksi takdirde bir çok başka sorunu da beraberinde getirecektir.

Kişinin kilo almasını sadece çok yemek yemesine bağlayamayız.. Danışanlarımızdan elde ettiğimiz tecrübeler neticesinde ciddi gıda intoleransları olduğunu görmekteyiz. Gıda intoleransı, tükettiğimiz gıdaların içerisinde yer alan bir maddeye karşı sindirim sisteminin verdiği tepki olarak açıklanır. Bu madde sindirim sistemi tarafından doğru bir şekilde ya sindirilemez ya da parçalanamaz. Bunun sonucunda ise sindirim sisteminde hasarlara yol açar…

Gıda intoleransını örnek vermek gerekirse sıklıkla duyarsınız, “ekmeği kestim ve sonrasında çok çabuk kilo verdim” derler… Burada aslında gizli bir gıda intoleransından bahsediyordur… Sistemine zarar veren gıdayı tüketmeyi bıraktığında vücut rahatlar ve depoladığı buğdaydan uzaklaştıkça vücutta ki yağlar çözülmeye başlar ve sindirim sistemi düzene girer.

Yine kilo almamıza neden olan sorunlar arasında bağırsak parazitleri, candida mantarı gibi başka sebeplerde yer alabilmektedir.

Yukarıda verdiğimiz örnekler gibi bir çok neden kilo almamıza neden olabilmekte. Biorezonans ile zayıflama da ise yapılan işlem şeker, karbonhidrat, çikolata gibi kilo almamıza neden olan gıdalara ve besinlere olan isteğimizin azaltılması sayesinde kilo verme sağlanmakta ve bu besinlerden uzak kalınarak sağlığımızın korunması sağlanmaktadır.

Yapılan diyetler sırasında en çok karşılaşılan sorunlardan olan tatlı krizleri, hamur işlerine karşı aşırı istek gibi zorlayıcı durumların biorezonans ile kesilmesi sayesinde vücudun alışmış olduğu bu bağımlılık hali ortadan kaldırılmakta ve bir uzman eşliğinde hazırlanan diyet programına uyulması halinde sağlıklı bir şekilde kilo verilmesi sağlanmaktadır.

Özetle biorezonans terapisi ile zayıflama seanslarında kişinin iştahı azaltılarak kilo vermesi sağlanmaktadır. Uzman Doktor Fulden Küçük kliniğinde uygulanan biorezonans terapisi ile kişinin durumu detaylı bir şekilde incelenmekte ve yapılan biorezonans terapisi sonrasında verilen diyet listesi ile kişinin de başrol de olduğu bir çalışma neticesinde kilo verme işlemi sağlanmaktadır.

Sağlıklı ve güzel günler dileğiyle…

Okumaya Devam

Trendler